Sevgili okurlar,
Türk Milleti tarihinde önemli bir yeri olan “18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi”nin üzerinden tam 106 Yıl geçti..
Acılar hala taze, yürekler hala kırık ve buruk!..
Düşünebiliyormusunuz, vatan topraklarını savunmak için evlatlarımız, kahramanlarımız, vatan müdefasında birer, birer şehit düşüyorlar..
Şairin anlattığı gibi, teredütsüz ölüme koşuyorlar!..
O Büyük kahraman, Önder, Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, “Ben size taaruzu değil, ölmeyi emrediyorum” tarihsel sözü bile, Çanakkale Savaşlarının özeti ve mihenk taşı, direğidir..
Bunu anlamak için, o tarihi dokuyu gezmek bile yetişir..
Ne diyor,Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
“Şu Boğaz harbi nedir, Varmıdır dünyada eşi..
En kesif orduların, yükleniyor dördü,beşi..
Tepeden yol bularak, geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış, ufacık bir karaya..”
diye devam eden çok anlamlı destansı şiirinde, Çanakkale Savaşlarını ne güzel anlatmış..
Bu şiirimizi kaç evladımız biliyor ve ezberindedir?
Hele de 57. Alay'da görev yapan evlatlarımızın, savunduğu vatan topraklarında, ellerindeki sancağın dibine birer, birer düşüp şehit olmaları!..
Bu ne kahramanlık, bu ne yiğitlik, bu ne cesaret Allah'ım!
İşte, “Çanakkale'yi geçilmez” kılan, bu sarsılmaz inanç, vatan, millet ve bayrak sevgisidir..
Bugün 57.Alayı'nın savunduğu o şanlı Sancağın Avusturalya Melborne Müzesi'nde olduğunu sizlere hatırlatmamız, üzüntülerinizi bir kat aha artıracaktır biliyorum..
Yine Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinden anlıyoruz ki, emperyalistler, vatan topraklarına topyekün saldırmışlar, Türk'ü bu  coğrafya'dan, yani haritadan, bu topraklardan silmek istemişler.dir.
...
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ! »   
Bu dizeler, herşeyi, vahşeti, istilayı,anlayışı,işgali ne güzel anlatıyor..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 34 Yaşında vatan savunmasında olduğu o yılların özeti şudur:
“Düşman vatanımızı işgal etmek, birlik ve beraberliğimizi bölmek ve koca bir imparatorluğun yerine kukla yönetimler kurmak” istiyordu..
İşte “Sevr“ denilen anlaşma bunun için imzalanmıştı..
O zor günlerde “Çanakkale'yi geçilmez” kılan Türk Milleti'nin cesareti, azmi bir başka hareket ile kırılmak istenmiştir..
İngilizlerin İstanbul'a, Yunanlıların Ege bölgesine ve İtalyanların Antalya, Fransızların Güneydoğu Anadolu'ya çıktığı günlerde,Doğuda kukla bir Ermeni Devleti için karar alınmıştır..
İşte bu zor günlerde,Türk milletinin Çanakkale’de elde ettiği zafer, bütün dünyaya verilmiş bir insanlık dersidir. Bu destansı zaferin temelinde, “güçlü bir inanç, büyük bir vatan aşkı ve özgürlük tutkusu” vardır.
Büyük,Önder Mustafa Kemal Atatürk'e;

 

-Ordu yok“ dediler,
“Kurulur“ dedi.

P ara yok“ dediler,
“Bulunur“ dedi.

Düşman çok dediler“,
“Yenilir“ dedi.

Ve dediklerini yaptı. O, işte Atatürk’tü!

****

Sevgili okurlar,
Çanakkale Deniz Zaferi'ni kutladığımız ve şehitlerimizi andığımız bu günlerde, ülkemizde birlik ve beraberliğimiz harcı olan “andımız” konusunu irdelemezsek olmaz..
İşte asıl “millilik ve yerlilik” burada anlaşılır kılınmalı..
Tarihi süreç içinde bu konu,enine,boyuna ortaya kondu.. Bilge Kaan'dan Alparslan'a, Kanuni'den Fatih'e, Atatürk'ten bugüne çıkaracağımız çok dersler var..
Gerçekten ,”kim yerli, kim milli “ Türk Milleti bilmelidir..
Çanakkale'ye saldıran ve İstiklal Savaşı'nda topraklarımızı işgal edenlere karşı oluşturduğumuz,” milli birlik ve beraberliğin harcı, sembolü ve vazgeçilmezlerini, sizler ayaklar altına alırsanız, farklı siyasi ayak oyunları  ile insanımızı aldatmayı kendinize iş edinirseniz, o zaman sizlere birileri, şehitliklere gül bıraktığınızda, sitem etmeyi” kendinde hak görür!
Unutmayınız ki,”aldatılmışlığın bedeli” hep ağırdır!..
Tekrar başa dönecek olursak, sahi gerçekten kim yerli, kim milli?
-Cumhuriyet kazanımların ters-yüz edenler mi?
-Büyük Önder Atatürk'ün adını stadlardan,önemli kurumlardan silenler mi?
-“Türkiye Cumhuriyeti-TC” adını önemli kurumlardan kaldıranlar mı?
-Fabrikalarını Neo-Liberalizm adın, yok pahasın satanlar mı?
-Üç-beş şirkete, ülkenin işlerini yaptıranlar mı?
-Vatan toprağındaki zenginlikleri oldu-bittilerle,belli bir kesime tahsis edenler mi?
-“Her türlü Milliyetçiliği ayaklar altına aldım”diyenler mi?
-“Türk'üm “diyemeyenler mi?

Biri çıkıp, bana söyleyebilir mi?
Kim Yerli,kim milli?
Sürekli darbelerden söz ederek, kendilerine yeni hareket alanları yaratan siyasetçilerimiz, ne hikmetse hiçbir zaman “beceriksizliklerinden” söz etmemektedirler?
Neden acaba?
Ülkeyi darbe eşiğine, hep belli güçler mi getirdi Allah aşkına?
Bu noktada;”ülkeyi yöneten basiretsiz, beceriksiz siyasetçilerin rolü” hiç mi yok?
İşte koca Osmanlı İmparatorluğu'da, böyle beçeriksizlikler sonucu çökertilmiştir!..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, ABD ve İngiliz işbirlikçilerinin, birlik ve beraberliğimizi bölme girişimleri, ulusal birlik ve beraberlik stratejileri ile tekrar kazanılmıştır..
Parasını verdiğimiz halde İngilizlerin iki savaş gemisini vermemesi, bize ABD emperyalizminin, parası verildiği halde ve üstelik ortak olduğumuz projede üretilen F 35 Savaş uçaklarını askıya alması sizlere bir şey hatırlatmıyor mu?
İçte birlik ve beraberliğin rafa kaldırıldığı, siyasi bölünmüşlüğün tavan yaptığı, bölücü unsurlara, siyasi geleceklerini bağlayanların varlığı ve bölge halkının ortaya koyduğu iradenin hiçe sayılması hepimizi düşündürmelidir!..
“Terör ile mücadeleyi” bahene ederek, “iktidarda kalma sevdası” içinde olanların, ülkeyi içte ve dışta zor durumda bırakanların, birbirlerine övgüler yağdırması ve geleceği “tek adamda, Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nde görmesi, hayret vericidir.
Türk Milleti, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile “özgürlük yolunda”, emin adımlarla ilerlemenin huzuru ve güveni içinde “muassır medeniyetler” seviyesine ulaşmak için kararlılığını herşeye rağmen, “karşı adımlarla” göstermektedir..
Bugün içinde bulunduğumuz ortamdan, biran önce sıyrılarak, “milli benliğimizde buluşmak, düşmana karşı birlik ve beraberlik içinde olmak, yoksulluk, yolsuzluk ve haksızlıkların” üzerine birlikte yürümemiz gerekir..
Düşman sinsice yaklaşmakta, bizi çevrelemekte ve bizi içten kuşatmaya, vurmaya hazırlanmaktadır..
Bunları görmezden gelenlere alet olmamak, içinde bulunduğumuz durumu iyi anlamak için kahin olmaya gerek yok..
Terör ile mücadele sadece silahlı güçler ile yapılamaz!..Bataklığı kurutmak için, bölge halkı ile birlikte olma zarureti ortadır..
Eşit, hak, hukuk temelinde, sevgi ve saygı ortamında yeni oluşumları, hep birlikte gerçekleştirebiliriz..
Bunda ne kadar aciliyet olduğu, gün gibi aşikardır!
Ama bunun için öncelikle düşmana karşı Çanakkale'de olduğu gibi Sakarya'da Dumlupınar'da, İzmir'de, bütünlükte, milli şuurda, ruhda birliktelikte, karar kılmamız gerekir..
Bu toprakları bizlere emanet edenlerin ruhu, Çanakkele'de, Allahuekber dağlarında huzur bulmalıdır..
Bu çekişmenin, bu didişmenin, bu ayrılığın, bu gayrılığın, bu sen ve ben kavgasının, bu ötekileştirmenin, bu hak ve hukuksuzluğun, bu bencilğin, bu pısırıklığın,bu korkaklığın, bu nemelazımcılığın bedeli” bize, pahalıya mal olabilir..
Unutmayınız, su uyur düşman uyumaz!
Şehitlerin huzurunda bile, ayrı dilden konuşanlarla, bu ülke selameti çıkarılamaz..
Elbette herkesin doğrusu herkese, ama unutmamalıdır ki, ülkenin, geleceğimizin, milli birlik ve beraberliğimizin bir doğrusu vardır..
O da,”ülkeyi sevmek ve ülkeyi iyi yönetenlere” teslim etmektir..
İşte andımızı yasaklamak, ortadan kaldırmak, mahkeme kapılarına göndermekle, neyi başarabiliriz ki?
Bu demokratlığın göstergesi olamaz? Bu olsa,olsa milli birlik ve beraberliği içten çökertmeye teşebbüsdür!.. Tarihi ve kültürel sembollerimiz ile oynamak neyin nesidir?
Bu anlayışlar ile kime, kimlere hizmet edildiğini artık herkes anlamalıdır..
Bu vesile ile Çanakkale'de 106 Yıl evvel destan yazan, vatan savunması için Allahuekber dağlarında ve bugün vatan savunmasında şehit düşenleri, yükran ve minnetle anmak boynumuzun borcudur..
Allah gani,gani rahmet,cennet-mekan eylesin!