20 Yıllık Kırkpınarlıyım. 17 Ağustos 1999 Depreminde evsiz kaldığımız O gün burada akrabalarımıza sığındık. Aynı gün de Adapazarı’ndaydım.

   O gün ve hemen her gün yıllarca, hem şehrin her sokağında, hem de Karaman Camili tepelerinde, Yenişehir yapımında olduk. Nerden bulduk o direnci, bilirim.

   Ne kadar hırsız, arsız, yüzsüz, sahtekar, fırsat düşkünü varsa; İnsanların en acılı çaresiz zamanlarında şehre doluşmaya başlamıştı.

 Tarihi acılar yaşayan şehri sağlam karakterli erdemli insanlar bu günlere getirdi.  

                                                                 ***

    17 Ağustos günü, Yüzevler’den başlayan Sapanca sınırına girdiğimde dağlar-O tepeler zümrüt gibi yemyeşil ormanlarla kaplıydı. Maşukiye’ye kadar.

    Deprem Köyleri; Tem gişeleri karşısında, Teleferik yapacağız denilen Parkta, merkezdeki 2 futbol sahasında ve daha bir dolu yerde hemen hayata geçti.

   Deprem köyleri birkaç yıl sonra kalktı. Sonra da Mahmudiye Köyü Sapanca’ya alındı. Büyükşehir kurulur kurulmaz da, Kırkpınar, Kurtköy belediyeleri kapatıldı.

    Az zaman sonra tepelerde Ormanlar kesilmeye, villalarla taşlaşmaya başladı.  Yüzevler artık silme taş bina; Sapanca’nın üstü de gitti gidiyor, gider!

    Kırkpınar tepelerinin yarısında orman kaldı. “ Teleferik Sapanca’ya Yakışır!” bilboardlarını görünce, “ Yine tek başıma bırakıldım.” dedim, ders de oldu.

    Kırkpınar’da teleferik yapılmaması için kapıları çalanlar hiç ortada yoklar? N’Oldu? Niye? Yerel Seçim öncesi, yine tahmin ettiğim gibiyse, çok acı?

    “ Teleferik Sapanca’ya yakışır!” diyen, orada yapmalı! “ Teleferik Kırkpınar’ı ve Sapanca tepelerinin Son Ormanları’nı katledecek!” bir proje diyorum.       

                                                                  ***

   İşte, iki gün çok sıradan bir yağmur yağdı. Ormanları kesilen tepelerden çamur selleri ana caddelerde ırmak gibi akıyor! Ki, daha yağmur da yağmur değil.

    Kesilen ormanların toprağı dozerlerle tıraşlanıp, vadiler dolduruldu. 5-8 mt.  istinatlarla teraslandı. Yıllarca bunları yazdım; tepemde dolaşanları ben bilirim.

  Sakarya’da Yöneten konumunda olan herkesin yakında sorumluluk taşıyacağını zamanında yazdım. O gün kapılarını kapadılar; bu gün Seçim telaşındalar.

    Sapanca belediye başkanı, şimdi şu yağmur bile denmeyecek 2 günlük yağışta sokaklarda yağmurun izlerini aramaya çıkmış. Daha bu da O yağmur değil.

   “ Bu dağlar yaşlı, heyelan tehlikesi zirvede. Tepeleri ormanlar tutuyor. Orman asla kesilmez, imara açılamaz. Tepeler yağmurda caddelere iner!” demiştim.

                             BÜYÜKŞEHİR BAŞKANI KİM SEÇİLİRSE ?

  Sayın Zeki Toçoğlu tam 101 gün daha Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı. İnsan ömrü kısa ve 101 gün de anlayana, kıymetini bilene çok, ama çok uzun.

  Bir Büyükşehiri 10 yıl yöneten herkesin dağarcığındaki birikim 101 günde çok şey de yapacaktır. Şu gün Seçilmemiş-Aday konumunda olanlar bunu bilsin!

                                                             ***

   Büyükşehir Başkanı Adayları ilkin halka karşı dürüst olmalılar. Çok eminim ki; şu gün hiç birisinin elinde Şehrin ve Büyükşehir’in somut verileri yoktur!

    Liyakatlari ne olursa olsun; hangi konumdaki siyasi partinin adayları olurlarsa olsunlar; Sakarya’nın henüz Yaşanabilir Çağdaş Şehir Planları yoktur. Var denir.

   Bence; Aday konumunda olanların ise hiç projesi yoktur bile derim. Neden?

                                                                ***

   Çünkü: hiç bir Aday Sakarya Büyükşehirin 1-2 yıllık Finans sürecini bilemez. 101 Günlük gelir-gider dengeleri de bilinmiyordur. 2019 Yılı da Allah’a emanet!

    “ Sakarya Büyükşehir Başkanlığı bana lütfedilirse…Şehrimi tanıyorum. Çalışma ekibim ve projelerim hazır. Şehrin eksiklerini biliyorum.” Siyasi Romantizmdir.  

   Oysa; devam eden-bitmemiş projeler var. Hiç başlamamış projeler bekliyor!

   Seçilen Başkan ilk 5-6 ay durumu belki(?) görür. Kamuoyunu lafla avutur. Yaz biter, peruk düşer, kamuoyu yangına başlarsa kimseye bahaneler yetmez.

  Testi kırılmadan söyleyeyim: AK Parti İktidarı 16 yıldır bir Bakan bile vermediği Sakarya’yı, nasılsa cepte keklik emir kulu gibi gördü. Belki, laf ola denetlendik?

    Biz içme suyu için çılgınca borçlanırken; Su Fabrikaları çılgınca para kazanırlar! Kırılan testileri 5-6 ay sonra yazmaya başlarsak kimseler gönül koymasın.