Önceki gün, Meclis’te grubu olan partilerin grup toplantılarında da gündem depremdi.

HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, “Enkazdan yaralı kurtarılan bir insanımız acilen hastaneye götürüleceğine AKP Genel Başkanı’nın bulunduğu alana götürülerek adeta şov yapılmıştır. İnsan biraz kendinden utanır. Bir insan hastaneye götürüleceğine AKP genel başkanı Elazığ’a geldi diye onun ayaklarına götürmek tam bir utanç tablosudur. Ayıptır, günahtır bu durumu şiddetle protesto ediyoruz. Enkazdan siyaset devşirecek kadar küçüldüklerini dünya âlem görmüştür” sözleriyle Elazığ’da yaşanan siyasi şovu eleştirdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “Biz, elbette kadere iman edenlerdeniz. Biz elbette; “Şüphesiz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz diyenlerdeniz. Ancak kadere iman etmek, dünyevi hayatta kendimizi esen rüzgâra bırakmak demek değildir. Rabbimizin bize verdiği en büyük yeteneği, aklımızı kullanmak, dünyanın, coğrafyamızın, yeraltı ve yer üstündeki tehlikelerin farkına varıp, önlemlerimizi almak zorundayız” sözleriyle “Kadere inanırız, her şeyden önce Müslümanız, sabır imanımızın gereği, bu süreci imanımızın gereği olarak sabırla atlatın” diyen Cumhurbaşkanına gönderme yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da ‘Bunca yıl toplanan vergiler nereye gitti diye hesap soranların linç edildiğine değinerek, “Kırılan fay hattı değil saray iktidarının ar damarıdır” dedi.

Ben bu ‘kırılan fay hattı değil ar damarıdır’ sözünü bir yerden hatırlıyorum derken, Yılmaz Özdil bombayı patlattı.

Dediğini yaptım, sordum gogul amcaya…

Meğerse bu sözler, Recep Tayyip Erdoğan tarafından ta Bingöl depremi sırasında söylenmiş.

Şimdilerde Elazığ depremine dair “Sosyal medyada, bu hükümet 20 yıldır depreme yönelik ne yaptı diyecek kadar ahlaksızca mesajlar var” diyen Recep Tayyip Erdoğan, bakın 2003 Mayıs ayında neler söylemiş, neler…

Hem de öyle söylenmiş ki, kopyala yapıştır bir muhalefet partisi yetkilisin ismi üzerine, cuk diye oturuyor.

O gün ki Hürriyet Gazetesi’nden özetle aktarayım;

“Bingöl depreminde devletin ve sivil toplumun daha hızlı hareket ettiğini belirten Erdoğan, depremden birkaç saat sonra kendisi, ilgili bakanlar ve milletvekilleri ile Bingöl'e gittiklerini ve incelemelerde bulunduklarını anlattı. Erdoğan, 1999 Marmara depreminde yöneticilerin günlerce deprem bölgesine gidemediklerini anımsattı.

Erdoğan, Çeltiksuyu'daki okul yatakhanesinin 1999 depreminden sonra yapıldığına dikkat çekerek, burada malzemeden çalan zihniyetin bir kez daha ortaya çıktığını ifade etti.

Erdoğan, bazı sorumsuzlukların ve yolsuzlukların neticesi olan olayları ''kader'' diye geçiştirmenin mümkün olmadığını vurguladı.

Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullanıldığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Türkiye yıllardır, hatta 10 yıllardır har vurup harman savurma mantığı ile yönetildi. İyi niyetli vatan evlatları gerek mevcut sorunları ve muhtemel sorunları önleyici konularda kafa yordular, öneriler geliştirdiler. Bizden çözüm istediler, ancak ne yazık ki bizler çözüm üretemedik.
Bakın her acının, her felaketin ardından esasında tartıştığımız bir zihniyettir. Yeraltında fay kırıklıklarından önce, bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır.

Birbirini tetikleyerek kırılan bu iki faydan sonra malzemeden çalmayı alışkanlık haline getirenlere, yolsuzluktan ve usulsüzlükten beslenenlere gün doğmuştur.
Bu aksaklıkları, bu çözümsüzlükleri gidermek için bataklığı kökünden kurutmak, sorunları kaynağından çözüme kavuşturmak zorundayız. Bunun için hepimize sorumluluklar düşüyor.

Bunun için hepimiz Türkiye'nin gerçekleri ile esas gündemi konuşmalı, yapay gündemler üzerinde durmamalıyız.''

Bingöl depremi konusunda yaşananların, geçmişte yapılamayanları da ortaya çıkardığını belirten Erdoğan, hükümetin neleri yapıp neleri yapmadığının ortada olduğunu belirtti. Erdoğan, geçmişte deprem konusunda ciddi hiçbir çözüm üretilmediğini, önlem alınmadığını, vaatlerle yetinildiğini bildirdi.

''AK Parti iktidarı vaat iktidarı değil, çözüm iktidardır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sorun, sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerden sonra ortaya çıkan felaketler aslında geçmişten bugüne miras kalmış bir yönetim sorununun sonucudur. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı vardır.”

Fark ettiniz değil mi? Bugün muhalif liderlerin eleştirileri, yıllar önce Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilerinin bir özeti gibi, değil mi?

Bir anlamda Cumhurbaşkanı kendi kendini tekzip ediyor desek yanlış mı?

Gerisini Yılmaz Özdil’e bırakalım;

“Kader diye geçiştirilemez” diyordu…

17 yıldır Türkiye'yi tek başına yöneten kişi olarak, şimdi ne diyor?

“Kadere inanırız, imanımızın gereği sabırla atlatın” diyor.

17 yıl önce “gerçekleri konuşalım, deprem konusunda yıllardır hiçbir önlem alınmadı, felaketin asıl sebebi, yönetim sorunudur” diyordu.

Şimdi “yıllardır ne önlem alındı” diye eleştirenlere ne diyor?

“Ahlaksızlar” diyor.”

Ahlaklı olması için çok çaba harcadım ama gene ahlaksızca bir yazı oldu maalesef…

Unutmama ahlaksızlığım için özür dilerim.

Hatırlatma ahlaksızlığını gösterdiğim için kendimi edepli olmaya davet ediyorum!”

Haliyle benim de bir özür borcum var, lütfen kabul buyurunuz…