Eski insanların “hubb-i câh dediği makam sevgisi bugün bir hastalık türü olarak karşımıza çıkıyor!

Makam sevgisi, bugünün siyaset anlayışında insan nefsini gıdıklayan duyguların en başında gelir!

Makam sevgisi yüzünden, siyasi partilerde, derneklerde, esnaf odalarında hatta devlet dairelerinde bir makama gelen kişiler, bulundukları konumda kök saldıklarına şahit oluyoruz…

Gelen, gitmek istemiyor!

Gitmek isteyeni de etrafındakiler, bırakmıyor!

Kurdukları düzenin bozulmasından korkanlar yüzünden, yıllarca makamlarda boşu boşuna oturanlara da şahit oluyoruz!

Makamlarda oturdukça, insanların makamlara değil, makamlar insanlara hizmet etmeye başlıyor!

Çevremizde bunun örneklerini siyasette, STK’larda, derneklerde ve devlet dairelerinde görürüz!

Siyasette emekli yaşına gelen, hatta emekli olmuş kişilerin hala, siyaset yapmaya çalışmaları…

STK koltuklarında yıllardır oturan, heyecanını ve enerjisini kaybetmiş insanların, hala o koltuklarda oturmaya çalışmaları…

Devlet dairelerinde siyasetçilerin emir ve talimatlarıyla yıllardır müdür koltuklarında oturanların, koltuk değiştirmemeleri…

Makam sevgisi hastalığı yüzünden yapılan hatalar yüzünden, toplum olarak çok şeyler kaybediyoruz, fakat bu hastalıktan kurtulmak için hiçbir şey yapmıyoruz!

Aksine hastalığı daha da arttırıyoruz!

Nasıl arttırıyoruz?

Makamlarda oturanlar, özellikle seçilmişler her ortamda, her konumda, her yerde, hep bilenlerden olmuşlardır!

Seçilmişlerin etrafı her dediklerine evet diyen, padişahım sen çok yaşa naraları atan dalkavuklarla dolup, taşar!

Doğru insan, hakkı, doğruyu, eğmeden, bükmeden her ortamda söyleyendir!

Fikrini dürüstçe söyleyen, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen insan, bulamazsınız seçilmişlerin etrafında!!!

Olanları da hain ilan ederek, uzaklaştırırlar yanlarından!

Koltuk sevgisi, makam aşkı, zenginlik sevdasından olanlar, her zaman siz doğrusunuz efendim laflarıyla ayakta kalmışlardır…

Makam, koltuk insanı değiştirir mi?

Makam koltuğuna oturduktan sonra değişenlerle ilgili sayısız örnekler var!

Bugün seçilmişlerin ve atanmışların havalarından yanlarına yanaşamıyoruz!

Bu zatı muhteremler, dünyayı kendileri yaratmış gibi geziyorlar!

Seçim süresinde vatandaşın yanından ayrılmayanlar, seçildikten sonra selam verme konusunda bile düşünüyor!

Koltuğa oturduktan sonra değişmeyeceğini iddia edenlerin, hiçbir şeyin kendini değiştirmeyeceğini söyleyenlerin, samimi olmadıklarını görüyoruz…

Bunlara yalancı desek de az gelir!

Makam sahibi kendisini hatasız, kusursuz sanır, fakat işler ters gitmeye başlayınca, gerçeklerle yüzleşir!

Koltuklarda oturanları en çok yanında bulunanlar yanıltır!

Yanılan koltuk sahipleri de kendilerini, oturdukları koltukların kralı gibi görmeye başlarlar ve zamanla nereden geldiklerini unuturlar!

O döner deri koltuklardan inmeyeceklerini sanırlar!

Kalp kırmaktan, haksızlık, hukuksuzluk yapmaktan çekinmezler!

Etrafındaki dostları sevenleri uzaklaştıkça, yanında dalkavuklar çoğaldıkça, hatalarda, yanlışlar da çoğalır!!!

Çoğalan yanlışlar yüzünden sizi, o koltuklara oturtanlar, indirmesini de bilir!

Koltuktan inince, etrafınızda kimse kalmaz. Etrafınızdaki dalkavuklar, yeni efendilerinin yanına gider!

Ya siz?

Nereye gideceksiniz?

Halkın karşısına tekrar çıkabilecek misiniz?

Seçilmeden önce halktan gördüğünüz sevgi ve saygıyı tekrar görecek misiniz?

Seçilmeden önceki siyasi ve ekonomik hallerini unutanlara kısa bir hatırlatma mesajı;

Efendiler! Sizin bildiğinizi yedi mahalle bilmez, fakat bu halk sizin cemaziyelevvelini iyi bilir!