Özür dilemenin erdem olduğunu bilenlerdeniz, çok şükür…

Ve helalleşmenin önemini…

‘Hakk’ Cenabı Allah’ın sıfatlarından biridir ki çiğnemeye de çiğnetmeye de gelmez.

Ve çiğnediğinde helallik almadığın müddetçe aranıza Allah Teala bile girmez ki, Peygamber efendimizin belirttiği gibi ‘üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almamaları durumunda, hesap gününde haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verilir, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarından alınıp zalime yüklenir’…

Maalesef gaza gelmiş, mobbing ve yandaş kadrolaşma konusunda SUBÜ’ye ve başta rektörü olmak üzere idarecilerine haksızlık etmiş, haklarını yemişiz.

Neyse ki onlar da hak, hukuk ve helalleşme konularında duyarlılar ki, oturduk, konuştuk, helalleştik.

Lakin, haklarını kamuoyu nezdinde çiğnediğimize göre, bu helalleşmeden kamuoyunun da haberinin olması gerekiyor.

Malumunuz, ‘SA.Ü öyle de SUBÜ pürü pak mı, onu da yazsana’ diyenlerin gazıyla ve belge/bilgiye dayanmayan duyumlarla SUBÜ’de de liyakatsiz atamalar ve mobbing yapıldığına dair bir yazı yazdım.

SA.Ü’den tık yok ne hikmetse ama SUBÜ yönetimi derhal devreye girdi, olaya müdahale etti ve hassasiyetini gösterdi.

Gittik, tanıştık, konuştuk, iddiaları sorduk, cevaplarını aldık ve tatmin olup ayrıldık.

Keşke her bürokrat, basın kuruluşu ve mensuplarının aynı zamanda kamuoyu adına denetim görevini yerine getirdikleri gerçeğini kavrasa ve ona göre davransa…

Rektör Mehmet Sarıbıyık’ın “Her türlü denetime açığız, sizin göreviniz yazmak ve sormak, bizin açıklamak” sözleri bu manada çok önemliydi.

Dediğim gibi her sorumu cevapladılar, kapılarının her zaman açık olduğunu da belirterek, bundan sonraki iletişim eksikliği kazalarının da önüne geçtiler, sağolsunlar.

SUBÜ iki yıllık bir üniversite malumunuz, henüz emekleme devresinde…

Yerleşkesi olmayan, çoğu müştemilatı ayrıldığı üniversite ile ortak bir kurum…

Dolayısıyla kadro oluşturmaktan tutun da dersliklerine kadar sıkıntılı…

Kadro demişken, Rektör Mehmet Sarıbıyık bu oluşumda cemaat, siyaset, hemşericilik kıstaslarından öte emaneti ehline verme ve liyakati ön plana çıkarma hususunda çok hassas davrandıklarını anlattı.

Anlatmakla kalmadı, yardımcılarından yüksekokul müdürlerine kadar koltuk koltuk ve isim isim izah etti. Görünen o ki SUBÜ’de öyle iddia edildiği gibi cemaat kadrolaşması, liyakatten önce siyasetin ön plana çıkarılması gibi bir durum yok.

Rektör Mehmet Sarıbıyık, gerçekten liyakate önem vermiş, adamına göre değil işe göre kadro oluşturmaya çalışmış ve haliyle sıkıntı da çekmiş.

Elbet bir yerlerden baskı olacaktır ‘seni biz getirdik, biz ne dersek onu yapacaksın’ babından…

Ama Rektör emaneti ehline vermeyi tercih etmiş.

Bir bölünmeden oluşan yeni bir üniversitesiniz, haliyle ayrıldığınız üniversiteden parçalar koparacaksınız ama anladığım kadarıyla SA.Ü, SUBÜ’nin isteklerine büyük ölçüde karşılık vermemiş.

Örneğin kadro konusunda…

Haliyle SUBÜ Rektörü de dışarıdan arayışlara girmiş, Milli eğitimden ve belediyelerden uzman kadro oluşturma gayretine girmiş.

İşte bu da ‘dışarıdan getirdi’ ve ‘adam kayırdı’ söylentilerine yol açmış.

Tek tek inceledim, çoğunu da tanığım o dışarıdan gelenlerin cemaat vesaire bağlantıları yok. Dahası takla atarak, araya adam koyarak değil aksine önceki maaşlarından fedakarlık ederek SUBÜ’ye geçmişler.

Oradan ayrıldıktan sonra dersime çalıştım, SUBÜ neymiş, idarecileri kimmiş araştırdım
ÜniAr tarafından ‘Akademik Ekoloji: Akademisyenlerin Gözünden Üniversiteler’ başlıklı bir değerlendirme gözüme çarptı.

Baktım ki SUBÜ, Devlet Üniversiteleri Akademik Ekoloji Genel Sıralamasında 126 üniversite arasında 35. sırada yer almış.

Daha dün kurulan üniversite…

Bir üniversitenin, akademisyenlerin görüşleri temel alınarak yapılan araştırmada, akademik özgürlük ve yönetimden memnuniyet sıralamasında ön sıralarda yer alması bile tek başına SUBÜ’de mobbing yani çalışanlara psikolojik tacizin yapılmadığının göstergesidir. Başka şahide gerek var mı?

Mobbing iddiaları (gaza gelip bizzat ortaya attığım iddialar de dahil) doğru olsa, SUBÜ’nün akademisyenler tarafından yönetimden memnuniyet duyulan, özgür bir akademik ortama sahip bir üniversite olarak değerlendirilmesi mümkün olamazdı.

Bir üniversite ki; Üniversitelerin kurum içi iş birliğinin de değerlendirildiği araştırmada, akademik kültür ve destek, öğretim kalitesi, üniversiteye aitlik ve bağlılık hissi gibi başlıklarda olumlu bir motivasyon göstermiş…

Tükenmişlik hissi ve mutsuzluk sıralamasına göre, mutluluk oranının yüksek olduğu üniversitelerden birisi olarak ön plana çıkmış…

Akademisyenler arasındaki uyumlu üst düzey insanı ilişkilerin ve sağlıklı iletişimin değerlendirilmesinde, üniversitedeki akademisyenler arasında negatif ilişkilerin çok düşük düzeyde olduğu ortaya konulmuş…

Dilini eşek arısı sokasıca ben de kalkmış mobbing iddialarını gündeme getirmişim, ayıp ki ne ayıp…

Özrüm üniversite yönetimince kabul edildi, yazımdan etkilenerek üniversiteye dair olumsuz düşüncelere kapılan okurlarında bizzat oluşturduğum bu ‘zandan’ kurtulmaları dileğiyle…