Sevgili okurlar,
Yeni bir haftaya başlamanın sevinci, mutluluğu ve zindeliği bir başka..
İçimizde her gün, “farklı yaşam çiçekleri açarken, güzellikler yeşirirken, olumsuzluklar karşısında aldığımız tavırda” çok önemlidir..
Hergüne, “sıcak fırını karşısında, taze ekmek, taze simit hazırlayan esnaflarımız ile sabah çok erken saatlerde kalkıp, güne çorba hazırlayanların yarışı kadar, kıymalı, patatesli, peynirli börekleri ile güne merhaba” diyen esnaflarımızı hatırlamamak olur mu?
Sevgili arkadaşım, dostum gazeteci Şaban Mergül’ün, görüntülerine konu olan lezezet duraklarından birinin sahibi Sami Özkurt’un bir açıklaması, hem bazı rakip esnafın olduğu kadar, gazeteci meslektaşlarımızın diline de peleselenk oldu!
Farklı bir anlayış ile Sakarya gibi mutfak kültürünün hakim olduğu bir kentte, en ucuza, en lezzetli yemekleri ve çeşitleri hazırlayan Sami Özkurt usta, “Gel-Al’da” 10 Adet Lahmacunu 60 TL’ye satınca kızılca kıyamet koptu?
Nasıl olurda Sami Özkurt usta, 10 Adet lahmacunu, 60 TL’ye satardı?

ŞU DIŞARIDAN GELENLER?
Soru bu ya, açıklamaları arasında bir “dışarıdan gelenler” tanımlaması geçti..
-Öyle ya, “dışarıdan gelenler” kimdi?
-Bu yeni bir tanımlamamıydı ki?
-Sami Özkurt usta, ne demek etmişti?
Elbette bu seslenişte, bir art niyet olduğunu düşünmüyorum..
Bunu rekabet içinde söylenmiş, hazırlanan ürün ve malzemeleri dikkate alınarak, “kendine bir pay çıkarmak, faırklılığı dile getirmek, eh biraz da öze vurgu yapmak için istemeyerek, bilinçdışı bir ifade” olarak görüyorum..
Yani, bu söz etrafında “kızılca kıyamet koparılmasının” bir alemi yok!
Sakarya’da konuşulacak, yazılaka, gündeme taşınacak o kadar mesele varken, “bir masumane ifadeden, ırkçılık, ayrımcılık, ötekileştirme” çıkarmananı manası yok!
Sami Özkurt usta bir yakınım değildir, tanışıklığımızda yoktur..
Sadece sevgili dostum Cemalettin Kılnaz, kardeşim Hüseyin Cinal ile birlikte bizi Sami Özkurt Et Lokantasına götürdü.
Sakarya için gayet lüks, gayet hijyenik, gayet şık ve leziz bir ortamda yemeğimizi yedik ve sohbetimizi yaptık.
-Şaşırmadım değil?..

SAKARYA ISLAMA KÖFTESİ!
Sakarya merkezde bir yandan değişime direnen, bir yanda da alabildiğine modern işyerlerinin açılması, gelecek için olduğu kadar, imaj için, kent kültür gelenekleri için çok önemli..
Bir türlü marka haline getiremediğimiz, ama dillerden düşmeyen “Sakarya Islama Köftesi’nin, kopça kadar küçülmesi de” beni çok şaşırtan gelişmelerdendir!..
Şüphesiz, “Sakarya Islama Köftesi” Sakarya’ya mal olmuş bir lezetimiz olarak, öne çıkmıştır..
Bu lezzeti bize armağan edenlere teşekkür ederiz!
Zira unutmak olmaz!
Son zamanlarda pahalılığa rağmen,”et kültürü” bağlamında, yeni iş yerlerinin açılması da, kent rantı için,çeşitlilik için önemli bir gelişmedir.
Sami Özkurt Et Lokantası’nı gezip, gördükten sonra ikinci bir defa Sakarya Kent Konseyi Toplantısı için bu mekanda oldum..
Sevgili iş insanı Erol Öztürk-Hacıeyüpoğlu ve arkadaşlarının konuğu olarak, bu mekanda, bu defa Sami Özkurt usta ile ayaküstü sohbet etme imkanı buldum.

İŞ CİDDİYETİ VE YENİ ANLAYIŞ?
Bana “korona günlerindeki” durgunluğu olduğu kadar, hijyenik titizliği ve hassasiyetlerini de anlattı.
Kılık kıyafet, saç-baş, el temizliği ve eldivenler diğer hijyenik malzemeler için yaptıkları masrafı, özeni,  çabayı anlattı..
Sami Özkurt usta,“Biz bu özeni gösterirken, diğer kesimin bu duruma dikkat etmemesi ve kayıtsız kalması anlayışımıza tersti” diyerek, çalışma koşullarında bir gevşemeye gittiğini açık ve net ifade etti.
-Kendisini haklı mı, haklı buldum!
Öyle ya, “Devir bol para harcama devri değil, aldığın malzeme, ürün parayı gerektiriyor, tasarruf yapmak gerekti!”
Sonra Kent Konseyi Toplantısı başladı..Konuk olarak  bulunduğum ortamda, son kitabım “Hakikatin Peşinde Bir Ömür”ü ve yurtdışındaki Türklerin yaşam kesitlerinden söz ettim..
Sakarya’da ve ülke genelinde, “o kadar aykırı söylemler, o kadar incitici, yaralayıcı, şiddet ve ayrımıcılık içiren kutuplaştırıcı” çıkışlar olurken, Sakarya’nın bir öz evladını “tu-kaka” etmesine bir anlam veremedim!

ÜLKENİN TEPESİNDEKİ SÖZLERİ NE YAPACAĞIZ?
-Efendim özür dilesin?
-Kardeşim, özür dilenecek bir durum mu var ortada?
Ülkenin siyaset tepesinde,”cibileyetsiz, hain, terörist, işbirlikçi, namert, kovalırız,dibi boylarsın..” türünden tekerlemeleri dinledikçe insanın şok olduğu günlerde “dışarıdan gelenlere” takılmak ha!?
-İşte dışarıdan bir göç dalgası ile Suriyeli mülteciler gelmedi mi?
-İşyeri açmadılar mı?
-Hemen Sakaryalı mı oldular?
Bu “spontane(düşünülmeden)” söylenmiş söze takılıp, “kentin önemli bir iş insanını baştan karalamak, rencide etmek” akla ziyan bir durumdur!..
Sakarya’da “dışarıdan gelenler” zaten kendilerini, “dışarıdan gelen” olarak görüyor be kardeşim!
-Bir türlü “Sakaryalı olamamışlar yok mu” bu kentte?
Tarihi süreç içinde, Orhan Gazi’nin  komutanlarından Konuralp, Akçokoca ve diğer  alperenlerin Sakarya coğrafyasını bize kazandırdığı, emanet edip hakka yürüyüşlerinin üzerinden geçen yılların hatırına, biraz gerçekleri görelim!..

SAKARYA VE GÖÇ GERÇEĞİ?
Kaldı ki, Sakarya Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar ve hala “göç alan bir kent olarak” öne çıkıyor.
Bizanslılardan günümüze kadar Sakarya, “bir geçiş, bir köprü görevi” görmüyor mu?
Bu kent, büyük seller, afetler, depremler sonrası hep göç vermiştir, hem de göç almamış mıdır?
Bugün nüfusu 1 Milyon 300 Bini aşan Sakarya’da “göç olgusu “ bitecek gibi mi?
-Öyleyse, “öküzün altında buzağı aramanın hikmeti-mucubesi” nedir?
-Mesele, “Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi” maksat!
-Bu ne kolaycılık?
Peki bu kentte dernekleşen, kendi kültür geleneklerine sahip çıkmak isteyenleri, nereye koyacağız?
Onlar dışarıdan geldiklerini, dernekleşerek gösteriyorlarsa, iş insanı Sami Özkurt ustayı “itibarsızlaştırmak” yakışık almıyor!

HOŞGÖRÜ VE TOLERANS?
Bizler Sakaryaspor-Trabzonspor maçlarında, Adapazarı Atatürk Stadı’nın bir yanını Trabzonspor taraftarlarının doldurulmasını, sempati duydukları, taraftarı oldukları, anne ve babalarının, atalarının memleketi Trabzon’u desteklemelerini, gülerek, sempati ve hoşgörü rekabeti ile karşılardık..
Elbette bu “hoşgörü ve tolerans” bağlamında “çok kültürlü bir Sakarya gerçeği” içinde, “kendi kültür geleneklerimizi yaşatarak, yaşayarak bu topraklarda birlik ve beraberlik içinde yaşamak, kız almak, kız vermek, düğünlerde coşmak, cenazelerimizde hüzünlenmek, gençlerimizi askere göndermek, tarlamızdaki ürünü birlikte toplamak, birlikte kazanmak, birlikte  alış-verişe çıkmak, Sakarya tadında simitte, çayda, lahmacunda, kabak tatlısında, börekte, ıslama köftesinde buluşmak” önceliğimiz olsun!
“Sakarya’nın yeşil-siyahında” buluşabiliyorsak, başka ne ola ki?
“İş İnsanı Sami Özkurt usta böyle söyledi” diye, “bu söylemi kaşımanın, altında art niyet aramanın, bundan ırkçılık, ötekileştirme çıkarmanın” manası yoktur!..
Zira Hepimiz kardişiz!
Var mı ötesi!

KUTLAMA!
“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”,  tüm çalışan, çalışamayan meslektaşlarımız için hayırlara, güzelliklere olduğu kadar, daha özgür, daha bereketli, baskı ve şiddetin, ötekileştirmenin olmadığı, basının tekrar 4.kuvvet olarak adlandırılacağı günlere, birlikteliklere vesile olsun!
Saygılarımla..
Yusuf Cinal yazıyor, 10 Ocak 2022 Brüksel,