KANUNİ Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. sultanıdır. 46 yıl ile en uzun tahta oturan ((1520-1566) bir sultandır… Babası Yavuz Sultan Selim’in, 1517’deki Ridaniye Savaşı ile hilafet makamı Osmanlı’ya geçtiği için, aynı zamanda 89’uncu İslam halifesidir Kanuni.

Fatih Sultan Mehmet’ten sonra en büyük ikinci Osmanlı sultanı kabul edilen Kanuni zamanında kazanılan zaferlerle Osmanlı mülkü oldukça genişlemiş, 3 kıtada yeni topraklar kazanılmıştır.

Fakat ters giden işler de vardır Osmanlı’da… Örneğin, gelecekte kardeşler arasında olası bir saltanat kavgasını önlemek için, evlat kıyımları devam etmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın, 1533 yılında daha çocuk yaştaki oğlu Şehzade Mustafa’yı cellatlara teslim etmesi, bu büyük imparatorlukta insanların kalbini acıdan bir gelenek olarak devam etmektedir.

Aslında adaleti egemen kılan, akıllı, ahlaklı, vicdanlı, öngörülü ve tedbiri elden bırakmayan güçlü bir sultandır Kanuni. Fakat içini kemiren düşünceler de vardır içindede… “Acaba günün birinde imparatorluğumuz inişe geçer, çökmeye başlar ve dağılır mı?” diye bir endişe duymaya başlar.

Kafasındaki bu endişeyi gidermek isteyen Sultan Süleyman, döneminin en büyük bilginlerinden müderris, mutasavvıf, şair, pratik zekâlı ve hazırcevap, aynı zamanda sütkardeşi olan Yahya Efendi’ye küçük bir pusulaya yazar.

Kanuni, gönderdiği pusulada: “Sen, ilmiyle amel eden bilge birisin… Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur?” diye sorar.

“NEME LAZIM BE SULTANIM!”

Pusulayı okuyan Yahya Efendi, aynı kâğıdın arkasına; “Neme lazım be Sultanım!” yazar, geri gönderir. Bu yanıtı hayretle okuyan Kanuni bir anlam veremez, hatta biraz da bozulur. Yahya Efendi’nin dergâhına giden Kanuni, sütkardeşine şöyle konuşur:

“Aşk olsun ağabey! Sana çok önemli ve kritik bir konudaki düşünceni sordum. Sen ise ciddiye almayıp geçiştirdin; cevap bile vermedin…”

Yahya Efendi şöyle bir bakar:

“Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.”

Kanuni“Sadece (Neme lazım be Sultanım) demişsin! Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi… Başka bir cevap yoktu, kâğıtta…”

Bunun üzerine, Yahya Efendi şu müthiş açıklamasını yapar:

“Sultanım! Aslında, aradığın cevap oydu… Bir yerde zulüm yayılırsa, haksızlık egemen olursa… Sonra, koyunları kurtlar değil, çobanlar yerse… Bilenler de bunu söylemeyip susarsa… Fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkarsa… Bunu da taşlardan başka kimse işitmezse… Herkes, sadece (Ben, Ben) derse… Ve tüm bunları görüp işitenler, (Neme lazım be…) derse… İşte o zaman, devletin sonu gelir… Osmanlı yıkılır…”

TABLO ÇOK DAHA AĞIRLAŞTI!

Yahya Efendi’nin Kanuni’ye yazdığı mektuptan zamanımıza kadar 472 yıl geçti. Şimdi son yıllarda ülkemizde yaşanan olaylara bir bakın…

·        Çivisi çıkan adaletin hassas terazisinin şaştığı, olayları yanlış tarttığı…

·        Düzeni bozulan eğitim sisteminin örnek vatandaş yerine, yolunu sapıtmış, değerleri çürümüş, aidiyet duygusunu yitirmiş insan tipleri yetiştirmesi…

·        Eşitliğin zaafa uğradığı, torpilin yaygınlaştığı, liyakatin kriter olmaktan çıktığı, vatandaşların adalete güveninin sarsıldığı…

·        Ülkenin geleceği olması gereken genç neslin, beyin göçü ile başka ülkelere kaçtığı…

·        Yabancıların istilasıyla her alanda büyük değer kayıpları yaşayan ülkemizdeki insan kalitesinin yerlerde süründüğü…

·        Bitip tükenmek bilmeyen kadın cinayetleri, her yıl yeni rekorlarla tazelendiği! Ülkenin, mutluluk ve güven endeksinde sonlara doğru hızla ilerlemesi!

·        İnsanlara iyi bir inanç ve ahlak eğitimi vermesi gereken Diyanet İşleri’nin boğazına kadar siyasete bulaştığı ve tarafsızlık konumunu yitirip sahibinin sesi gibi davrandığı…

·        Ve böylesine güvensiz ortamlarda, hırlısının, hırsızının, namussuzunun, çalanın, çırpanın, talan edenin, dini kullananın revaç gördüğü ortamların ülkeyi bir kangren gibi sarıp sarmaladığı…

Olumsuzluk tablosuna yeni maddeleri eklemek mümkün, lakin yetişir…

472 yıl önce, Kanuni’ye mektup yazan Yahya Efendi, sanki zamanımıza ışık tutmuş…

Daha söyleyecek çok şey var amma, ben de Yahya Efendi’nin sözlerine sığınayım;

“Neme lazım sultanım?”