Her şerde bir hayır, her hayırda da bir şer gizlidir… Bu cümlenin içinde ki derin ifadeyi deneyimleyip, deneyimlemediğinizi bilmiyorum. Ben, tez zamanda, içerisinde olduğumuz şu günlerde ki şerrin, hayrını görmeyi diliyorum, tüm canlılar için.

‘’Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zamanda sevip arzu ettiğiniz sizin için şerli olabilir… Netice itibarıyla neyin hayır ve neyin şer getireceğini sadece Allah bilir, siz bilmezsiniz’’(Bakara,2/216) ayet-i kerimesini de konuya ilişkin olduğu için şimdilerde çokça anımsamak ta yarar var diye düşünüyorum.

Ve diyorum ki bu süreçte ve de her daim lütfen umudumuzu kaybetmeyelim, karamsarlığa kapılmayalım. Yaşadıklarımıza, bunda da bir hayır vardır, mutlak geçecek inancıyla yaklaşmaktan hiç vazgeçmeyelim…

YERİ GELMİŞKEN…

Hadi yeri gelmişken, Mevlana’nın şu sözünü de not düşelim buraya ‘’Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur, üstüne yağar, ama unutma ki rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.’’ Sonunda mutlaka hepimiz için çıkacak o rengarenk gökkuşağını görmeye dair inancımızı, yitirmeyelim şimdi..’’ dedikten sonra da şu şer gelmeden önce ki günlerimize bir geri dönelim…Hani şu kapitalizme hizmet edip, kapitalizmin ve egolarımızın kölesi olduğumuz döneme, çokta değil en fazla iki ay öncesine gidelim.

İKİ AY ÖNCESİNE GİDELİM…

Bu arada, eğer bugün vicdanımızla hesaplaşıyor, nefsimizi törpülüyor, cehaleti görüyor, egolarımızı dizginleyip, birileriyle empati kurabiliyorsak, aslında şerrin içinde ki hayra doğru yola çıkmışız demektir.

Sağlığımızın, sevdiklerimizin, dostlarımızın ne denli kıymetli olduğunu gördüysek ve onlarla ilgili eksiklerimizi deneyimlediysek, doğanın ve doğada ki canlıların bize verdiği mesajı algıladıysak yolun çeyreğine gelmişiz demektir.

İki ay öncesine gidecektik. Kim olduğu bilgisine ulaşamadım ama sosyal medyada, benim bugün burada yazacaklarıma yakın bir güzel anlatımdan alıntı yaptım. Bu alıntıyı( alıntı olduğu için değiştirmedim, bazı ifadeler için peşinen özrümü dileyerek) hemen aktaracağım size;

‘’Bir kudurmuşluk, bir kudurmuşluk ki sorma…Evlenme teklif etti, yes I said partisi, sözümüz olacak organizasyon lazım, nişan yapacağız mekanlar dolu, düğünümüz var dış çekim için mekan bakıyoruz… Paraşütle mi atlasak ağaca mı çıksak, denize mi dalsak, yok en değişik bizimki olsun canım. Ayrıca düğün öncesi kredi çekelim, evimiz instagramın en pembik evi, düğünümüz herkesin ağzını açık bırakacak bir düğün olsun da, gelecek yirmi yıl kredi ödeyelim olsun varsın. Ay hamileyim cinsiyeti belli oldu partisi, ay doğurmadan bebek geliyor partisi, ay sancım geldi, çabuk organizasyon şirketi doğurana kadar odayı versailes sarayına çevirsin. Bakın annesinin paşası, babasının varisi, şehzademizin dişi çıktı. Yaş günü geliyor, ama altı ay var konsept yetişir inşallah o güne kadar… Bakın börek yaptım, bakın tatildeyiz. Bakın kahvaltı keyfimiz, bakın kumsalda ayaklarım, bakın makyaj yapıyorum. Çok kudurduk ve dünya otur evde, şöyle sade bir hayat yaşa da şükretmeyi unuttuğun sağlığın, gösteriş yapmaktan yaşamayı kaçırdığın zamanın, hayatında abarttığın her mananın (bence manasızlığın) muhasebesini yap dedi. Yapıyor muyuz? Yapalım bence…’’

Kim döktüyse yazıya, yüreğine ve kalemine sağlık eksiği var fazlası yok.

HANGİ ARA?

Gerçekten, hangi ara bu kadar duyarsız olduk, mutluluğumuz, ailemiz ve biz kendimiz hangi ara böyle şov malzemesine dönüştük? Hangi ara kaybettik mahremiyetimizi, yediğimizin içtiğimizin görünmesinden hangi ara keyif alır olduk, paylaşamıyorsak kimseye görünmeden yerken, hangi ara asla paylaşmadıklarımızı bu kadar fütursuzca gösterir olduk… Yaptığımız, maharetlerimiz görünmezse kadın, yazıp paylaşmazsak adam ,çocuklarımızla fotoğraf vermezsek anne olmuyorduk sanki, bir kedi severken görüntü verdiysek, hayvan sever sayıldık, iki kalabalıkla görüntü ise bizi sosyal yaptı, iki özlü söz cehaletimizi sildi, iki renkli koltuk , bir görünen araç direksiyonuyla zengin olduk, bir şarkı patlatınca eğlenceli olduğumuzu sandık, birinin dramını yada bir sosyal sorunu paylaşınca insanlığımızı, hayırlı cumalar mesajlarıyla da sevap kazandığımızı, başka dilde yazarsak sosyal medyada master yaptığımızı sandık. Gelen beğeniler ve alkışlarla yanlış yaptığımızı unuttuk doğrusu bu sandık ama yanıldık çok yanıldık…

Tevazu hangi ara kayboldu? Hangi ara akıllı telefonlarımızın ön kamerası insanlığımızın yerini aldı… Kabul edelim genel olarak bu konuda korkunç bir doz aşımı söz konusuydu, bizler ise akıl tutulmasındaydık. Biz bu tutulmayı yaşarken ülkemizde neler olduğunu merak edenler için hemen söylüyorum, lütfen Yılmaz Özdil’in 17.nisan.2020 Atı alan Üsküdar’ı geçti başlıklı yazısını okuyun.Mutlaka okuyun!!!

ŞER GÖRÜNEN GÜNLERİN HAYRI…

Hırsızlık,arsızlık,yolsuzluk,açgözlülük,riya,kibir,gaflet,müsriflik,ihanet,vurdum duymazlık,cehalet,ne istediğini ne yaptığını bilmezlik, hırs, dedikodu gıybet, yalakalık, mala mülke tamah, ilmi yoksayıp, bağnazlığa yol açma, çalana çırpana alkış tutma, yitip giden değerlere el sallama buraya sığdıramayağım daha nicesi var , daha bir çok kötü şey yağmur gibiydi üzerimizde…

Şimdi mi şimdilik evimizdeyiz ıslanmıyoruz ama yağmur devam ediyor… İnanıyorum ki bunlar biterse güneş açacak, biterse bunlar tüm dünyanın yüzü gülecek, tüm insanlığın yüreği ısınacak. Biterse bunlar şer görünen bu günlerin hayrı ortaya çıkacak…