Evet, kenevir hem ekonomik hem de stratejik bir hammadde.

Ekonomik anlamda, kenevir bir ‘milli proje’ olarak değerlendirildiği takdirde ülkemiz yıllık 100 milyar dolar gelir elde ediyor, istihdamı da cabası…

Stratejik olarak da petrole olan bağımlılığımızı epey azaltacağı için bizim gibi petrol ithal eden ülkeler için büyük bir nimet.

Kenevirden üretilen maddeler biyoplastik, ambalaj sanayi, kozmetik ve hatta oyuncağa kadar yaklaşık 50 bin sınaî ürününde kullanılıp yağından da 250 cins ilaç elde edilip petrolün alternatifi olunca, petrolden üretilen yüksek maliyetli pek çok ürünün düşük maliyetli üretiminin önü açılınca, petrol ihraç eden ülkeler rahatsız oluyor.

Haliyle kenevir ekimine yönelmemiz uluslararası petrol kartellerinin hiç mi hiç işine gelmiyor. Nitekim kenevire yönelen ülkeleri siyasi ve ekonomik baskı altına alarak engellemeye çalışıyorlar.

Dolayısıyla kenevir konusu milli bir duruş gerektiriyor.

Ve Sakarya Büyükşehir belediyesi, başında Başkanımız Ekrem Yüce olmak üzere bu ‘duruşu’ sergiliyor, gereğini yapıyor.

Beklentim odur ki, kenevir üretiminin yaygınlaşması, köylere dönüş de dahil pek çok sosyal ve jeopolitik sıkıntılarımızı da azaltacaktır.

Büyükşehir Belediyesinin bu örnek çıkışı sınırlı kalmamalı, mümkünse Sakarya’mızın her tarafına yayılmalıdır.

Maalesef çiftçi/köylü, gelir elde edemedikleri gerekçesiyle toprağından çekildi, neticesinde ilimizde de kilometrekarelerce arazi atıl kaldı.

Kenevir sebebiyle aksi oluşsa çarpık şehirleşmenin ve şehirlerde yoğunlaşmanın sebebi olan binlerce insan köyüne dönebilir, yaratılan istihdam sebebiyle binlerce insan istihdam edilebilir ve böyle işsizlik sorunumuz da büyük ölçüde azalır.

Kenevir sayesinde milli gelirimiz artar, toplumsal refahı ülkenin her karışına yayar ve aynı zamanda da nüfus yoğunluğunu da dağıtarak şehirlerimizin baş belası dikey yapılaşmanın da önünü alabiliriz.

Malumunuz ABD kökenli ilaç firmaları borçlarımız konusunda sıkıştırmaya başladı. Çünkü ilaç sanayiinde de dışa bağımlıyız.

Kenevir üretimine geçildiğinde yerli ilaç sektörümüz de hammadde tedarikinde rahatlayacak, yerli üretimimiz artarak bizi bağımlılıktan kurtaracaktır.

Kenevir ekimi konusunda dostum Ekrem Yüce’yi ben teşvik ettim diyen Abdurrahman Dilipak ile konuştuk.

Uzun uzun kenevirin önemini anlattı.

Özetlersek;

“Hint keneviri, pek çok hastalığının tedavisi için ilaçtır. Göz tansiyonu, artrit, romatizma, kalp, epilepsi, astım, mide, uyku bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar, omurga rahatsızlıkları, şeker, kanser gibi 250 kadar hastalıkta etken madde olarak kullanılıyor.

Kemoterapinin yan etkilerinden kurtulmak için de kenevir bir imkân sunuyor.

1 dönümlük kenevir tarlası, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.

Bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Düşünün, bir ağaç 20-50 yılda yetişirken kenevir dört ayda yetişir.

Yılda 3 mahsul alabilirsiniz. Ağaç 3 kez kâğıda dönüştürülebilirken, kenevir 8 kez dönüştürülebiliyor.

Tohumunun besin değeri, insan ve büyükbaş, küçükbaş, kümes ve kanatlı hayvanlar için idealdir ve protein değeri ise çok yüksektir.

İçindeki iki yağ asidi doğada başka hiçbir yerde yoktur ve kolesterol dostudur. Omega 3-6-9 yağlarını taşır.

Plastikten elde edilen ürünlerin tümü, daha sağlıkla ve kolaylıkla kenevirden üretilebilir.

Petrol türevlerin çevre ve sağlığa zararından da korunmuş oluruz.

Kenevir plastiği çok kolayca doğaya dönüşebiliyor. Petro-kimya ürünü plastik ise doğada uzun süre kalıyor.

Keneviri yapı izolasyonunda da kullanabilirsiniz, kompozit ürün olarak da, kenevir bazlı asfaltlar asırlarca bozulmadan kalabilirler. Binaların yalıtımında kullanıldığında son derece dayanıklı, ucuz, esnek ve zararsızdır.

Boya ve vernik üretiminde olağanüstü ucuz ve verimlidir, dayanıklılık etkileri vardır.

Kenevirle sabun da üretebilirsiniz, şampuan da, deterjan da. Kenevirden üretilen bu ürünler ve kozmetikler tabiata zarar vermez ve suları kirletmezler.

Keneviri biyoyakıt olarak da kullanabilirsiniz.

Keneviri uyuşturucuya geçiş için kullananlarda olduğu gibi, eroin ve kokainden geri dönüş içi kullanmak da mümkün. Kimyasal uyuşturucu bağımlılarının geri dönüşü için de kenevir bir ara çözüm olabilir. Kenevirin AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi etkilerini azalttığı ve radyasyon temizlemede faydalı olduğu artık biliniyor.

Bakın, 250 endüstriyel ana maddeden üretilen 2500’e yakın nihai üründe, doğrudan ya da dolaylı olarak kenevir ürünlerinin kullanılması mümkün. Tekstilden gıdaya, ilaçtan kozmetiğe, petrokimya ürünlerinden inşaat sektörüne kadar, zırh üretiminden kompozit ürünlere kadar her yerde ve her alanda kenevir kullanmak mümkün.”

Kenevir denince aklımıza ancak esrar ve uyuşturucu gelirdi. Meğerse uyuşturucu kısmıyla asıl faydalarını perdelemişler.

Şimdi o mucize bitkiyi ekiyor ve hasadını da yapıyoruz.

Bu sebeple, ilimizde kenevir gündemini oluşturan Sayın Dilipak’a ve işi icraata döken Sayın Ekrem Yüce başkanımıza teşekkür borçluyuz.

ADAM HAKLI

KAVUN ...

İsrail'in geliştirdiği Dünyanın en güzel ve değişik bir tür kavunun tohumunu, bizimkilerden biri nasıl yaptıysa gizlice alıp Türkiye’ye getirdi. Ekti...

Hayal kurdu; yetiştirip tohumluk çekirdeğini satarsa köşeyi dönecek...

Çapasını yaptı, gübresini verdi, suyunu eksik etmedi...

Her sabah erkenden gidip baktı, kavun çıktı mı diye?.. Kavun Çıktı...

Yapraklarını bile saydı...

Yanına korkuluk yaptı, kendi eski ceketini giydirdi, kasketini taktı korkuluğa ki tilki, karga yaklaşmasın...

Geceleri kavun hayalleri kurdu... Altına Mercedes çekecek...

Kavun çiçek açtı... Sarı sarı... Birkaç hafta sonra ceviz büyüklüğünde kavun gözüktü...

Sabredemeyip sağa sola zengin olacağını bildirdi, isteyene dünyanın en iyi kavununun tohumluk çekirdeğini satabileceğini duyurdu...

Oldu nihayet... Biraz bekledi ki tohumları olgunlaşsın...

Ve o gün geldi, kavunu eve getirdi... Kesti... Baktı... Çekirdeği yok...

İsrail, tohumu olmayan, dünyanın en iyi kavununu yetiştirmişti...

Ki her seferinde tohumu kendisinden alsınlar...

İsrail'de her beş çocuktan dördü teknik eğitimde...

Seçmeli dersleri motor, mekanik, bilgisayar, havacılık, gemicilik, tasarım, inşaat, tarım, vs...

Bir de sen seçmeli derslerini say istersen...

Yarısı çöl İsrail dünyaya tohum satıyor...

Tarım ülkesi Türkiye tohumunu dışarıdan alıyor... 45.7 tonu İsrail'den...

Savaşta dersen... Şu anda uçan uçaklarımızın son bakımını İsrail yaptıydı... Pilot oturunca şüpheleniyor zaten, yanında sanki gözükmeyen bir İsrailli pilot mu var ne?..

Tankların revizyonunu İsrail yaptı...

İnsansız İsrail uçaklarını daha geçen gün iade ettiler, yedek parça vermediler diye...

Sen imam yetiştir... Üfürsün, artık kim uçarsa...

Bu sebeptendir...

Dünyanın en hukuksuz, en haksız, en ahlaksız savaşını sürdüren İsrail'in nüfusu 7.5 milyon...

Çevresinde 300 milyon Müslüman... Ama tümünü pataklıyor...

Kavun meselesidir bu...

Bekir Coşkun

ATATÜRK KÖŞESİ

ŞEKER PANCARININ HİKAYESİ

Trenden Ankara İstasyonu'na, sırtında bir heybe, beyaz seyrek sakallı, yetmiş yaşlarında Uşaklı bir köylü indi.

Rastladığı ilk üniformalıya; Gazi Paşayı görmek istiyorum! dedi.

Adam demiryolcuydu. Direksiyon binasını gösterdi; Şu binaya gelir, herkesle konuşurdu ama şimdi Cumhurbaşkanı. Gelir mi, konuşur mu, konuştururlar mı bilmem?

Zorlukla Özel Kalem Müdürü Hayati Bey'in yanına girdi. Neden geldiğini kısaca anlattı.

Hayati Bey bu yaman köylüyü Gazi ile konuşturmaya karar verdi. Bir de kahve ikram etti.

Gazi öğleden sonra geldi. Bekleyen çoktu. Hayati Bey hepsini atlatıp yaşlı köylüyü içeri soktu.

Gazi köylüyü ayakta karşıladı. Oturttu. Buyur Nuri Efendi!

“Teşekkür ederim Gazi Paşam. Ben Uşak'ın Kalfa Köyü'ndenim. Babamdan helva ile haşhaş yağı imalathanesi kaldı. Askerliğimi İstanbul'da yaptım. Gözümü, kulağımı açtım. İstanbul'da çok şey öğrendim.

Avrupa'dan mektup zarfı içinde pancar tohumu getirttim. Bu tohumları köyümdeki toprağıma ektim. Pancar elde ettim. Pancarları rendeleyip kaynattım. Pekmez yaptım. Şeker elde ettim. Onunla köpük helvası imal ettim.

Pancardan şeker yapabileceğimize inandım.

51 kişi birleştik, Terakki-yi Ziraat Anonim Şirketini kurduk. 600.000 lira sermayemiz var. Paşam, bize el ver, şeker fabrikamızı kuralım!

Köylü ister pancar yetiştirir ister fabrikada çalışır. Karnı doyar, yüzü güler. Biz de belki, biraz para ve sevap kazanırız. Uşak şenlenir. El verir misin?”

Cumhurbaşkanı yerinden fırladı, Nuri Efendi’yi sevgiyle, saygıyla kucakladı; Hepiniz var olun! Türkiye’yi bu azim, bu istek, bu şevk kurtaracak! Ben seni şimdi bir yaverle Başbakan'a göndereceğim. O da seni, belki, bir-iki bakan ile konuşturur. Hepsine bana anlattıklarını iyice anlat. Bir sorun olursa aldırma, bana gel. Kapım her zaman sana açık olacaktır.

Nuri Efendi'yi yanaklarından öptü.

Heybeli köylü, Türkiye’nin ilk şeker fabrikası kurucularından, ünlü Nuri ŞEKER olacaktı…

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

GÜNÜN FIKRASI

Bir karpuz tarlası olan çiftçi, her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini fark etti. Epey düşündükten sonra, tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi. "Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi!"
Ertesi akşam karpuz yiyemeden kaçan çocukları keyifle izledi.

Bir hafta sonra, çiftçi tarlasında geziyordu. Karpuzlarını kontrol ederek, eksik olmadığını düşünürken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti.
“Şimdi o karpuzlardan iki tane var!”