ZAFER, ZAFER BENİMDİR DİYEBİLENLERİNDİR

Türk Metal Sendikası hem amblemindeki Bozkurt hem de sendikal mücadele analayışı sebebiyle gıpta ettiğim bir sendika, demiştim.

Beni yine haklı çıkardılar.

Evet, Türk Metal bir kez daha amblemindeki Bozkurt’un hakkını verdi.

Zaferin mimarlarından Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, 12 Ocak’ta imzalanan MESS Grup Toplu İş Sözleşmesiyle ilgili süreci anlattı:

“Yaşadığımız bu zorlu süreci, hepiniz yakından biliyorsunuz. Her aşamasını, her gelişmesini, sizlere anlatarak geldik.

Tarih her şeyi eksizsiz, yalansız, dolansız yazsın, mücadele tarihine şanlı bir sayfa daha eklensin, hiç kimse, bu şanlı mücadelenin, bu amansız kavganın, hiçbir aşamasını atlamasın diye, vuslata giden o zor yolu, bir kez daha özetlemek istiyorum.

Bu mücadelenin başlangıcı, geçtiğimiz Ağustos ayıydı.

2021-2023 dönemi MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi için Ağustos ayının o yakıcı sıcağında kolları sıvadık, hazırlıklara başladık.

Önce, ülkemiz sendikal hareketine getirdiğimiz çok önemli bir katkı olan ve yalnızca sendikamızda yapılan örgüt içi demokrasinin olmazsa olmazı, anket uygulamamızı yaptık.

Hem kendi araştırma merkezimiz hem de anlaştığımız bir özel şirket aracılığıyla, üyelerimizin beklentisini öğrendik.

Ben de, bütün yaz boyunca, otellerimizde konaklayan arkadaşlarımızla bir araya geldim. Onların sohbetlerine katıldım. Hepsini dinledim, notlar aldım. Teşkilatımızın nabzını tutmaya çalıştım.

Ardından Ankara’da sözleşme kapsamındaki işyerlerimizden 577 temsilci arkadaşımızla bir araya geldik. Kapsamlı bir atölye çalışması yaptık. Onların taleplerini, önerilerini aldık.

Sonra, Başkanlar Kurulumuzu topladık. Taslağımıza son şeklini verip, bir basın toplantısıyla, kamuoyuna açıkladık.

Biz bu taslağı hazırlarken, ülkemizde her şey süt limandı. Ekonomimizde, herhangi bir dalgalanma yoktu. Kendi seyrinde gidiyordu. Hayatımızı altüst eden pandeminin etkisi yavaş yavaş azalıyordu. ÇİP krizi başlamıştı ama henüz işyerlerinde önemli duruşlar yaşanmıyordu.

Bütün bu olumlu havanın da etkisiyle, taslağımız işyerlerinde coşkuyla karşılandı, herkes beğendi, içine sindirdi. Biz de bu havayla, taslağımızı göğsümüzü gere gere açıkladık, götürüp MESS yetkililerine verdik. Sürecin başlamasını bekledik.

Ancak ne olduysa ondan sonra oldu. Ülkemiz, dövizde yaşanan dalgalanmanın etkisiyle ciddi bir ekonomik krize girdi. Enflasyon beklenmedik oranda yükseldi, başta enerji ürünleri, petrol, doğalgaz ve elektrik olmak üzere fiyatlar inanılmaz oranda arttı, hayat pahalılığı durdurulamaz noktaya ulaştı.

Yani anlayacağınız, bizim toplu sözleşme sürecimize denk gelen, bir kaos dönemine girdik. İşimiz her geçen gün zorlaşmaya, her şey iyice belirsizleşmeye başladı. Artık ne işverenlerimiz ne de biz, önümüzü görebiliyorduk. Bir yanda, her geçen gün değerini kaybeden paramız, diğer yanda, günden güne eriyen ücretimiz, şaşkınlık içinde olan biteni anlamaya çalışıyorduk.

İşte bu koşullarda, 12 Ekim’de müzakereleri başlattık. Önce Genel Başkan Yardımcısı arkadaşlarım, idari maddeler üzerindeki görüşmeleri yürüttüler. Ardından MESS, yasal süre olan 60 günün dolmasıyla birlikte, ilk teklifini verdi. Sendikamıza, yüzde 8.8 enflasyona karşılık, yüzde 12 önerdi. Bu durum MESS tarihinde bir ilkti. Çünkü biliyorsunuz, MESS her dönemde, ilk teklifini, gerçekleşen 6 aylık enflasyon kadar yapardı. Bu kez, onun üzerinde bir teklif verdiler Bunu kabul etmemiz mümkün değildi. Hemen masadan kalktık, uyuşmazlık tutanağımızı tuttuk.

Ardından da, yasa gereğince resmi arabulucu devreye girdi. Ondan da bir sonuç alamayınca, bizim için artık, grev kararı almaktan başka bir yol kalmamıştı.

Aldığımız grev kararını açıkladık. Eylemse eylem… Grevse grev, dedik.

Örgütlü olduğumuz bütün işyerlerinde Vardiya değişimlerinde eylemler yaptık. Bütün bölgelerde sokaklara çıktık. Kent meydanlarını doldurduk. Eylemin kralını yaptık, ülkenin gündemine oturduk.

Herkes bizi konuştu, bizden söz etti. “Türk Metal direniyor” dediler. “Onlar alırsa, biz de alırız”, dediler. İşçi sınıfına umut olduk, moral olduk.

Bu eylemlerimizden etkilenen MESS, habire el yükseltti, teklifini önce yüzde 17’ye, ardından da yüzde 21’e kadar çıkardı. Olmaz dedik. Olmaz… Bu bize yetmez… Ölümüne çalışanlar, canı pahasına çalışanlar, bunu kabul etmez… Edemez…

Yine masadan kalktık, yine sokağa çıktık. Hem de bu sefer, bir kez daha tarih yazmak için, Kocaeli Milli İrade Meydanında toplandık. Türk Metal’in gücünü, dosta, düşmana gösterdik.

Çünkü artık, sözün bittiği yerdeydik. Çünkü artık, dayanma gücümüzün sınırındaydık. Ya o masadan hakkımızı alacaktık, ya da kaderimize teslim olacaktık.

Bizde kaderine teslim olmak yok. Mücadeleden kaçmak yok. Verilene razı olmak yok.

Çünkü biz Türk Metaliz…Biz çelikteniz… Biz demirdeniz… Bizi kimse kolay kolay bükemez. Kimse bizim irademizi ezemez.

Kocaeli Milli İrade Meydanından yükselen o dalga, İstanbul’a kadar ulaştı. Adeta bir sel gibi, her yanı kapladı. MESS bizi yeniden masaya çağırmak zorunda kaldı.

Tamam dedik. Ama şunu da bilin, bu sefer teklifi biz vereceğiz, eli biz yükselteceğiz. Onu tartışacağız, yoksa oraya gelmeyiz, masaya oturmayız dedik, teklifimizi açıkladık.

Birinci altı ay için, taslağın tamamını istiyoruz, yani taslağımızdaki yüzde 29,57’yi talep ediyoruz, ikinci altı ay için de yüzde 36 istiyoruz, dedik. Bu da yıllık bazda yüzde 76,21 oranına denk geliyor, diyerek taleplerimizi sıraladık.

İşte bu yeni teklifle, sözleşme masasına bir kez daha gittik.

Oraya giderken de, size bir söz verdim. O masadan hakkımızı almadan kalkmayacağım dedim. Böylece, 11 Ocak 2022 günü akşam saat 19,30’da, MESS yönetimiyle yeniden bir araya geldik ve müzakerelere kaldığımız yerden devam ettik.

Yaklaşık 7 saat süren bu müzakere sonucunda, 12 Ocak 2022 günü sabaha karşı saat 02.30 itibariyle MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, anlaşmayla sonuçlandı.

Size bir söz vermiştim. Üyelerimizin delikli kuruşunu dahi o masada bırakmayacağımı söylemiştim. Bugün bunu başarmanın, onurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Hepimize, ülkemize, işçi sınıfına ve metal işçilerine hayırlı uğurlu olsun.

Aldığımız, yıllık yüzde 65.67 oranı, hepimizin içine sinen, üyelerimizi mutlu eden, çok iyi bir orandır. Belki de ülkemiz sendikal tarihinde, ilk defa bir sendika, talep ettiği oranın yüzde 93’ünü alma başarısı gösterdi.

Şunu unutmayın, Türk Metal Sendikası, üyeleri için en iyi sözleşmeleri imzalayan sendikadır. Bunu bir kez daha kanıtladık. Yine büyük bir başarı elde ettik.

Bu yalnızca bizim değil, bize inanan, güvenen, her koşulda destek olan, güç veren değerli üyelerimizin başarısıdır. Sizler de bu süreçte işyerlerinde, sokaklarda, caddelerde, kent meydanlarında yağmur çamur demeden direndiniz. Sendikanızın arkasında durdunuz. Tarih yazdınız.

Biz bu süreci yürütürken, çip krizinin arkasına sığınmadık. Ekonomide yaşanan belirsizlikleri, işyerlerimizin yaşadığı sorunları, ihracattaki daralmayı, hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi bahane etmedik. Kimse bizim grevimizi erteleyemez, sözleşmemizi Yüksek Hakeme gönderemez dedik, ne grev kararımız ertelendi ne de sözleşmemiz Yüksek Hakem Kuruluna gitti.

Üç yıllık sözleşme talebini yine masadan çektirdik. İkramiyeler kıstalyevm esasına dayalı olacak dediler, kabul etmedik. Denkleştirmeyi asla kabul etmedik.

MESS’in masaya getirdiği, kazanılmış haklarımızı geriye götürmeyi amaçlayan tüm maddeleri tek tek çektirdik. Size ne söz verdiysek hepsini yaptık.

Yaşamayan bilemez. O masa var ya o masa, yalnızca oturup para pazarlığı yapılan sıradan bir masa değildir. O masa, haktır…O masa, vicdandır…O masa, kutsaldır.

Biz, o masada asla tek başınıza değildik. Çocuğuna iyi bir gelecek kurmak için fazla mesaiye kalan arkadaşım, evine helal ekmek götürmek için, canla başla çalışan bacım, onların aileleri, çocukları. Hepsi ama hepsi oradaydılar. Hemen yanımızdaydılar. Onların manevi varlığı, onların umudu, onların hayalleri, onların hayatları, bizim gücümüzdü. İşte ben o masaya, bu güçle, yani, sizlerle birlikte oturdum. Hepiniz oradaydınız. Manevi gücünüzle, dualarınızla, beni güçlü kılan, dik durduran çelik gibi iradenizle, hepiniz oradaydınız. O nedenle, bu sözleşme, hepimizin ortak kazanımı ve başarısıdır. Hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum.

Her zaman söylediğim gibi, fedakârca çalışan, üreten özellikle pandemi sürecinde canı pahasına, ölümüne çalışan siz değerli kardeşlerimiz için aldığınız bu paralar, ananızın ak sütü gibi helaldir. Çoluk çocuğunuzla, ailenizle huzur içinde harcamanızı diliyorum. Çok önemli bir aşamayı geçtik. Büyük bir başarı elde ettik. Ancak bizim için her şey bitti mi? Hayır…Bizim için mücadele hiç bitmez… Hiç durmaz…

Çünkü, ne yazık ki bu ülkede, emekçilerin sorunları bitmiyor. Bu ülkede ezilenler, sömürülenler, hakkı yenenler bizden destek bekliyor. Bize umut bağlıyor. Örgütlü olduğumuz işyerlerinde iyi ücretler alan arkadaşlarımızı gören metal sektöründeki örgütsüz işçiler, bizi arıyor. “Asgari ücretle çalışıyoruz, geçinemiyoruz, biz de Türk Metalli olmak istiyoruz” diyorlar. Bundan sonraki mücadelemiz, örgütsüz ne kadar metal işçisi varsa, onları örgütlemektir.

Bundan sonra ezilmek yok. Sömürülmek yok. Bundan sonra, kazanmak var.”

Zorlu bir sürecin, büyük bir mücadelenin ve hak edilmiş bir başarının ardından hepinizi, içime sığdıramadığım bir coşkuyla selamlıyorum.

Biz bu yola çıkarken bir cümle kurmuştuk. Demiştik ki, ölümüne çalıştık, kazanacağız. Bu, ne içi boş bir söz ne de öylesine söylenmiş, ortaya atılmış bir slogandı.

Bu cümle, bizim inancımızın, beraberliğimizden doğan gücün, ellerimizde biriken acıların, alnımızda yazan yazının, hatta tüm emekçilere dayatılmış, kurgulanmış bir senaryoya karşı direnen hayatımızın tek cümlelik özetiydi.

Yola bu cümleyle çıktık, yolda bu cümleyle yürüdük, bu cümleyle merhaba dedik, bu cümleyle işbaşı yaptık. Akşam, bu cümleyle uyuduk, sabah, bu cümleyle uyandık.

Şimdi yeni bir günün sabahında, yeni bir sürecin başlangıcındayız. Kazanılmış bir zaferden sonra evine dönen bir asker gibi, yorgun ama mutlu, yorgun ama gururlu, yorgun ama çok özlemiş olarak, yine bir aradayız. Artık, yola çıkarken kurduğumuz cümleyi gönül rahatlığıyla değiştirebiliriz. Evet, ölümüne çalıştık, kazanacağız demiştik. Ama şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Şimdi hep beraber, avazımız çıktığı kadar bağırabiliriz. Ölümüne mücadele ettik, kazandık.

Hayatımızı iki şey belirler.

Bunlardan ilki, hayatımıza kendi kattıklarımız, diğeri de ilham aldıklarımızdır.

Ben kendi hayatıma baktığımda, beni ben yapanları düşündüğümde, elbette toprağıma, sazıma, ozanıma, içimde bir bozkır gibi büyüyen Anadolu’ya ne kadar çok şey borçlu olduğumu görüyorum.

Ama bir de masmavi gözleri, ufku delen bakışlarıyla, Dünyanın yazılmamış tarihini bile okuyabilen bir kahraman görüyorum.

Onun söylediklerinden, onun yaptıklarından aldığım ilhamla, ben de yapabilirim, biz de yapabiliriz diyorum.

Çünkü ben, bizim, hepimizin onun çocukları, torunları olduğumuzu biliyorum.

Şimdi, onun söylediği bir sözü, hepiniz inançla, keyifle, gururla söyleyebilirsiniz. Ne demişti Mustafa Kemal? “Zafer, Zafer benimdir diyebilenlerindir.” demişti. Bu cümleyi her yerde, göğsünüzü gere gere, yumruğunuzu sıka sıka haykırın arkadaşlar. Çünkü bu zafer sizindir…

Bu duygularımla, kazandığınız bu başarıyı kutluyorum.

Aslında hiçbir şey bitmedi. Yeni ve her geçen gün zorlaşan, başka bir sürecin başlangıcındayız.

Evet, biz işimizin başına döneceğiz ama ekonomiyi, ülkemizi, dünyayı da yakından izlemeye devam edeceğiz.

Yalnızca bizim için değil, hayat herkes için giderek zorlaşıyor.

Yalnızca bizim ülkemiz değil, dünyanın bütün ülkeleri, dünyanın bütün ekonomileri, dünyanın bütün emekçileri yeni sorunlarla mücadele ediyor.

Yaşadığımız şu hayatın maliyetini, külfetini herkes eşit olarak paylaşsa belki bu kadar sorun yaşamayacağız ama biz yine de üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz.

Şimdi bizim üzerimize düşen çarkları çevirmek, bacaları tüttürmektir. Şimdi bizim üzerimize düşen, üretmek, daha çok üretmek ve geleceğimize bir ışık yakmaktır.

Şunu sakın aklınızdan çıkartmayın. Siz üretirken, siz terlerken, siz yorulurken, ne zaman başınızı kaldırıp arkanıza bakarsanız orada Türk Metal’i göreceksiniz.

Orada, sendikanızın varlığını, soluğunu, gücünü ve sevgisini hissedeceksiniz.

Yalnızca üretirken değil, evinizde, mahallenizde, köyünüzde, kentinizde ne zaman dara düşerseniz, ne zaman bir dosta, yarene, güçlü bir iradeye ihtiyaç duyarsanız, orada Türk Metal’in çelik çarkını, ay yıldızını göreceksiniz.”

Türk Metal’i kutluyor, başarısının ve mücadele azminin sair sendikalara da örnek olmasını diliyorum.