İnsanları artık ne günah, ne ayıp, nede hukuk durdurabiliyor. İnsanlar için tek bir şey: (menfaat kavramı) var. Bu insanlar için, ne din, ne ahlak, ne hak ve hukuk artık bir şey ifade etmiyor. Kan donduracak türden olaylarla karşı karşıya olmanın vermiş olduğu büyük aciziyet içerisindeyiz.

Her gün haberleri açıp izlemeye kalktığınızda; bağımlısı olduğumuz internette gezinirken günde kaç intihar vakası ile karşı karşıyayız?

Bu ülkede yanlış giden şeyler nedir ve bunca intihar vakasının sonrasında tek bir yetkili de çıkıp bir açıklama yapma gereği bile duymazken…

Bundan aylar önce 4 kardeş kendini siyanür ile zehirledi, sonra ne oldu? Herkes kolay ölüm metodu ararmışçasına siyanür temin etmeye başladı ya sonra? Sonrası felaket…

Tam tamına 12 vaka hepsi siyanür zehirlenmesi, yarın birisi çıkıp kendini kırmızı kıyafet giyerek damdan aşağı atlasa; arkasından atlayacak yüzlerce insan var.

Değerlerimizi, benliğimizi biz olma heyecanımızı ve umudunu yitiriyoruz, eğer bir ülke umudunu yitirir ise orada felaketler başlar.

Nasıl bir ülke haline geldik böyle. Ne zaman bu kadar acımasız bir kimliğe büründük. Övündüğümüz, gurur duyduğumuz, Yüce Türk Milleti dendiğinde tüylerimizin diken diken olduğu şu güzelim ülkemizde, kendi milletimizin içerisinde ne zaman bu kadar tacizci, tecavüzcü, kadın düşmanı barınır hale geldi. Gün bitmiyor ki küçük çocuklar kaybolmasın.

Gün bitmiyor ki Ayşe bacılar Fatma bacılar gündeme gelmesin. Gün geçmiyor ki kadınlarımız sokakta korkmadan yürüyebilsin ve gün geçmiyor ki kadınlarımız şiddete maruz kalmasın. Artık dayanacak gücümüz kalmadı.

Bu dünyada bu felaketlerin yanı sıra en tehlikeli olan şey bunlara alışmaktır, insan katiline alışırsa o ip bir gün boynuna dolanır. Yaşanan olayları sıradanlaştırmak bu ülkeye hayır getirmeyeceği gibi gün geçtikçe felaketler çoğalacaktır.

Çok uzağa gitmeye gerek yok daha 1 hafta içerisinde biri 21 biri 24 yaşında olan hayatlarının baharında bu dünyaya gözlerini yuman iki genç var bu şehirde, 20 yıla ne sığdı da hayat tüketti sizleri? Bunun vebali hepimizin, bu canlar bizim.

Yılda bilmem kaç kilometre tünel yapabilen bir ülke olmaktan övünürken hayatın acı gerçekleri yüzümüze vuruyor.

Üzülerek söylüyor ve bunu asla kabul etmek istemiyorum ki şiddete eğimli bir ülke haline geldik, her yazımda her sözümde ve her anımda söyler dururum ki bize huzur lazım. Bakın intihar vakalarının arka perdesinde ki en büyük etken ekonomik sorunlar.

Hal böyleyken çıkıp pembe bulutlar çizmenin bir manası da yok diye düşünüyorum. Ne zaman ki e-haberlere bakacak olsam yüreğime bir kor düşüyor ve bu kor öyle bir kor ki gün geçtikçe ülkenin her yanını sarıyor.

Yeşilin, doğanın ve bizlere emanet edilen bu tabiatın katline ferman veriliyor, insanlar umutsuzluklarının çaresi olarak canlarına kıyıyor. Ne yazık !

Bundan bir beş yıl sonrası ne olacak? Bakın bu siyasi bir sorun değil, bizler inançlarımızı, manevi değerlerimizi ve en önemlisi Rabbe Şükür niyetimizi kaybediyoruz.

Bunun bu evrene yansıması olarak insanlar menfaat ilişkilerinden başka bir şey ne yazık ki görmüyorlar. Lakin Ülke ve Millet Menfaatini kendi şahsi çıkarlarımızdan, egolarımızdan daha önde tutmaya mecburuz.

Yediden yetmiş yediye, tek zaman geçirme aracı internet adı verilen bu bilgi çöplüğü, materyalizmin çok güzel kullandığı işgal aracına dönmüş bulunmaktadır. Çoğalan bu vakaların ülke geneline yayılması da bunun bir parçasıdır.

Her güzel şeyin acı bir tarafı olduğu gibi bu teknolojinin de bazı zararlarını günümüzde yaşıyor ve görüyoruz.

Şahsi çıkarlarımız için başka insanlar zarar görüyorsa orada haktan, hukuktan ve adaletten bahsedilemez.

Yaşadığımız bu acıların ve acılara alışma duygusunun bu asil Milleti ve Ülkemizi terk etmesi ümidiyle…

Sevgilerimle, hoşçakalın.