GELİNEN bu noktada, “sözde” içi, önü, arkası, sağı, solu doldurulamayan “barış görüşmeleri” ile her birimiz birer iyilik meleği kesildik ve toplum olarak katiline âşık olan bir millet olduk…

Kim, insanların hakkını, hukukunu, adaleti daha fazla örseliyorsa, kim başkasının malını, ekmeğini daha çok çalıyorsa, kim “Allah, Kitap, Muhammed” uğruna insanlara dincilik satıyorsa toplum olarak onun kulu-kölesi olduk…

Oysaki bu vatan, bu ülke ve şehit kanı ile sulanmış bu topraklar için son 40 yılda 40 bin can verdik bu topraklar için…

Daha bu insanların kanı yerde duruyorken, biz kim oluyoruz da, o insanları katleden teröristleri affediyoruz, onların geride kalan aileleri adına karar verebiliyoruz…

Bebek katillerinin “sayın” ve “önder” olduğu, ülkeyi kana bulayanların kıymete bindiği zamanımızda, şu anda defteri kapatılmayan on binlerce şehidimizin yakınının yarasına tuz bastığımızın farkında bile değiliz…

Farkında olduğumuz tek şey, bu devran dönecek, birileri koltuk sevdasını sürdürecek…

BİRBİRİNİ TANIMAYAN, BİRBİRİNİ KORUYAN

Şehit komando uzman çavuş Murat Akman’ın Türk Milleti’ne yazdığı mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum;

“Bu yazı bir komando uzman çavuş mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız, bilin ki ben ölmüşüm demektir…

Bir ailem olsaydı, bu mektubu onlara yollamak isterdim, ama yok… Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. Şu anda etrafımda Adana’dan, Urfa’dan, Diyarbakır’dan, Trabzon’dan, Gaziantep’ten, Ankara’dan, Antalya’da, İzmir’den, Sakarya’dan ve Türkiye’nin dört bir yanından birbirlerini tanımayan ama birbirlerini ve milletini korumaya yemin etmiş bir sürü asker var...

Birazdan operasyona gideceğiz…

Tek dileğimiz, kayıp vermeden geri dönebilmek…

‘İleride ölürsem eğer’ diye bir mektup yazmak çok zor… Aklına getirmek istemez insan ölümü… Hani her zaman bir umut vardır ya… Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız, bilin ki, yırtamadım, yırtmaya fırsat bulamadım demektir…

Zaten pek de kalem tutmaz elim… Silah tutmayı daha iyi bilirim...

Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı…

Tuhaf olan, siz bu mektubu okurken, ben neden öldüğümü bilmiyor olacağım… Ya mayına bastım, ya da birkaç kurşun…

Bileniniz var mı, ben nasıl öldüm?

SİZ BİRBİRİNİ YİYEDURUN!

Kışlada her televizyona baktığımda birbirinizi öldürdüğünüzü, birbirinizin canını yaktığınızı gördüm… Müziğin sezini çok açtı diye komşusunu öldürenler…

Gücü kadına yetenler… Cebindeki 10 lirası için adam vuranlar… Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar…

Bileniniz var mı, ben kimi korumak için öldüm?

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam… Sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken, ben dağda her bulduğumu kesip yedim… Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam…

Söylesenize; ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güze şeyin “ekmeğini bölmek” olduğunu öğrendik… Pekiyi, size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum…

Ben sizden razı oldum… Allah da sizden razı olsun…”

HER ŞEY ANLAMINI YİTİRDİ!

Mektubun sahibi, annesinin doğurup çöp bidonuna attığı kimsesiz bir kahraman… Yetişip, bu ülke için asker olmuş…

Artık şehitliğin, gaziliğin, vatanseverliğin, ülkücülüğün, milliyetçiliğin ve insanlık kavramlarının da içi boşaltıldı. Bir zamanlar bu ülke için kanlarını, canlarını siper eden bu ülkenin has evlatlarının aziz hatıraları şimdi “sözde barış” uğruna bu topraklardan siliniyor!

Artık “şehitler tepesi”, bu ülke için yazılan destanlar, verilen yüz binlerce şehidin kahramanlıklar insanlar gönlünde karşılık bulmuyor!

Ülkemizin etrafı ateş çemberi iken, içerisi fokur fokur kaynıyor…

İnsanlık, adalet, mertlik, yiğitlik, doğruluk, Müslümanlık, hukukun üstünlüğü, barış ve huzur can çekişirken, her türlü hilebazlık, sahtekârlık, yalancılık, talancılık ve insan fıtratına yakışmayan ne varsa birbirleriyle yarışıyor.

Gökdelenler, modern hava alanları, şehir hastaneleri, bölünmüş yollar, lüks, debdebe ve israf, kalkınmışlığın göstergesi değildir… Bunları her zaman temin eder, yerlerine koyarsınız…

Lakin bir ülkede ahlak, namus, dürüstlük, insanlık ve hukuk çöpe atılıyor ve yerine riyakârlık geliyorsa, işte o zaman oturup ağlama ve sorgulama zamanıdır;

“Biz nerede hata yaptık!” diye…

***************

ANLAMLI SÖZ

“Ne büyük imtihandır sırtındaki Sakarya!

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya…”

NECİP FAZIL KISAKÜREK

****************