Sendikal görevim esnasında ne yalan söyleyeyim rakibimiz olmasına rağmen kıskandığım ve özellikle eylemliliğine gıpta ettiğim KESK, hafta sonu yine alanlardaydı.

Hafta içi Sakarya KESK ve bağlı şubeleri ziyaret eden Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, emekten ve halktan yana bütçe talebiyle 18 ve 19 Aralık’ta meydanlarda olacaklarını belirtmiş ve Sakaryalı kamu emekçilerine 19 Aralık’ta Kartal’da yapılacak mitinge katılma çağrısında bulunmuştu.

Başkanın ziyaretine bizzat katıldım, BES Temsilcisi İsmet Temel, Tüm Bel-Sen temsilcileri Arzunur Şimşek ve Yılmaz Yıldırımcı, BTS Temsilcisi Murat Oral ile de daha yakından tanışma fırsatı buldum.

Daha yakından derken, çok gelip gittiler. En az Adapazarlılar kadar Adapazarı trenine ve Adapazarı Gar’ına sahip çıktılar. İlimizin yok edilen değeri TÜVASAŞ’a dair basın açıklamaları yaptılar.

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Eğitim Sen Sakarya Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısında, “Hızla artan Hayat pahalılığı ve yoksullaşma sürecinde 2022 Bütçesine yönelik taleplerini dile getirdi.

Özetle şunları söyledi;

Olağanüstü günlerden geçiyoruz. İktidar emeğe, emekçilere, çiftçilere, esnafa, kadınlara, gençlere, halka karşı adeta ekonomik darbe yaptı.

Göz göre göre ve sonucunu bildikleri ekonomik politikalarla emeği ucuzlatı, işsizliği, güvencesizliği artırdı, yaşam koşullarını dayanılmaz hale getirdi.

İktidar çevresi ve bir avuç vurguncu, fırsatçı, rantçı kapitalist dışında hepimiz kaybediyoruz.

Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz ki temel ihtiyaçları karşılayamaz duruma geldik.

Enflasyon aldı başını gidiyor.

TÜİK’e göre yüzde 19,89, bağımsız araştırmacılara göre yüzde 50 civarında açıklanıyor.

Kamu emekçilerine farklı, kendilerine farklı enflasyon oranı uyguluyorlar.

Bakınız, 2021 için geçerli olan yeniden değerleme oranı yüzde 9,11 iken 2022 yılında rekor bir artışla yüzde 36,2 yapıldı.

Bu zam, cebimizdeki yangının 2022 yılında daha da büyüyeceği, temel yaşam giderlerimizi karşılayamaz hale geleceğimizin habercisidir.

TİS görüşmelerinin bağıtlandığı 22 Ağustos 2021’den bu yana TL dolar karşısında yüzde 49,6 değer kaybetti. Enflasyon artışı da dikkate alındığında yandaş konfederasyonla 2022 yılı için yüzde 5 artı yüzde 7, 2023 yılı için yüzde 4 artı yüzde 6 olarak yapılan maaş artışı şimdiden hükmünü yitirdi.

Ev kiralayamaz, kiraladığımızı da ödeyemez olduk.

Bin bir emekle büyüttüğümüz gençler barınacak yurt bulamıyor.

Ucuz işgücü kaynağı görülen kadınlara yönelik şiddet kadın kırımı boyutuna ulaştı.

İktidar istihdam yaratacak yatırımlar yapmadığı gibi çalışanların işsiz kalmasına yol açacak politikaları hayata geçirdiği için işsizlerin sayısı 10 milyona yaklaştı.

İşsiz kaldığımızda ise İşsizlik Sigortası Fonundan işsizlik parası alamıyoruz. Çünkü fondaki paralar sürekli patronlara aktarılıyor.

2017-2021 yılları arasında Fon’dan işverenlere doğrudan aktarılan destek ve teşvikler, yine işverenlere eğitim programları için ayrılan 10 milyar TL eklendiğinde 62 milyar TL’yi geçiyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor.

Yani 2020 verilerine göre 15 milyon 203 bin 423 kayıtlı çalışan işçiden 6 milyon 390 bin 19’u açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor.

9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak sahibi emekliler de açlık sınırında yaşıyor.

Görüldüğü ve yaşandığı üzere nüfusun büyük bölümü insanca yaşam koşullarının çok uzağında açlık sınırının çok yakınında yaşam mücadelesi veriyor.

Biz biliyoruz ki, halkın yaşadığı çaresizlik kaynak sıkıntısından kaynaklanmıyor, bu durum bizzat iktidarın ve sermayenin tercihi…

Bir avuç azınlık dışında artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Nefes alamaz hale geldik. Bıçak kemiğe dayandı. Toplumsal öfke ve tepki giderek büyüyor.

Bakınız son günlerde tüm illerde çeşitli protestolar gelişmeye başladı ve iktidar ciddi şekilde ürktü.

Ne zaman iktidarı kaybetme korkusu yaşasalar hemen baskıya, algı operasyonlarına, gündem saptırmalarına, kutuplaşma yaratacak politikalara başvuruyorlar.

Krize karşı yapılmak istenen birçok eylem ve etkinlik ya yasaklanıyor ya da kitleselleşmesinin önüne geçmek için her türlü yola başvuruyorlar.

Ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler ama “istifa” sesini duymak bile istemiyorlar.

Dünyada olmayan bir şey icat ederek “hükümet istifa” demeyi suç kategorisine eklediler.

Alın size yeni bir katalog suç! Tüm protesto gösterilerinde ne zaman “hükümet istifa” sloganı atılsa müdahale ediyorlar, gözaltına alıyorlar!

Buradan bu vesile ile bir kez daha söyleyelim, baskılara boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Krizi biz yaratmadık, faturasını ödemeyeceğiz. İktidar derhal istifa etmeli, erken seçim kararı almalıdır.

GEÇİNEMİYORUZ!

Cumartesi günü de Sakarya KESK’in “Geçinemiyoruz!” içerikli basın açıklamasına katıldım.

AKM önünde yüzlerce kamu emekçisinin katıldığı eylemde, kamu emekçilerinin analarının ak sütü gibi helal olan taleplerini aktardılar.

Taleplerini içeren sloganlar attılar, dövizler taşıdılar.

Sakarya Eğitim-Sen Başkanı Yücel Kaçar Sakarya Emek ve Demokrasi Bileşenleri adına yaptığı konuşmasında “Geçinemiyoruz” başlığının içeriğini doldurdu.

Açıklama kısa ama özdü;

“Her yeni güne yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz.

Her güne katlanılmaz hale gelen geçim sıkıntılarla başlıyoruz.

En temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamaz duruma geldik, faturalarımızı ödeyemez olduk, marketlerdeki zamları takip edemiyoruz.

Bütün bunlara karşın maaşlarımız, sürekli artan döviz kuru yüzünden yapılan zamlar karşısında her geçen gün eriyor.

"Dolarla maaş almıyoruz!" evet, ama dolar karşısında eriyen Türk Lirası ile satın aldığımız her şeyin fiyatı yükseliyor.

Halkla iç içe olduğunu sürekli dile getiren AKP, halkın zamlar karşısında geçinemediğini görmüyor, hatta abartıldığı söylüyor.

Hayır, ABARTMIYORUZ! GERÇEKTEN GEÇİNEMİYORUZ.

Ülkeyi yöneten partili tek adama dayalı, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi,” içi boşaltılmış ve sürekli müdahale edilen sözde bağımsız Merkez Bankası, dolar ve euroyu yükselteceği bilinen faize keyfi müdahale kararları, yandaş şirketlere kıyak vergi afları, dövizle ödeme ve müşteri sayısı garantili müşterisiz yol ve köprü ihaleleri, her yere sirayet etmiş yolsuzlukla, bol makam araçlı, şatafatlı savurganlıklarıyla ekonomik dengelerin alt üst olması bizleri hayatımızdan bezdirdi.

Bütün bir halk bu kötü yönetimden payını alıyor. Hepimizin her gün yaşadığı bu cendere, bu çekilmez hayata dair çok şey söylenebilir:

İşsizlik, yoksulluk, gençlerin geleceğe dair ümitsizlikleri, kadın cinayetleri, kadın istihdamının yetersizliği, hastanedeki hastaların ve doktorların yaşadığı sorunlar, okullarda Covid önlemlerinin yetersizliği yüzünden yaşanan kargaşa, geçim sıkıntısı yüzünden artan intiharlar, ataması yapılmayan öğretmenler, barınamayan üniversite öğrencileri, EYT'liler, sefalet düzeyindeki asgari ücret, çok yüksek maliyetler yüzünden bitirilen üretici köylüler, yetiştirilecek ürünlere konulan kotalar, soğan buğday ithalatı, dışa bağımlı tarım politikaları...

Tüm bunların karşısında saray rejiminin partili cumhurbaşkanına göre her şey güllük gülistanlık...

AKP Genel Başkanı, tek adam Cumhurbaşkanı ve hükümet sisteminin patronlardan yana, bizlerin hayatını karartan bu politik tercihlerine karşı, Emek ve Demokrasi Bileşenleri olarak Emekten yana Halktan yana bir bütçe talep ediyoruz! 

İşsizliğe, yoksulluğa ve Hayat Pahalılığına karşı "Erken Seçim, HEMEN SEÇİM" Diyoruz!

Yaşadığı zorluklara itirazı olan, Tüm Emekçi Halk kesimlerini birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz!

Yücel Çakar’ın konuşması sık sık sloganlarla kesildi.

Erken Seçim hemen Şimdi!

Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam!

Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!

Rantiyeye Değil Emekçiye Bütçe!

Birleşe Birleşe Kazanacağız!

Hükümet Zammını Al Başına Çal! sloganları atıldı.

Dikkatimi çeken husus, farklı sendikalardan hiçbir katılımcı veya temsilci yoktu.

Oysa bizim zamanımızda, o keskin ayrılıklara rağmen birbirimizin eylemlerine destek verir dahası ortak eylem dahi yapardık.

Mevcut sendika yöneticileri en azından müştereklerde birleşmeli, ortak talepleri, ortak eylemlerde seslendirebilmeli…

Bu kadar mı sindirildiniz demekle iktifa edeyim ki kendime yonttuğum gibi bir yanlış anlamaya kurban gitmeyelim.

YÜCEL KAÇAR; Sorunun Parçası Olanlardan Çözüm Beklemiyoruz!

Basın açıklamasından sonra Eğitim-Sen Başkanı Yücel Çakar ile görüşme fırsatı buldum. Diğer sendikalardan tarafından en azından temsil düzeyinde bir katılım olmamasından duyduğum rahatsızlığı dile getirip, kimilerinin bu eyleme destek vermeme gerekçesi olarak KESK’in Toplu Görüşme Masası davetine icabet etmemesini öne sürebileceğini söyledim.

O benim gibi düşünmüyormuş daha doğrusu takmıyormuş ki şunları söyledi;

“Bu güne kadar 6 kez toplu görüşme masasına oturulmuş, her seferinde emekçiler oynanan “Orta oyunu” ile masada kaybetti. Bu süreçte yetkili sendika hükümet yetkilileri ile kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmış; her seferinde dayatılan sefalet ücretinin altına imza atıldı.

Şimdi abi seni tenzih ediyorum da Kamu-Sen de AKP-MHP koalisyonunun kurulması ile birlikte iş birlikçi tutumunu sürdürüyorken, kamu emekçilerinin acil taleplerini görmezden gelen, birleşik mücadeleyi esas almayan, tüm kamu emekçilerinin mücadelesini temel dayanağı olarak görmeyen, masada da kamu emekçilerini satacağı aşikar olan sendikalar yanımızda olsa ne olur olmasa ne olur?

Biz o toplu görüşme masasına otursak ne olur oturmasak ne olur?

Otursaydık da karar değişmez, değişmediği gibi biz de bu orta oyununun bir parçası olur, alanlarda konuşma hakkımızı kaybederdik.”

KESK bu kadarla da kalmayacak 19 Aralık’ta İstanbul Kartal’da yine meydanlarda olacak.

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ