Yağmurlu ve karanlık bir kış sabahıydı. Haftanın ilk iş günü olması sebebiyle yataktan isyan ede ede kalkmıştım. Aslında yıllardır süre gelen ve yaptığım bir durumdu bu. Haftanın ilk gününün suçu yoktu suç benim kalkmamdı. Her iş günü gibi giyindim etrafa bakıp evden çıktım. Kahvaltı etme süremi ya uykuda ya da etrafı kontrol etmekle geçirmeyi tercih ederdim. Çünkü evden çıktıktan sonra bir şey unutursam tekrar eve dönmek bana zor gelirdi.Hatta çok batıl inançlarım olmamasına rağmen bunun bana kötü şans getireceğine, o günümün daha başından kötü başlayarak daha da kötüye gideceğine inanırdım. O yüzden arkamda bir şey unutmamaya özen gösterirdim. Her şeyi kontrol ettikten sonra kendimi evden dışarı atabildim. İstikametim belliydi, otobüs durağı. Hafta başında otobüs durağı genelde kalabalık olurdu. Yaşlısı, genci nereye gittiğini bilen fakat anlık nereye gittiğini sorsanız cevaplayamayacak, ayakta uyuyan insanlar topluluğundan oluşurdu. Bunların içine ben de dahil olurdum. Onların arasına karışır ve onlar gibi anlamsız ve uykulu bakışlarla etrafa bakardım. Arada da otobüsün geleceği yönü takip ederdim. Otobüs gelene kadar durakta kimseden çıt çıkmazdı. Kimi durağın hemen yanında sigarasını içer, kimi kulaklığından müzik dinler, kimi meraklı gözlerle otobüsün geleceği güzergaha bakardı. Haftanın her ilk iş günü bu manzarayla güne başlarım. Bu benim artık hayatımın bir parçası olmuştu. Otobüs gözüktüğü anda herkes bir ayağa kalkıp kaçamak bakışlarla etrafındaki insanları gözetledi. Aslında hepsinin tek bir amacı vardı; Otobüse ilk binen olmak veya sıra oluşturulursa önlerde kendine yer bulabilmek. Koca adamlar, kadınlar, gençler, çocuklar hepsi bu yarışın içerisinde kendine yer bulurlardı. Ben ise genelde bütün bu olan biteni en arka sırada izlemeyi tercih ederdim. Benim için o otobüse ilk olarak binmekle en son sıradan binmek arasında hiçbir fark yoktu. Böylelikle kendimi insan karmaşası içerisinde bulmuyordum. Otobüs dolu olsa bile kapının kenarında ayakta giderdim. Otobüsün büyük camından yolu izler, akmayan trafiği, insanların trafikte yaptığı hataları, trafikte arabanın içerisinde sıkılanları ve daha nice insan manzarasını buradan rahatlıkla incelerdim. Bazen ön kapıdan inmek isteyenler olurdu. Bu durumu sevmesem de tekrar insanlarla iç içe olmamak için otobüsten inip onlara inmeleri için yol verirdim. Kimi bu davranışım için teşekkür eder kimi ise yüzüme bile bakmadan otobüsten inip gideceği yere doğru yürürdü.Açıkçası bu durumu da çok umursamıyordum. Dönüş zamanında ise sabahki durumdan tamamen farklı bir durum olurdu. Otobüs beklerken durakta insanlar son enerjileriyle otobüsün gelmesini ve bir an önce eve gitmeyi dört gözle hatta durağın etrafında voltalar atarak beklerlerdi. Otobüs geldiğinde ise sabah yaşanan sıra, nizam ve saygı bitip, herkes sanki otobüs onları almadan gidecekmişçesine otobüse doluşmaya çalışırdı. Tabii ki ben yine en arkada hatta durağa yaslanmış bir şekilde bütün bu olan biteni izlerdim. Otobüse biniyorum ve evime doğru yola çıkıyorum. Bir gün daha bitiyor, o durakta bütün yaşananlarıyla, unutular