Vapuru karaya bağlı tutan halatlar gibi gergin bünyesini rahatlatmak için çıkmıştı bu deniz yolculuğuna. Belki deniz havası iyi gelir belki de bir iki insanla konuşma fırsatı olur kafasını dağıtır diye düşünüyordu. Vapurun açık olan üst katına çıktı. Elinde gazetesiyle etrafı süzdü. Kendine oturacak güzel bir yer bulduktan sonra gazetenin ana sayfasına göz gezdirdi. Memleketten kriz ve boğazına kadar batmış siyaset haberleri vardı. Zaten sıkılmış olan benliğini bu haberleri okuyarak daha da bunaltmayacaktı. O yüzden gazeteyi katlayıp yanına koydu. Denize baktı. Havayı derin derin içine çekti. Yanından çaycı geçiyordu, onu durdurdu ve bir çay sipariş etti. Daha önce vapurla çok yolculuk ettiğini ancak hiç çay içmediğini düşündü. Şehrin koşuşturmacasında çayı düşünecek durumu olmamıştı fakat şimdi bu yolculuk diğerleri gibi değildi. Kimseye geç kalmamıştı ve bir yere yetişme çabasında değildi. Bu yolculuğu kendi için gerçekleştiriyordu. Şimdiden içinde bir rahatlama ve huzur hissi uyanmıştı.

Büyük bir gürültü ile vapurun motorları çalışmaya başladı. İçini tarifsiz bir mutluluk sardı. Bir yazar olsaydı vapurun motorlarının çalışma anını o kadar güzel anlatırdı ki fakat o sadece sıradan biriydi ve bu mutluluk hissiyatını içinde yaşıyordu. Motorlara biraz daha güç verdi kaptan. Bunu geminin titremesinden anlıyordu. Aşağıya doğru baktığında gemi personelinin halatları karadan ayırmasını izledi ve tam o sırada sipariş ettiği çay geldi. Tam zamanında dedi, içinden. Çayına tek şeker attı ve karıştırmaya başladı. Vapur bağlandığı yerden ayrılmış ve yolculuğuna başlamıştı. Şeker de çayın içinde erimiş ve içilecek kıvama gelmişti.

Tatlı bir rüzgâr yüzüne vururken çayından bir yudum aldı. Her gün içtiği çay o an farklı gelmişti. Buna sebep deniz havası mıydı yoksa içinde bulunduğu rahatlama hissi miydi bilemiyordu. Her şeyden çok memnundu. Sanki yaşadığı o strese, sıkıntılara kısa bir mola vermişti. Ne iyi etmişti de bu yolculuğa çıkmıştı. Kısa da olsa ona iyi gelen bir seyahat oluyordu.

Çayını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve vapurun arka tarafına gitti. Motorların tüm gücüyle denizi dövüp köpürttüğü suya baktı. Bembeyazdı… Kafasını biraz kaldırıp uzaklaştığı kara parçasına döndü yüzünü. Bu manzaradan ve görüntüden de büyük keyif aldı. O sırada birkaç martı vapurun arkasına doğru geldi ve yiyecek olup olmadığını kontrol etti. Vapurun alt katında bir çocuk elindeki simidi bölüp bölüp onlara atıyordu. Kısa bir süre sonra martı sayısı sayılamayacak kadar çoğalmıştı.

Vapurun motorları yavaşladı. Yan taraftan öne doğru baktı ve varacağı yere yaklaştığını gördü. İçi biraz burkuldu halbuki ne kadar keyifli devam ediyordu yolculuğu fakat güzel şeyler çabuk biter sözünün kanıtı gibi olmuştu. Herkes vapurdan önce inebilmek için vapurun önünde sıraya girdi. O ise hiç acele etmedi. Bekledi, bekledi ve en son vapurdan indi. Bir kez daha derin bir nefes çekti içine ve kendi yoluna doğru yürümeye başladı.