Ne güzel memleket…

İktidarsınız, muktedirsiniz, yetkilisiniz ama hiçbir sorumluluğunuz yok.

Vatandaşız, haliyle yapılan hatalara karşılık en azından bir sorumluluk duygusu hissetmelerini, ne bileyim en azından bir suçluluk duygusuna kapılmalarını, pişmanlık duymalarını beklemek hakkımız elbet ama bırakın sorumluluklarını yerine getirmeyi, eleştirenleri suçlayacak kadar sorumsuz, pişkin ve yüzsüzler…

İyi olan ne varsa kendileri, bilumum yanlışları da başkaları yapmış olur.

Ekonomik kriz yaşanır, suçlu dış güçler, faiz lobisi…

Fiyatlar ikiye katlanır, suçlu market zincirleri ve toptancılar…

Soğan patates fiyatları fırlar, suçlu üreticiler, hal esnafı, soğuk hava depocuları…

Tren devrilir, suçlu makinist ve yağmur…

Gerçi işçi ölümlerini bile fıtrata bağlayan bir yönetim anlayışından başka ne beklenir değil mi?

Örneğin Tarım bakanı…

Geçtiğimiz üretim sezonunda 25 ilde toplam 141 bin 650 dekar alanda hastalık gerekçesiyle patates üretimini yasakladı.

Sonra arz talep dengesinin bozulmasıyla birlikte fiyatlar ikiye üçe katlanınca da suçlu bulundu; Hal mafyası ve soğuk hava depoları!

Ve o ara öğrendik ki sayın bakan dünyada "patates lobisi" olarak tanınan Kanada merkezli dondurulmuş-işlenmiş patates üreticisi olan McCain Foods adlı gıda tekeli bünyesinde üst düzey yöneticilik ve danışmanlık yapmış.

Haliyle kafalar karıştı…

Önceki günler…

3 bine yakın hasta hayvanın ülkemize sokulduğu tespit edildi.

Bakan açıklamasına göre alt tarafı evrakta sahtecilikmiş! Büyütülecek bir şey yokmuş! Siyasete alet edilecek bir konu da değilmiş!

Allah Allah!

Nereye alet edelim sayın bakan?

Ne diyelim? Nasıl eleştirelim. Nasıl yapsak zorunuza gitmez?

Dedik ya, ne güzel memleket be! En güzeli de ne yapsanız yanınıza kar kalması…

Hani diyorlar ya, dünya bizi kıskanıyeah!

Dünyayı bilmem de sair ülke yöneticilerinin bizi yönetenleri kıskandıkları, bütün bu olup biten karşısında hasetlerinden çatladıklarından eminim.

Düşünsenize, Japonya’da bakansınız, ithal edilen pirinç ilaçlı ve küflü çıkınca Tarım Bakanı olarak sorumluluğu üzerinize alarak istifa ediyorsunuz. Ki o da iyi çünkü bu tür durumlarda harakiri yapmak zorunda da kalabilirdiniz.

O Japon Seiichi Ota, Türkiye’de bakan olmadığı için çatlamasın da ne yapsın?

Gemi battı diye Güney Kore Başbakanı Hong-woon ve AVM’nin çatısı çöktü diye istifa eden Letonya Başbakanı Dombrovskis’i, trenle okul otobüsü çarpışıp 47 kişi ölünce görevinden ayrılan Mısır Ulaştırma Bakanı Raşid el Mateeni, Kosova’da protesto gösterilerinde şunun şurasında üç kişi ölünce istifa eden İçişleri Bakanı Fatmir Recepi ve dünyadaki birçok örnek, Türkiye’de doğmadıkları için kahretmesinler de ne yapsınlar?

Kıskanacaklar tabi…

Kim istemez ki böyle iktidarsınız ama hiçbir şeyden sorumlu değilsiniz babından yönetilen bir ülkede bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı olmayı…

NEREDESİNİZ OSMANLI TORUNLARI?!!!

Doğup büyüdüğüm şehir; Bursa… 10 Temmuz 1920'de Yunanlılarca işgal edildi.

Yunan komutan Sofokles, Osman Gazi'nin türbesinde poz verip, “Kalk ey koca sarıklı Osman! Kalk da torunlarının halini gör! Kurduğun devleti yıktık.” Diyerek türbeye tükürdü.

Sonra…

30 Ağustos 1922'de Mustafa Kemal önderliğindeki Türk Ordusu Yunan işgal ordusuna son öldürücü darbeyi vurdu. Yunan Ordusu panik halinde çil yavrusu gibi dağılıp kaçmaya başladı.

Hasılı, 30 Ağustos, Bursa’nın işgali sırasında söylenen sözlerin ve yapılan bu terbiyesizliğin intikamının alındığı gündür.

İşte o 30 Ağustos, AKP'li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, maalesef ki İnegöl’den hemşerim Alinur Aktaş’ı hiç ilgilendirmiyormuş.

Onun nazarında 30 Ağustos ile örneğin Orman Haftası’nın bir farkı yokmuş.

Dolayısıyla bunun hesabını sorması gerekenlerin başında Osmanlı torunlarıyız diye hava atanların gelmesi gerekir öyle değil mi?

E o zaman sormak lazım; Neredesiniz Osmanlı Ocakları, Osmanlı torunları…

AH ŞU ARŞİVLERİN GÖZÜ KÖR OLSUN