Eskiden özelleştirmenin mantığı farklıydı. Devlete ve millete yük, çalışmıyor, çalıştırılamıyor falan denilirdi. İktidarlar için arpalık olarak kullanıldığı söylenirdi.

Çoğu bahaneydi, istenilseydi kara geçer, istenilseydi çalıştırılır, istenilseydi üretime katkısı olurdu.

Mevcut iktidar güçlüydü, öyle gerekçelere de ihtiyacı yoktu.

Yeni bir özelleştirme mantığı oluşturdu; babalar gibi satarım!

Hatta satışı hızlandırmak, satışa gerekçe oluşturmak ve kamuoyunu ikna etmek için bile isteye ihmal edilen, çalıştırılmayan kurumlar dahi gördük.

Dolayısıyla kamuoyunun zarar ediyor diye bildiği pek çok kurum aslında zarar ettiriliyordu.

İşte TÜVASAŞ da bunlardan biri ve yine gündemde…

Hafta sonu Türk Ulaşım-Sen Şube Başkanı Ali Azem Fındık ile TÜVASAŞ’ı konuştuk.

Şurası muhakkak ki, söz konusu kurumların geleceklerine dair mücadelede işçi sendikalarından ziyade memur sendikaları ön plana çıkıyor, kısıtlı imkanlarına rağmen daha fazla mücadele ediyorlar.

Bu manada şunu ifade etmeden geçemem ki, işçi sendikaları ve ilimizin sanayici ve iş adamı örgütleri, TÜVASAŞ’ın varlık yokluk mücadelesine pek katkı koyamadılar, kusura bakmasınlar.

Sanayici ve iş adamlarını kısmen anlıyorum, hükümetle, hele ki böylesine güçlü bir hükümetle ters düşmek istemediklerini biliyor, bazen hak da veriyorum.

Ama işçi sendikaları için aynı toleransı gösteremeyeceğim, maalesef.

Serde sendikacılık var, bir işçi sendikası ile memur sendikası arasındaki etki ve güç farkını bilirim ve bunun da mücadeleye yansımasını görmek hakkım olsa gerektir…

Başta Ali Azem Fındık Başkan olmak üzere ben ‘neticede devlet memuruyum, nerede olsa çalışırım, kapanmış veya açılmış umurumda değil’ diyen kamu çalışanı ve Türk Ulaşım-Sen üyesine hiç rastlamadım.

Kamu-Sen il temsilcisi olduğum dönemden beri kurumlarına aşk derecesindeki bağlılıklarına, gerektiğinde kendilerinden fedakârlık ederek sağladıkları katkılarına yakinen şahidim.

Yaşadım ve gördüm ki TÜVASAŞ hapşırsa, bu arkadaşlarımız 40 derece ateşle yanıyor, ekmek tekneleri söz konusu olunca özel veya tüzel hiçbir şeyi gözleri görmüyor.

Haliyse mevzu TÜVASAŞ olunca, olayları onları gözünden değerlendirmek farz oldu.

Gerisini, Türk Ulaşım-Sen Sakarya Şube Başkanı Ali Azem Fındık’tan dinleyelim;

“Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ ve TÜDEMSAŞ tek çatı altında birleştirilerek TÜRASAŞ adını aldı.

TÜRASAŞ’ın ticaret siciline kaydolacağı an, TÜVASAŞ, genel müdürlük statüsünü kaybedecek.

Unvanı ve statüsünün ne olacağını henüz bilmiyoruz.

Bakın burası çok önemli! TÜVASAŞ’ın, 1986 yılında müesseseden anonim şirkete dönüştürülme gerekçesi, genel müdürlüğün Ankara’da olmasından dolayı karar mekanizmalarının yavaş çalışmasıymış.

Yani hızlı ve yerinde karar alınabilmesi ve Ankara’nın bürokrasi hantallığından etkilenmemesi için böyle düşünülmüş. Şimdi maalesef statüsü bile belli olmayan bir kurum durumunda…

TÜVASAŞ o günden bu yana çok büyük yatırımlar ve üretimler gerçekleştirerek devasa bir şirket haline gelmiş. Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında yerini alırken, sektöründe birincili olmuş. TÜVASAŞ’ın 2019 yılı cirosu 409 milyon TL…

TÜVASAŞ yerli ve milli üretim hedefinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda sürekli atılımlarda bulunuyor, kendini ve teknolojisini sürekli yeniliyor. Hani yarın ölecekmiş gibi ibadet et ama hiç ölmeyecekmiş gibi çalış düsturunda olduğu gibi…

Ama her türlü söylentinin ve spekülasyonun moral ve motivasyon anlamında zarar verdiği de bir gerçek…

Bugün, Alüminyum Gövdeli Milli Tren üretimi kapsamında yüksek teknolojili demiryolu araçlarını üretecek bir merkez haline dönüşmüş ve 3,2 milyar TL’lik  sipariş almış bir kurum ve o kurumun çalışanları, sabah kalktıklarında her türlü sürprize açıksalar, halen önlerini göremiyor durumundaysalar, bu kurumun bugünlere gelmesi bile mucizedir.

Düşünsenize her an kapatılma tehlikesi başınızın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi dururken, hangi moral ve motivasyonla çalışabilirsiniz ki?

Ama onlar çalışmışlar, gerçekten çalışmışlar…

Ama ne yazık ki, Milli Tren’in raya inmesine ramak kalmışken ve Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin altyapı çalışması tamamlanmak üzereyken, bir bakıyorsunuz ki kurumumuzun genel müdürlük statüsü elinden alınmış!!!

Haliyle uyarıyor Ali Azem Başkan;

Bu karar, Milli Tren çalışmaları büyük bir hızla devam ederken çalışanların motivasyonunu bozacaktır.

Bu karar, Milli Tren’in raylara inmesini geciktirecektir.

Bu karar, istihdamı (memur-işçi-taşeron işçi alımlarını) zorlaştıracaktır.

Bu kararla, TÜVASAŞ’ın ödediği vergi, Sakarya’dan Ankara’ya taşınacak, Sakarya’nın TÜVASAŞ’tan aldığı pay azalacaktır.

Daha dün “Üniversiteler çok büyük, yönetilemiyor” denip bölünürken, TCDD ikiye bölünürken, TÜVASAŞ gibi devasa bir şirketin TÜDEMSAŞ ve TÜLOMSAŞ ile birleştirilerek Ankara’dan yönetilmesi için atılan adımın mantığı nedir, bilemiyoruz.

TÜRASAŞ çatısı altında birleştirilecek olan bu 3 güzide kurumun sonrası (akıbeti) ne olacaktır? Atılan bu adım, kiralama metodu veya özel sektör ortaklığı düşünülerek bir özelleştirme kapısı mı aralamaktadır, bilemiyoruz.

Ha illaki birleşecekse de, bu birleşmenin sektörünün lider kuruluşu TÜVASAŞ çatısı altında olmasını beklerdik.

Malumunuz TÜVASAŞ’ı deprem bile yıkamadı.

Başkan Ali Azem bu manada umutlanıyor ve “1999 yılındaki depremde yerle bir olan şirketimizin kapatılma kararı alınmasına rağmen, çalışanların ve Sakarya Halkı’nın birlik olması ve bu mücadeleye siyasilerin de destek vermesi neticesinde, TÜVASAŞ yeniden inşa edilmiş ve ayakta kalabilmiştir. Bu birlik ve beraberlik bilinci bugün de sağlanmalıdır” diyor.

Ve ekliyor;

TÜVASAŞ, siyaset üstüdür!

TÜVASAŞ, Sakarya’nın ve Sakaryalının geleceğidir!

TÜVASAŞ, Sakarya’nın son kalesidir!

Sahip çıkalım…