Dün aktardık.

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan Konya Şehir Hastanesi’ne ilişkin çarpıcı iddialarda bulunmuş;

Yüklenici firmanın bitirememesine ve eksikliklerini tamamlamamasına rağmen hastanenin açılmasını,

Yüklenici firmanın tamamlamadığı eksiklerin Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesinden adeta sökülerek taşınmasını,

Devletin parası ile alınan malzemelerin şehir hastanesine peşkeş çekilmesini,

Hastanede hastalara takılacak bir serum dahi bırakılmamasını eleştirmişti.

“Tıkır tıkır çalışan koskoca bir Eğitim Araştırma Hastanesini darmaduman ederek malzemesi ve personelini sırf yüklenici firma bir an önce para kazansın ve AKP de siyasi amaçları için kullansın diye devlet göz göre göre zarara uğratıldı” diyen Fahrettin Yokuş’un tespiti de gösteriyor ki, Şehir Hastaneleri inadının bir rant boyutu var, evet ama propaganda ve algı yönetimi bakımından da çok önemli.

Önemli ki, yeter ki şehir hastaneleri konusunda çuvallanmasın diye devlet hastanelerinin müştemilatı şehir hastanelerine peşkeş çekiliyor.

Canım o da hastane değil mi demeyin.

Burada maksat eskiyi yermek, yeniyi övmek, gerekirse müdahale ederek eskiyi karalamak ve yeniyi aklamak…

Bir de, halk şehir hastanelerine mecbur kalsın, şehir hastaneleri de para kazansın ki hasta garantisi ödemelerini halkın cebinden yapıp tepki çekmeyelim mantığı bu…

Yani algı yönetimi ve propaganda halk sağlığından daha önemli...

Ama öbür taraftan bütçe tamtakır…

Tamtakır ki ABD Büyükelçisi ‘Türkiye ilaç borçlarını ödemiyor’ diye söylenmeye başladı.

Tamtakır ki devlet yerli tıbbi cihaz ve ilaç üreticilerinin alacaklarını ödeyemiyor.

O hale geldik ki, Sağlık Bakanlığı firmalara yazı yazarak, devletten alacağını tahsil etmek istiyorsan, indirim yapacaksın. İndirim yaptın yaptın, yapmazsan alacağın ödenmeyecek, diyor.

Bakanlık, ilaç firmalarına, alacağınızdan yüzde 6 indirim yapmak şartıyla, kalan tutarın yüzde 40’ı Ekim 2020 döneminde, kalan yüzde 60’ı ise Ocak 2021 de ödenecektir, diyor.

Ve yine devlet tıbbi cihaz üreticilerinden de alacaklarından feragat etmelerini istiyor, onlara da ‘alacaklarınızdan yüzde 25 indirim yapmak kaydıyla kalan miktarın yarısını Ekim 2020 döneminde diğer yarısını da Ocak 2021’de öderiz’ diyor.

İlaç ve tıbbi cihaz üreticileriyle işim olmaz, bir tanesi bile tanımam ama gelin biraz empati yapalım;

Üreticisiniz… hammadde dahil her türlü malzemeyi dövizle alıyor ama devlete Türk lirası karşılığı satıyorsunuz. Yani sizin ki bir nevi ha bire döviz bozdurmak…

Oysa bozduranın değil alanın ve elinde tutanın kazandığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Yani hiçbir şey yapmasaydınız, işyeri açmasaydınız, istihdam oluşturmasaydınız da paranızı dövize yatırsaydınız, köşeyi dönerdiniz.

Ama sizden enayisi yok ki bu işe soyunuyor, sermayenizi yatırıyor, üretiyor ve devlete satıyor ama şu döviz dalgalanmalarına rağmen yıllardır alacağınızı alamıyorsunuz.

Yerli ve milli olan tıbbi cihaz üreticilerinin devletten yaklaşık 20 milyar lira alacağı var. Yerli üretici olarak hammaddeyi dövizle alıyor, ürettiğini TL karşılığı satıyor. Eğer, aynı ürünler dövizle satılmış olsa alacakları 28 milyar lirayı bulacaktı.

Yazık değil mi?

Tıbbi Cihaz Üreticileri üniversite hastanelerinden 3.5 yıldır, kamu hastanelerinden 16 aydır alacaklarını tahsil edemiyorlar.

Üstelik bu ülkede bugün 550 bin ürünün fiyatı 2010 yılından bu yana hiç değişmemişken, Devlet hastaneleri 16 aydır borçlarını ödemediği gibi şimdi de 20 milyar liralık borcun yaklaşık 5 milyar lirasını kesmek istiyor.

Şimdi sormayalım mı;

Bu insanlar size zorla mı tıbbi malzeme sattı? Hem alacaklarını ödemeyeceksiniz, yıllar sonra da “Alacağının dörtte birinden vazgeçersen, kalanı iki taksitte öderiz” diyeceksiniz.?

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş haklı olarak soruyor;

“Devlet yönetiminde olmayanları şimdi görüyoruz. Tedarikçilerden sağlanan yaklaşık 20 milyar tutarındaki malzeme, Kamu İhale Yasası'na göre firmalardan alınmış olmasına rağmen indirim dayatması yapılması, olacak iş değildir. Ayrıca 3.5 yıldır alacaklarına tahsil edemeyen firmaların sadece resmi enflasyonla kayıpları yaklaşık yüzde 40’ı buluyor. Bir de yüzde 25 indirim dayatması yapılıyor. Firmalar, bundan böyle devlete güvenip ihaleye nasıl girecek? Alacaklarını tahsil etmek istediklerinde, Yüzde 25 alacağından feragat et baskısı karşısında nasıl hareket edecek? Hemyerli-milli’ diyeceksiniz, hem de ‘yerli ve milli’ olanların yok olmalarına seyirci kalacaksınız. Alacağını tahsil edemeyen firmalar, devlete tıbbi cihaz vermekten vazgeçerse bu kimin işine yarayacak?”

Kime yarayacak Sayın Yokuş? Kendi çiftçimizi batırıp elin çiftçisinden saman almamız kime yarıyorsa, onlara arayacak…

Hep söylüyoruz, bir ülkede hukuk, adalet, demokrasi yoksa o ülkeye yatırım gelmez, ekonomisi de düzelmez.

Hadi gelin de bu ülkede yatırım yapın…