“ Şehrinde;.. Şehrini Yönetsin diye, Seçtiğin kaç Sakaryalı var?” diye de sorayım… Bu sorulardan, “ Adapazarlıyım !” diyenlerin de, “ Sakaryalıyım!” diyenlerin de utanması gerekmez mi?

           Hadi, halkın “ Sena tek başına İktidar olma şansı vermiyorum!” dediği siyaset; halka rağmen İktidarı vermedi ve “ Tek Başına İktidar!” olarak erken seçime gidiyor…

           ADAPAZARI Şeker Fabrikası’nın Eskişehir’e taşınmasının önündeki hangar gibi yolları sanki ben açtım : -) Sakaryalıların gözü önünde oynanan tiyatronun baş aktörleri; ben milletvekili iken Şeker fab. Adapazarı’ndaydı diyebiliyor…

            17 Ağustos Yüzyılın Depremi’nde, yerle bir olan Adapazarı halkını orada kurulan Prefabrik Deprem Kentlerle kucaklayan, Serdivan Arabacıalanı Merası’nı; Yazlık ve Aralık köylerinin tarım arazilerini de ben yok ettim : -)

            Evrenköy’de, Amcamların ilan ettiği imar alanlarına da; Hanlıköy’ün sanayiye peşkeş çekilmesine de ben cevaz verdim : -)

           Şimdi, var olan OSB’lere karşın, TEM ve D.100 kenarındaki canım tarım arazilerinde 300-500 dönüm arazilere hala fabrikalar kurarken;

             Arifiye Gölbaşı’ndan-Hendek dağlarına kadar AKOVA’yı,  eşsiz GEYVE tarım alanları ile, Adapazarı-Karadeniz arasındaki muhteşem ovaları nasıl da koruduğunu anlatmasın…     

            İŞ’i; taş ocakçılığı, asfalt, beton dökmek olan; köy ve meraları villa doldurmak olan;.. hiçbir siyasi; Sakarya’nın ovasını, dağını, suyunu, toprağını, güneşini koruduğunu anlatmasın!..

            Karadeniz yok ediliyor…Ormanı yok edersen, orada yağmuru tutacak doğa kalmaz. Derelere taş yığını barajlar yaparsan, derenin denize akan yatağı bozulur. Denizi doldurup, yol yaparsan; su denize gidemez;

           Karadeniz sahillerinde son yıllarda bu kadar insan şimdi niye öldü? Yüz yıldır O ormanları, dereleri, sahilleri yok etmeyen siyasetçiler akılsız mıydı?.. Otur ve Adapazarı’nda da, Sakarya’da da, Karadeniz’de de kimi seçtiğini düşün!

          Adapazarı Şehri, göz göre göre İLÇE yapıldı…Vali yok; Kaymakamlık var!.. Yani; Serdivan da ilçe, Erenler de ilçe, eee Adapazarı da ilçe…

           “ Olsun canım, Adapazarı Merkez ilçe!” diyen şaşkınlaradır lafım!.. Son yılları şöyle bir didikleyin bakalım; Sakarya’nın Merkez İlçesi neresi yapıldı gibi?..

            Bakın bakalım; Adapazarı Merkez İlçeye bağlı belediyelerde, bir tane Seçilmiş Adapazarılı Başkan var mı?.. Şehir’dik ve Şehri bu şehirden Seçtiğimiz Şehirliler Yönetiyordu!.. Hadi, bi tane Adapazarlı Seçilmiş Başkan bulun!..

          Demek, şehirde Seçilebilecek Şehirli YOK!..Şehrimizde bizi Eloğlu Yaptılar!

                     

  AYRIMSIZ MAHALLELER VE SOKAKLAR : -) 

          Maltepe’nin, Çark Deresi’ne bakan yamaçların en aşağısından D.100’e kadar gidilen, ÖNER Sokaktan ve devamı olan 18. Sokaktan geçerken çocukluğumuza, gençliğimize kadar gittim…

           Öner Sokak ve 18. Sokakta, hemen her adımda kız-erkek çocuklar sokakta birlikte oynuyorlardı…Bir üç yol sapağında, 50 m2 gibi küçücük bir oyun parkı vardı; hizmet sadece bu!..             

           Anneler, kızlar, gelinler; yani O eşsiz temizlikteki komşular; evin önünde küçücük bir bahçe girişi varsa, oraya; yoksa sokak kenarına kilim sermiş, sandalye atmışlar…

            Çocuklar da inanılmaz doğal ve mutlular; anneler de, babalar da o kadar Ayrımsız, İyi Gün de, Kötü gün de, Paylaşımcı Komşular : -)

           Gençliğime; İzmit Caddesi Refik Sokak’taki Ana-Baba Evimizdeki günlere gittim…Dibektaşı’nı bütün Adapazarı bilirdi…Oralardaki küçük sanayi avlularını… Ama, sokaklar bizimdi; evlerin önündeki küçücük bahçeler Annelerimizin, komşularımızın…

          Bakkallar Semti de, O semtin futbol takımı Kartalspor da hepimizindi… Bakkallar Semti Karakteri’ni hala yaşamakta-korumakta olanlar ve Kartalspor formasını giyenler O zamanları asla ruhundan silemez…

           Her şey bir yana; Kartalspor Başkanı Sobacı Mustafa inanılmaz bir semt kahramaımızdı…Sakarya karmasında futbol oynayanlar bile, “ Pazar günü şu saatte maçımız var!” haberini beklerdi…

            Hiçbir şöhret, hiçbir mal mülk; O zamanlar da, oralar da 5 paralık poz yapma, Ayrımcılık yapma hakkına, şansına sahip olamazdı…

            Okul yakalarımız, önlüklerimiz, saçlarımız bile birbirinden farksızdı; hepimiz birdik, arkadaş, kardeştik…PARAMIZ yoktu; ama, hiçbir PARA bizim formamızı, arkadaşlığınızı, evimizi, toprağımızı satın alamazdı…

            O günlerin tarihini çok yazan oldu…Bizi, bizim O duru-içten  dünyamızı bozmanın yolları O zamanlardan başlanmış…

           Saatlerce yürüyerek Çark Deresi’nde yüzmek için Mithatpaşa’ya,  Hovarda Değirmeni’ne gittiğimiz günlerden başlanmış…Atatürk Stadı önündeki Gerçek Çark’ın havuzunun topraklaştırıldığı zamanlarda…

           Deli dolu akan Çark Deresi’nin yatağı Stat önünden kaldırılıp, yozlaştırılırken… Çark Mesire, Çark ve Mesire olmaktan çıkarılırken…

            Çınar ağaçlarının galerisinden gidilen, çınarlarla çevrelenmiş 100 Yıllık Adapazarı GARI temel taşlarına kadar kazınıp yok edilirken…

           “ ADAPAZARI ŞEHRİ !” tarihten kazınırken; her şeyle, biz de kazınmışız !..