İkisi de Fransızların kurduğu örgüt. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü 1971’den bu yana az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, bölgesel salgınlarla mücadele eden, savaş bölgelerinde ise her tür tıbbi yardımı yapmak üzere kurulmuş Uluslararası katılıma açık bir örgüttür. Din, mezhep, ırk, siyasi düşünce farkı gözetmeden hareket ederler. 1985 yılında kurulan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ise, savaş bölgelerinde ve basın özgürlüğü kısıtlı olan ülkelerde faaliyet gösterirler. Görevleri, her insanın özgürce düşünce ve fikirlerini ifade etmelerine imkân vermektir. Bu iki örgütte insanlığa faydalı hizmetleri olan örgütlerdir. 2021 yılı Basın Özgürlüğü Endeksinde 183 ülke arasında 153. sırada olmamız ve 30 bin den fazla katılımcısı olan STD Örgütü’ne, ülkemizden 100 civarında katılımcı doktorun bulunması ülkemiz adına acı veren rakamlardır.

Sınır tanımama bizim coğrafyamızda çok rastlanan bir olaydır. Mesela Suriyeli Araplar, başta Hatay olmak üzere birçok il ve ilçemizi kendi sınırları içinde gösterirler. Ermeniler Çukurova’ya kadar uzanan bir bölgeyi kendi toprakları olarak kabul ederler. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu içine alan Kürdistan Haritası bilinen bir haritadır. Yunanistan’ın ilk fırsatta fiilen işgal ettiği ve silahlandırdığı Ege Adaları’nın yanında, İzmir ve İstanbul’da hak iddia ettiği tarihi gerçeklerdir. Rusların Kars Ardahan ve Boğazlar üzerinde ’ki iddiaları hala devam etmektedir. Bu komşuların sınır tanımaması anlaşılabilir, ancak izin verilmemesi gereken şeylerdir.

Aslında bizim Ülkemizde de çok miktarda SINIR TANIMAYANLAR mevcuttur. Ancak bunlar yukarıda bahsettiğim örgütlerden önemli bir noktada ayrılırlar. Yukardakiler iyilik yapmak için sınır tanımazlar. Bizimkiler kötülükte sınır tanımaz. Dışardan bakınca örgütlü gibi görünmezler. Ancak, yaşam tarzları, düşünceleri, siyasi görüşleri, giyim kuşamları, hatta surat ifadeleri bile birbirine çok benzer. Yüzlerinde, cehaletten gelen cüret ve kurnazlığı, aşağılık kompleksinden gelen kibri, kendileri gibi olmayanlara duydukları nefreti, iç dünyalarındaki korkuları ve karanlığı bir arada görebilirsiniz. Hakaret, alaycılık, yalancılık ve riyakârlık ortak özellikleridir.

Bunların politikacı olanları, halkı kandırmakta halk’a yalan söylemekte sınır tanımazlar. Girin internete, bir politikacı ismi yazın, unutmak istedikleri sözleri diye arayın, bakın neler bulacaksınız, küçük dilinizi yutarsınız. Birbirlerine alçaksın, adisin diyenlerin bu gün kol kola girdiğini, asla olmaz dedikleri şeyleri çok geçmeden oldurduklarını göreceksiniz. Dün birbirine hakarette sınır tanımayanlar, bugün iltifatta sınır tanımamaktadırlar. İş insanı olanları devleti soymakta, ihalelerde yolsuzluk yapmakta, ülke dışına para kaçırmakta, rüşvet vermekte, millete hakaret etmekte sınır tanımazlar. Din adamı gözükenler, kürsülerini siyasetin emrine vermekte, Kuran okuyarak para kazanmakta, Allah’ın kelamını, peygamberin hadisini bozmakta sınır tanımazlar. Yeri gelmişken sorayım sanatçılar, şarkıcılar, futbolcularla arkadaşlık edenin ahlakı bozulur diyen imam efendi, uçağında magazincilerde dahil, bunlarla sohbet eden, resim çektiren partili ve görevliler hakkında ne düşünüyor acaba, günahkâr olmuşlar mıdır, yoksa bizimkine de yakışıyor mu diyordur? Yeni bir vaaz verse de öğrensek. Aklıma gelmişken bir soruda MHP’li kardeşlerime sorayım. Bu ülkeye mülteciler yeni mi gelmeye başladı? Genel Başkanınız düzensiz mültecinin bir ülkeyi istila etmek olduğunu söyledi. Bu Ülkeye 20 yıldır dünyanın her tarafından mülteci akını var, sınırlar kevgir gibi diyor bu işi bilenler. 15 milyona yakın mülteci olduğunu söylüyor. Yarısı doğru olsa bile felaket demektir. Sayın Bahçeli yenimi uyandı, yoksa yeni görev dönemi mi başladı? Malum önce Ecevit ile koalisyon kurdu, onu bitirdi. Sonra koalisyonu bozdu, erken seçim istedi AKP’ nin önünü açtı. En çok hakaret ettiği dönemde bile, kritik oylamalarda İktidarın en büyük yardımcısı oldu, sonunda iktidar ile resmen ittifak kurdu. Şimdi ise Suriyeli mülteciler üzerinden kıpırdamaya başladı. Günaydın mı, hayrola mı, yoksa yaşlılıktan mı diyelim. Yeni seçim kanununa evet diyerek, iktidarla beraber MHP’nin kapısına kilit vurmaya mı hazırlanıyor, son görevi bu olabilir mi? Sınır tanımayanlar derken nerelere geldik. Biz yine konumuza dönelim. Kısaca bahsetmek gerekirse, yalancılıkta, sahtekârlıkta, iki yüzlülükte, yalakalıkta, verdiği sözlerin arkasında durmamakta, utanmazlıkta, onursuzlukta, dini istismarda, sınır tanımayanların çoğaldığı bir dönemden geçiyoruz.

Hiçbir karanlık aydınlanmadan son bulmaz. Sabah kalktığımızda hangi zam haberi ile karşılaşacağımızı bilemediğimiz bu karanlık günler, şarkıda söylendiği gibi GEÇÇEK veya geçecek. O gün de sınır tanımayanlar olacak. Adaletin hassas terazisinde bütün suçluların ceza görmesi için hiçbir sınır tanımayanların zamanı gelecek.

Son olarak Maliye Bakanımız ABD’de bir dizi görüşmeler yapıyor, merak ediyorum IMF ile de görüşecek mi? Dönmenin de sınırı yok ya.

Bir de mahalli dönekler var. Attığı imzadan verdiği sözlerden utanmadan dönenler var, onları bu sütunlara değil ama yargıya ulusal basına, ben değilsem bile, zarar görenler CİMER ‘e taşıyabilirler. Bakalım o zamanlar bazıları nereye dönecek? Şimdilik başlarını kuma gömmekte sınır tanımayanlar, bu gün kaçtıkları akıbetten, yarın nasıl kaçacaklar?

Sağlıklı günler dileğiyle….