Hayatımı hep bir şeye uymakla geçirdim. Bir görev insanı, toplum insanı olmak için ne gerekiyorsa yaptım. Oku dediler, okudum. Yaz dediler, yazdım. Çalış dediler, çalıştım. Bir insanın topluma uyması için ne gerekiyorsa ve ne diyorlarsa hepsini yaptım. Hem de harfi harfine…

Kurallara uydum mesela. İnenlere öncelik verdim, gidenlere de yol. Sev dediler, peşinden koş, uğruna benliğini unut dediler, yaptım. Sonrasında da acı çekmeye başladım. Üzülmek iyidir, işte gerçek sevgi dediler. Acı çeke çeke, üzüle üzüle yaşadım. Başkasını bul acıyı aşk unutturur dediler ve ben yine sevdim. Bile bile, isteye isteye hatta seve seve… O da gitti. Yine başa döndüm. Acı çekmek iyidir, acı çekmezsen aşk olmaz dediler. Ben de acı çekmeyi aşk, sevgi sandım. Bana acı çektireni daha da sevdim bana acı yaşatana daha da bağlandım ve daha da iyi oldum.

Çalış dediler. Para kazan, kazandığın parayı ihtiyacın olmayan şeylere harcarsın dediler. Paran yetmezse de bankadan daha fazla para çek dediler. Borç olmadan insan olunmaz, toplumda borca girmemiş insan kabul görmez dediler. Gereksiz ne varsa aldım. İşime yaramayacak ne kadar tatil varsa yaptım. Parayı kendi zevklerim dışında ne varsa oraya harcadım. Toplum insanı olmak için önce bunu yapmak gerekir dediler, ben de yaptım. Sonunda her toplum insanı gibi çalışıyor ve kazancımın üstünde harcıyordum. Halbuki ihtiyaçlarımı kolayca karşılayabilecekken…

Farklı düşünme dediler. Herkes ne diyorsa ya da çoğunluk ne diyorsa doğrudur dediler. Ama dedim, sus dediler. En güzel havayı güneşli hava, en güzel denizi mavi deniz, herkesin çok sevdiği şarkıyı en güzel şarkı diye belirttiler. Oysa ki kimse bana ne düşündüğümü sormadı. Bunun adına da çoğulcu toplum fikri dediler. Ben farklı düşünüyorum ama dediğimde yine sus dediler. Toplum insanı olacaksan çoğunluğun kararına saygı duymakla kalmayıp kabul de edeceksin dediler, ettim.

Toplum insanı olmak için ne dedilerse yaptım. Duygularımı sattım, hiç içten yaşamadan ve hiç onları tanımadan. Gereğinden fazla benim olmayan param oldu. Onlar buna zenginlik dediler ben ise, kendimi satmak. Farklı bir hayat için fazladan hem de ödeyemeyeceğim bir paraya sahip olmak için benliğimi satmak. Belki bir kişiye satmadım ama bir bankaya sattım kendimi. Zamanımı ve emeğimi. Düşüncelerimi de verdim. Oysa ne güzel yetiştirmiştim onları. Bir kişiye bile bilmediği bir şeyi öğretmek zevk ve mutluluk veriyordu bana. Onları da aldılar çünkü toplumun çoğunluğunun düşünmediği şeyi düşününce ben toplum insanı olmazdım. En sonunda bir yere kadar dedim. Ne toplumsal aşkınız ne toplumsal paranız ne de toplumsal düşünceniz umurumda değil dedim. İsyan ettim. Kafa kaldırdım. Bir sürü siyah içerisinde beyaz olan ben oldum ve toplumu terk ettim. Venüs gezegeniydim adeta, bütün gezegenler bir tarafa doğru dönerken ben artık tersine dönüyorum.

Kuralı, nizamı bıraktım. Kendime bakıyorum ve canımın istediğini yapıyorum. Azıcık param var, kendime sevgim var ve en afili aykırı düşüncelerim var. İşte rahatlık işte huzur. Oh be!