ASIL adının Mustafa olduğu bilinen “Koçi Bey” 17. Yüzyıl’da yaşamış bir Osmanlı yazar, fikir ve devlet adamıdır. Bazı kaynaklarda “Koca” ve “Kuçi” olarak da anılan Koçi Bey’in doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Sultan IV. Murat ve onun oğlu Sultan İbrahim’e danışmanlık yaptığı bilinmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu, III. Murat (1574-1595) döneminde duraklama ve küçülmeye başlar. Bu duraklama ve küçülme IV. Murat (1923-1640) döneminde de devam edince, Sultan, bu küçülmenin nedenleri hakkında zamanın bilgini Koçi Bey’den bir rapor çıkarmasını ister. Esasen bir devşirme olan Koçi Bey (Mustafa) ile birlikte kardeşi de aynı devirde Rus Çarlığı’nda danışmanlık görevi yapar.
Koçi Bey, hiç çekinmeden, korkmadan ve “birileri üzerine alınacak” diye bir hesaba girmeden o ünlü Koçi bey Risalesi’ni hazırlar ve Sultan IV. Murat’a sunar.
17. Yüzyıl’a kadar Osmanlı’da bu tarzda bir rapor verme anlayışının olmamasından dolayı bu risale büyük önem arz etmektedir. Risalede, Sultan III. Murad sonrasında devlet yönetiminde baş gösteren aksaklıklar incelenmiş ve önceki padişahların uygulamaları eleştirilmiştir.
İşte bu Koçi Bey Risalesi’nin ilk bölümlerinin ana eleştiri konuları, “adalet”, “adam kayırma”, “irtikap”, “zimmet ve rüşvet” başlıklarını içermektedir. Esasen, IV. Murad’ın, annesi Kösem Sultan’ın etkisinden çıkarak, devletin yönetiminde daha etkin olması, içki ve tütünü yasaklaması da bu ilk risaleyi okumasından sonradır.
Bir devlette adalet, rüşvet, zimmet ve adam kayırma gibi konularda zaafa düşülmüşse, orada çürümüşlük, kokuşmuşluk başlamış demektir… Ve hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, bu çürümüşlüğe bulaşan bir devletin hiçbir zaman iki yakası bir araya gelmemiştir…
ZAMANIMIZA IŞIK TUTMAK!
Koçi Bey Risalesi aslında bütün zamanlara ışık tutuyor. Zamane hükümetlerinin bu risaleden çıkaracakları çok dersler var aslında. Bundan ders çıkarmayan Osmanlı sultanları, çöküşe, çürümeye ve adım adım sona yaklaşmaya engel olamadı.
Zamanımızda ise, hükümeti ve devleti eleştiren Koçi Bey’ler kendilerini mahpus damlarında buluyor. Oysaki bu ülkenin fikir adamları, yazarları, çizerleri ve aydınları, yaşanan olaylar ışığında çürüyüşün ayak izlerini görüyor; bir anlamda devleti yönetenlere ayna tutuyor.
Lakin her zaman olduğu gibi yanlış anlaşılıyor, bu ülkenin aydınları düşman muamelesi görüyor.
Şimdi, Koçi Bey Risalesi’nin ışığı altında Türk adaletine, eğitimine, kültürüne, adliye ve polisiye olaylarına, dini yapılanmasına baktığımızda acaba ne görüyoruz?
TARİH, İBRET ALMAK İÇİNDER!
Adalet can çekişiyor! Şu anda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük suçlusu olarak kabul edilen terörist başı, bebek katili Abdullah Öcalan, bu aziz milletin Gazi Meclisi’ne davet edilirken, yine bu ülkenin 350 bin küsur öz evladı mahpus damlarında çile çekmeye devam ediyor.
Suçun tarifi nedir? Acaba hangi suç daha büyüktür ve adaletin kriterleri bunun neresinde?
Hangi olayı elinize alsanız, adeta dökülüyor! İşte “çağ atladık” denilen eğitimin hali. 209 üniversiteden bir tanesi dünya eğitim kurumları arasında ilk 400’e giremiyor! Yıllarca okul sıralarında dirsek çürüten bu ülkenin gençleri, KPSS ‘de iyi derece yapmalarına rağmen, “mülakat” yani “torpil” sistemine takılarak büyük hayal kırıklığı yaşıyor! Bunca çabadan sonra aralarında “ne olursa yaparım abi” diyenlerden, beyin göçüne ve intihar edenlere kadar geniş bir yelpaze oluşuyor.
Eğitimdeki haksız rekabet, esasen daha KPSS’ye gelmeden önce büyük uçurumlar doğuruyor.
Adam öldürmede, rüşvette, torpilde, çalmada, tecavüzde, istismarda, adalette, hakta, hukukta, terörde ve insani değerleri simgeleyen her bir kavramda dünya ortalamasının çok gerisindeyiz.
Ne yazık ki dünya mutluluk endeksinde, dünya İslam endeksinde, dünya güven endeksinde, ekonomi değerlerinde ve iş alanlarında şampiyonluğu kimselere kaptırmıyoruz!
Bu aziz millet ve kadim ülkemiz -ne yazık ki- “Koçi Bey Risalesi”nde asırlar önce belirtildiği gibi gün be gün küçülmeye, çürümeye doğru “dörtnala” ilerliyor!
****************
ANLAMLI DİZELER
“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey…
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarihi “tekerrür” diye tarif ediyorlar…
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
MEHMET AKİF ERSOY
*****************