CHP Lideri Özgür Özel, bırakın sözde dini hassasiyet üzerinden nemalananları ve siyasi rant korkusuyla linç kültürüne alet olanları, kendi laik partilileri bile kınama kervanına katılırken çıktı, adam gibi ne gördüyse ne düşündüyse onu söyledi.
Ve doğru söyledi…
Ben de uzun süre o karikatüre baktım, bugün sokağa dökülenlerin, kınama yarışına girenlerin gördüklerini göremedim.
Dolayısıyla Özgür Özel’i hem tebrik ediyor hem de şu sözlerinin altına imzamı atıyorum;
"Dışarıdan ilk duyanı, görmeyeni yanıltan, toplumu hızla kutuplaştıran, tansiyonu arttırmak için özellikle üzerinde durulan bir konu.
Hızla tansiyonu yükselten olayı ilk duyduğumda ilk tepkim: Yanlış olmuş, olur mu, peygamberin resmi mi olur?
İkinci tepkim: Yav yapmamışlardır, bu doğru değildir, Leman öyle bir dergi değil demek olmuştur.
Aldım karikatüre baktım, kolayı şu karikatüre bakmadan, buzlanmış yerlere bakarak 'Peygamber efendimize bunları diyenleri ben de kınıyorum' demek işin kolayıdır, yapabilirim, yapabiliriz. Birilerinin peşine takılabiliriz.
Özgür Özel olarak baktığımı ve gördüğümü söylüyorum. Buradan vicdan sahibi muhafazakarlara sesleniyorum, dönün bir bakın, ben baktığımda Gazze'de bombardıman altında hayatını kaybetmiş, kanatlar takılmış bir melek görüyorum, bir başka öldürülmüş melekle karşılaşıyor, gökyüzünde tanışıyorlar "Selamın Aleyküm ben Muhammet' diyor. Bunu Hz. Muhammed'i resmetmişler olarak söylüyorlar, Hz. Muhammed peygamber katındadır, melek değildir. Orada Muhammed Gazze'de öldürülmüş, ismini Hz. Muhammed'den alan bir Müslüman çocuktur, gökyüzünde karşılaştığı bir başka peygamberden adını alan bir başka çocuk, bir başka Gazze’lidir.
Peygamberlerin adını alanlar burada ölüyor diye resmedilmiş, bu şekilde açıklanmış bir karikatürdür.
Ama kolay, fırsat var, peygamberin resmini çizdiler saldırın Leman'a, o Leman hepiniz susarken Mavi Marmara'ya destek karikatürü çizen Leman'dır, hepiniz susarken İsrail'le ticarete karşı cephe alan Leman'dır.”
Özgür Özel, böylesine sorumlu bir siyaset adamı gibi konuşurken asıl kınanması ve eleştirilmesi gerekenler, demeçleriyle bu linçe bu cadı avına ortak ve destek olan sözde devlet adamlarıdır.
Bir de önce AKP ve sonra DEVA Partisi’nden milletvekili seçilip şu an bağımsız takılan Mustafa Yeneroğlu’nun da hakkını vermek lazım.
Hatta şu sözlerini Cuma Hutbesi niyetine minberden okutsalar yeridir;
“O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, en sevgili O'dur. Bugün yaşasaydı acaba şu olayda nasıl düşünürdü, bu olayda nasıl davranırdı diye anlamaya ve rehber edinmeye çalışırım.
Dün geceden beri yine O'nu düşünüyorum. Emin olunan, huzur veren, adil olan O'nu.
Aklı ve vicdanı düşman edinmiş hınç, öldürme çağrılarında kendini kaybeden cinnet, şiddet kültürü ve linç karşısında benim sığınağım O'nun ahlakıdır.
Benim için asıl acı olan, O’nu da Kur'an'ı da yanlış tanıtıp ahlakı unutturan öfkelerine, çaresiz fanatizmlerine meze yapmaları…
Ne bilsinler O’nun, Ebu Mahzure'nin kinini nasıl sonsuz sevgiye çevirdiğini... Ne bilsinler Kur'an'ın, alay edenlerin incitici ve yaralayıcı sözlerinden canı sıkılan, kalbi daralan O’na, "Sen Rabbini hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol." diye buyurmakta ve birçok ayette sabrı tavsiye etmekte olduğunu.
Çünkü "Sen dilediğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin!", "Seninle alay edenlerin haklarından gelmeye, Biz yeteriz."
Ülkem adına çok üzgünüm. Kalabalıkları içine çeken bu gidişat beni ürkütüyor. Öldürmekte hayat bulanları gördükçe, hukuk adına görev yapmakla mükellef olanların nasıl büyük bir keyifle ateşe odun taşıdığını gördükçe, linç kervanına koşar adımlarla yetişme telaşıyla atılan yapılan açıklamaları gördükçe, "durun kalabalıklar" diyebilecek aklıselimin her geçen gün daha fazla yok olduğunu gördükçe ülkem adına çok üzülüyorum.
Peki, meselenin hukuki boyutu mu? Sahi, kaç kişi durup soluklanıp "Acaba ne yapmışlar?" diye bakmıştır? Herhalde çok çok azı. Onların arasında da adil olan, makul olan kaç kişi?
Tutumları, bağlı olduğu hukukla uzaktan yakından alakası olmayan İçişleri Bakanı'nın masumiyet karinesini hiçe sayan iştahlı paylaşımlarına, apar topar terörist avına, insanları teşhir çabasına da bakınca, hukuksuzluğun devlet gücüyle aleni ve büyük iştahla işlendiği bir yerde hukuki bir değerlendirme yapmanın bir anlamı var mı diye düşünüyorum...”