Maalesef ülkemizde uyardığınız zaman ‘size mi soracağız, siz kimsiniz be, size ne’ karşılığı veren, muhalefetin eleştiri veya uyarılarına kulak tıkayan, ‘burada bir yanlışlık var, gelin araştıralım, birbirimizi ikna edelim, tedbir alalım’ babından verdiği soru ve araştırma önergelerine ‘size mi soracağız, millet bizi seçti, iktidarımızı sizinle paylaşacak değiliz’ diye cevaplayan bir yönetim anlayışı…

Ama öbür taraftan bakıyorsunuz, muhalefet hep haklı çıkmış.

ÖSYM’de usulsüzlük var, sorular birilerine veriliyor, yarın işin içinden çıkamayız, gelin araştıralım. Ret… Şimdi işin içinden çıkamıyoruz.

Soma’da, yandaş maden firması yanlış işler yapıyor, araştırılsın. Ret… İki hafta sonra 302 kayıp.

Zarrap vakası… MASAK uyarıyor, MİT uyarıyor, Emniyet uyarıyor, muhalefet uyarıyor, önerge veriyor. Ret… Şimdi itibarımız yerlerde, sanki ABD’nin kucağına oturmuşuz gibi bir intiba var herkeste…

Uyarılara rağmen, alt yapısız hızlı tren inadı ve yitip giden hayatlar…

Giresun Sel felaketinden kısa bir süre önce CHP uyarıyor, tedbir alınsın, şu menfez başımıza bela olacak. 6 asker, 14 vatandaş sizlere ömür.

Bu özet örnekler bile muhalefetin her dediğinin çıktığının bir göstergesi değil mi?

O muhalefet bugünlerde de, iktidarı dini yapılanmalar, tarikatlar ve cemaatler konusunda uyarıyor.

Uyarıyor ama her zamanki gibi iktidar hiç takmıyor ve tarih yine tekerrür edecek gibi duruyor.

Tarihin son tekerrürü malumuz; FETÖ…

Zamanında o ‘dinsiz, donsuz, laik köpek’ denilen merhum Kamer Genç, uyarmıştı;

“Hepiniz de benden iyi biliyorsunuz. Amerika’ya giden özellikle AKP’li milletvekilleri Fethullah Gülen’i ziyaret ediyorlar. Şimdi bu Fethullah Gülen’i bir gün bu mecliste açalım. Kimdir bu arkadaşımız. Ne yapmak istiyor. Türkiye’de sermayesi nereden geliyor. Acaba Türkiye’deki rejimdeki rolü nedir. Bunları bir araştıralım. Niye bunu çekiniyorsunuz. Yarına bunun en büyük zararını siz çekeceksiniz. Ben çekmem. Benim zaten düşüncelerim belli. Araştıralım, Türkiye için çok büyük bir tehlikeye gelmiş” dediği an ‘özür dile, saygısız, muhterem hocaefendi hakkında nasıl böyle konuşursun’ diye üzerine yürüdüler, linç etmeye kalktılar.

Benzeri uyarıları yapan muhalefeti din düşmanı ilan ettiler.

Bu uyarılara karşılık neler dediklerini hatırlayalım;

Bekir Bozdağ; “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şeyi göz önünde olan, hakkında savcılık kararı olmayan birine çete derseniz ona haksızlık edersiniz.”

Faruk Çelik; “Hayatı insanlığa hizmetle geçmiş bu büyük zat için suçlamalarda bulunmak, son derece çirkindir; kara lekedir. Fethullah Gülen Hocaefendi, hayatının her döneminde tertemiz kalmış bir kişidir. Kendisine şükran borçluyuz.”

Sağlık Bakanı Recep Akdağ;Bu ülkenin değerini bütün dünyaya yayıyor. Gerçekten bu okulların vizyonunu ortaya koyan başta Fethullah Gülen Hocamız olmak üzere, bütün kahramanlara ben yürekten teşekkür ediyorum.”

AB Bakanı Egemen Bağış; “Bunların bir paralel devlet şeklinde düşünülmesinin çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum.”

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı; “Türkçe sevginin dilidir, ‘Gelin tanış olalım’ diyen Yunus’un dilidir. ‘Gel ne olursa ol yine gel’ diyen Mevlana’nın dilidir. İnsanlığa barışı çağıran dildir. ‘Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar kadar olsun. İnançla geril, insana sevgi duy. Kalmasın el açmadığın mahsun gönül. Dünyada her kim sevgiye muhtaç. O’nun hayatını anlat bilsin ki ilaç. Aç herkese aç sineni aç, onun gibi ilaç’ diyen Fethullah Gülen Hocaefendi’nin dilidir.”

Başbakan Binali Yıldırım; “İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Oraya sızmış, buraya sızmış; bu su mu, nem mi? Cemaat, devleti ele geçirmiş, devlete sızmış; bunlar kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım.”

AKP Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Ayalan; “Aynen 28 Şubat gibi, aynı 12 Eylül öncesi gibi senaryodur. Derin devlet harekete geçti. Cemaati döverek, cemaate saldırarak, Türkiye’nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar” dedi,

Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik; “Cemaat devleti ele geçirmişmiş, buna kargalar güler.”

İçişleri Bakanı. Süleyman Soylu; “Elbette hayatını Kuran hizmetine adamış, insanlığa yön göstermiş, hizmet denen işin sırrını öğretmiş, büyük mütefekkire teşekkür borcumuz var. Hüzünlü gurbetten şimdi Bursa’yı seyreden muhterem Fethullah Gülen’e şükranlarımı gönderiyorum. Rabbim afiyetler versin, sağlık sıhhat versin. Türkiye denince dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan seni hatırlıyor ve hatırlatıyor.”

Bülent Arınç; “Bütün bu güzel çalışmalara istikamet veren, ilham kaynağı olan çok değerli Fethullah Gülen Hocaefendimize buradan şükranlarımızı sunuyorum.”

Recep Tayyip Erdoğan; “Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapı.”

Sonuç malumunuz; bedelini tüm Türkiye acı bir şekilde ödedik, ödüyoruz…

Ve kısa bir süre önce AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Cemil Ayvalı, CNN Türk Tarafsız Bölge programında adeta FETÖ itirafı yapıyor:

"Evet, kol kola yürüdük...

Bunu fantezi olsun diye yapmadık. Darbeci Kemalist zihniyeti ortadan kaldırmak için FETÖ ile ittifak yaptık.

Eğer ki AK Parti, FETÖ'yle bürokraside geçmişte kol kolaydı diyorsanız… Bunu farklı darbecileri tasfiye etmek için yaptı.

Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı. Bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldık. Mesele budur.”

Gelelim günümüze;

CHP, “Dini kullanıp siyasi ve bürokratik bağlantılar kurarak geniş toplum kesimlerine sızan cemaatlerin laik, demokratik cumhuriyet ilkelerimizle geleceğimiz olan çocuklarımıza verdiği zarar hiçbir şeyle ölçülemeyecek düzeydedir” gerekçesiyle, tarikat ve cemaatlerin ekonomik ve siyasi nüfuzlarının Meclis'te kurulacak bir komisyon eliyle araştırılması önergesi verdi.

Sonuç; RET…

Tarih tekerrür etmesin de, ne yapsın?