Sevgili okurlarım son yerel seçim sonuçlarından sonra siyaset aslında toz duman karışık bir şekilde ilerliyor. Şehrimizin sokaklarında öyle şeyler konuşuluyor ki siyaset mi yapılıyor, ticaret mi belli değil. Aslında her şeyin bir ahlaki yönü var, tabi bunu görmek istersen. Ahlaklı olmayan bir durum bugün görünmez gibi olsa da, yarın gün yüzüne çıkar. Yani gerçeklerden kaçamazsınız.

Konuşulanlar öyle şeyler ki üzerine düşünülmeyecek gibi değil. Siyasi yolculuğunda kulvar değiştiren başkanlar, ideallerini bir kenara itip menfaati peşinde koşanlar, ahlaklı olmayı görmezden gelip siyaseti araç yapan aktörler ve kendini bulunmaz Hint kumaşı sanan sadece hamaset yapan siyasiler...

Bakıyorsun geçmişlerindeki söylemler ile bugün kü eylemleri arasında dağlar kadar fark var. İşin garibi sanıyor ki bu gerçeği kimse bilmiyor görmüyor. Siyaseti de işlerine nasıl geliyorsa öyle yapıyorlar, çünkü sadece işlerini düşünüyorlar. Bir de kendini çok önemseyen siyasiler yok mu sanki o giderse memleket batar gibi tavırlar içerisine girerler. Aslında durum tam tersidir, memlekete her şeyiyle yüktür. Çevresine toplar insanları anlatır da anlatır tek sermayesi anlatmaktır. Sermayesi anlatmaktır da servetine bir bakmak lazımdır. 

Şimdi siyasi olarak bilinen bir hikayeyi size anlatmak istiyorum.

Yıllar önce bir seçimde bir köyde muhtarlık seçimi vardır. Köylerde insan sayısı az olduğu için kim kime nasıl oy verir bilinirdi. Seçimler iki muhtar için de bıçak sırtıdır. Bir vatandaş vardır ortada kime oy vereceği belli değildir. Neyse muhtar adaylarından birisi gider adama pazarlık yaparlar. Dayı ailenin oyunu bana ver. O da belli bir bedel karşısında oylarını verir. Verdiği muhtar adayı seçimi kazanır. Zaman geçer köyde bir olay olur. Olayın içinde o oyunu satan dayı da vardır. Muhtar bunu çağırır ve suçlu olduğunu düşünerek, ona birkaç tokat atar. Tokatı yiyen vatandaşta “ya muhtar sen bana nasıl tokat atarsın. Sen benim oyumla seçildin, der.” Muhtar da “ulan ahlaksız adam, sen bana oy mu verdin? Ben senin oyunu paramla aldım, der.” 

Yani siyasete para girerse koltuklar alınınca veya gidince her şey ortaya saçılır. Kimlik, kişilik, onur, gurur, şeref, haysiyet her şeyin üstündedir. Siyaset yapın, ticaret değil. Bugün çıkarları için başkalarını satanlar yarın sizleri de satarlar. Onlar için satmak normal bir durum haline gelmiştir. Ama satıldığı gün yaptığını anlayacaktır. Çünkü satanların yanında genelde ticareti sevenler olurlar.

Sevdiğim sanatçılardan olan Ahmet Şafak’ın Memleket Meselesi şarkısının içerisinde güzel bir şiir vardır. Bu şiirin güzel bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum;

…Biz, ebabil kuşuyuz,
Gölgesini büyük sayan mağrur fillerin belalısıyız.
Kısa çöpüz,
Uzun çöpte hakkımız vardırda, gözümüz yoktur.
Kiminin dilindedir, memleket
Kiminin bir çek karnesi gibi elinde,
Onlar istikbal kaygısında biz insan saygısındayız…