İlkyazımda Ülkemiz için iki önemli tehlikeden bahsetmiş, bunların jeopolitik ve jeolojik tehlikeler olduğunu belirtmiştim. Bugünlerde jeopolitik tehlike ön plana çıktığı için bu konuyu ele alacağım.

1990 yılında Özal Cumhurbaşkanı,Mesut Yılmaz Başbakandı.Irakta 36. paralelden Türkiye sınırına kadar olan bölge Amerika tarafında uçuşa yasak bölge ilan edilmişti.Çevik Güç adı altında Amerikan askerlerinden oluşturulan Askeri Birlikler bu bölgede Barzani ve Talabani’nin peşmergelerini silah ve mühimmat temin ederek,eğitim vererek,gelecekteki Irak Kürdistan’ının askeri ve siyasi temellerini atmaktaydılar.Çevik Güç’ün konuşlandığı yerler Diyarbakır Pirinçlik ve Adana İncirlik üstleriydi.Bu konuda altı ayda bir Hükümet teskeresi TBMM ye gelir oya sunulur ve izin verilirdi.Bu projenin mimarı,Amerika yı ikna eden Barzani ye ve Talabani ye Türk pasaportu vererek Diplomatik dokunulmazlık kazandıran rahmetli Özal dır.

1990 Mayıs ayında Hükümet Teskeresi gündeme geldiğinde ANAP Grubunda bir konuşma yaptım. Iraktaki bizimde desteklediğimiz bu politikanın yanlışlığı üzerine yaptığım konuşmanın ana hatları özetle şöyleydi.

Amerika Irak’ı parçalamak en az üç bölgeye ayırmak, Kuzey de Kürt Devleti, Orta da Sünni, Güneyde de Şii bir Devlet kurdurmak istemektedir. Bu iş burada bitmeyecek, sıra Suriye ye gelecek, benzeri parçalanma orada da yapılacak. Daha sonra Türkiye ve İran da benzeri operasyonla karşı karşıya gelecek, sonuçta Türkiye ve Iranın güneyinde, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde Arap olmayan, Müslüman olan suni bir devlet oluşumu gerçekleştirilecektir.Bu projenin en az iki temel hedefi vardır,birincisi petrol ikincisi İsrail’in güvenliğidir.Bu nedenle bu teskereye hayır demeliyiz.

Birçok detayları olan öngörümün özeti buydu.

Maalesef bu öngörüm adım adım hayata geçmektedir. O günlerde savaş halinde değildik ve rahatlıkla kendi iktidarımızın teskeresine hayır diyebiliyor, tenkitlerimizi yapabiliyorduk.

Bugün savaş halindeyiz. Resmen Suriye ile gayri resmi olarak ta Suriye deki rejimi destekleyen Rusya ve İran ile savaşmaktayız. Bu nedenle iç politika endişelerini bir kenara bırakarak birlik beraberlik içinde olmamız gereken günlerden geçmekteyiz. Ne İktidarın nede Muhalefetin bu durumu iç politika malzemesi yapma hakkı yoktur.

Normale döndüğümüzde söylenecek tartışılacak çok şey var. Ancak Askeri, Siyasi ve Ekonomik olarak ateş çemberi içindeyiz. Bunun için iktidarında muhalefetinde ortak aklı ve vicdanı kullanma zorunluluğu vardır. Hele ülkeyi bu günlere getiren politikalara zamanın da ortak olan eski makam sahiplerinin hiç konuşmamaları gerekir.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Politikaya başladıkları günlerde TÜRK adını kullanmamak için Türk Silahlı Kuvvelerine TSK kısaltmasıyla hitap eden ve Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmayanlar bugün Türk Milliyetçiliğini ve Mustafa Kemal Atatürk’ü referans almaktadırlar. İnşallah bu noktadan geri dönmezler.

Şehitlerimize Tanrıdan rahmet, yakınlarına sabır, gazilerimize de acil şifalar dilerim.