Ben ve zamanım çok kıymetli. Ne başka bir ben gelecek bir daha, nede geçen zaman. Bu durum hepimiz için böyle. Ben birçoğunuz gibi kendimi seviyorum ve kendimle baş başa olduğum anları da öyle. Yine birçoğunuz gibi sosyalleşmek ve sevdiklerimle zaman geçirmekten de son derece keyif alıyorum. Yalnızlığı daha çok sevmek, kalabalıklarla kendini daha iyi hissetmek kişilere ve koşullarına göre mutlak değişiklik gösterebilir. Ancak içerisinde olduğumuz bu pandemi süreci, ne yazık ki  sosyalleşmeyi herkes için tehlikeli kılıyor.

 Madem bugünlerde durum bu,  fırsata çevirelim bu süreci. Biz de sevelim yalnızlığımızı, bir es verelim rutinimize. Madem evlerde daha çok zaman geçireceğiz, ışık olalım karanlık görünen bu günlere. En basitinden var olan hobilerimize eğilelim ya da yeni hobiler edinelim. Görev ve sorumluluk diye adlandırdığımız eylemler dışında kendimizi iyi hissedeceğimiz aktiviteler bulalım. Okuyalım örneğin, her zamankin den daha çok okuyalım. Üretelim. Mutlaka üretelim, bu bir fikir olabilir, bu bir ürün olabilir, bu bir proje olabilir. Ne yapalım edelim, üretelim.

 Her birimizin varoluş nedenlerinden biri değil midir evrene katkı sağlamak ve hayata dair projeler üretmek. Şimdiler, bu süreçte yaşadıklarımız, istikbalimizi nasıl şekillendireceğimize dair mesajlar içeriyordur belki de… Belki de bizler farkında değilizdir bu durumun ne dersiniz?  

Şimdiye dek öğrendiklerimiz, alışkanlıklarımız, ezberlerimizle aldığımız bu yol doğru yol değildir belki …

Değişmemiz, bir şeyleri değiştirmemiz, daha çok gözlem daha çok analiz etmemiz gerekiyordur olup biteni belki de…

 Ya da kapasitesi sonsuz, hepimizde aynı biçimde fakat farklı işleyişlerde, var olan beynimizi doğru biçimde ve doğru yerlerde kullanmıyor olabilir miyiz biz ?

Hepimizde var olan milyonlarca nörondan oluşan bu mucizeyi yani beynimizi daha fazla teakkul  ve tefekkür için kullanmayı denesek ve kullanabilsek mesela… Bir Aristo, bir eflatun bir Farabi olmayacağız belki ama eminim böyle mutlu olacağız ve yaradılışımız gayesini uygun davranmış olacağız, yanılıyor muyum? Evrene hizmetle ,hayata dair projeler üretmekle,  yaptığımız her ne ise en iyisini yapmaya çalıştığımız  gayretle, gelecek yüzyıllara  ışık olacağız belki de… Öyleyse yalnızlığımız sıkmasın canımızı, kalabalıklara karışacağımız güne dek donanalım, araştıralım. Örneğin bugünden itibaren öğrenimlerimizi,  doğrularımızı ve alışkanlıklarımızı sorgulayalım. Geçmişimizi ve olası hatalarımızı dikkate alarak yeni adımlar atmaya çalışalım.

 Memnun muyuz hayatımızdan, her şey zaten çok mu güzel, bir sıkıntımız derdimiz yok mu öyleyse diğerleri için bir şeyler yapalım. Her şeye sahipsek başkaları içinde çalışalım, ilim irfan sahibi miyiz, buna sahip olmayanlara olmaları için emek verelim, çözdük mü yaradılış gayemizi öyleyse ne yapalım edelim buna yanıt arayanlara yol gösterelim.

Ve lütfen okuyalım, kitabımız kuran oku diyerek başlar, ‘’Yaratan Rabbı’nın adıyla Oku’’(Alak suresi 1.ayet).

Mesnevi de de oku emri birçok açıdan yorumlanıp, değerlendirilmiş. Doğayı okumak, insanı okumak, kâinatı okumak, ilişkileri okumak, olanı biteni okumak da bu emrin içerisinde görülmüş. Anladığımız dilde, hayatımızı kolaylaştırmak, ezberleri bozmak, insanlığın yararına var olmak, yanılsama ve gaflet içerisinde olanları uyandırmak için,  şimdi hemen okumakla başlamaya ne dersiniz?

Bu konuyu sonlandırırken, notlarım arasında bulduğum bir bilgenin cümlesiyle, başlamak isteyen herkesi ve kendimi yüreklendirmek istiyorum; 

’Unutma başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin, ama mükemmel olmak için başlamak zorundasın…’’