OKULLARI AÇMIŞ OLMAK İÇİN Mİ AÇTIK?

Salgın insan sağlığı ve ekonomi kadar eğitimi de etkiledi.

Yüz yüze eğitim bitti, çaresiz uzaktan eğitim modeline sarıldık.

Pek beceremedik ama bu konuda yalnız değildik.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu verilerine göre, küresel çapta 11 ülkede yaklaşık 131 milyon okul çağındaki çocuk, Mart 2020’den Eylül 2021’e kadar yüz yüze eğitim saatlerinin dörtte üçünü kaçırdı.

Aşının bulunması ve yaygınlaşmasıyla nihayet okulları açtık, yüz yüze eğitime başladık.

Ama gerçekten başlayabildik mi?

Hükümetin yüz yüze eğitimden ne anladığını, ne beklediğini, neler yaptığını özel bir örnekle aktarayım.

Kendimden biliyorum.

Oğlumun güvenlik sertifikası var.

Geçtiğimiz yıl İŞKUR’un TYP yani Toplum Yararına Projesi kapsamında, 9 aylığına geçici olarak bir okulda görevlendirildi.

Dikkatinizi çekerim. Geçtiğim okullar kapalıydı, yüz yüze eğitim yoktu ama adı geçen proje ile okullara temizlik ve güvenlik görevlileri atandı!

Peki bu yıl?

Yani okulların açıldığı, yüz yüze eğitimin başladığı bu yıl?

Gözden kaçırmayalım diye dikkatle takip ettik yetmedi okulların açılmasına bir hafta kaldığında İŞKUR’a gidip yetkililere sorduk; Bu konuda bir talimat gelmedi, dediler.

Okullar açıldıktan sonra o talimat geldi.

Güvenlik görevlisine ihtiyaç duymamış, temizlik görevlisi sayısını da üçte bire düşürmüşler.

Hangi akla hizmet bilemem ama okullar kapalıyken verilen hizmet, okullar açık ve yüz yüze eğitim başlamışken verilmedi sizin anlayacağınız…

Temizlik, salgın sağlık ve hijyen açısından önemliydi, esirgendi.

Güvenlik de okul önlerinde yaşanan kargaşa ve sosyal mesafenin korunması anlamında önemliydi. O da esirgendi.

Şehrin en güzide okullarından birinin önüne gittim, bizzat yaşadım.

Bakanlık talimatı gereği okullara kesinlikle veli alınmayacaktı malumunuz, haliyle okul önü ana baba günüydü, küfürler ve hakaretler havada uçuşuyordu.

Okul müdürü, yardımcıları ve öğretmenleri üzerinden kargaşayı engellemeye çalışıyordu ama nafile…

Sonra duydum ki, Okul Aile birliği üzerinden ücretli güvenlikçi almak zorunda kalmışlar.

Temizlik görevlisi konusu da bu şekilde çözümleniyor yani yük velilerin sırtına vuruluyor.

Velilerin yükü personel temini ile sınırlı değil, bunun daha hijyen malzemeleri vesairesi de var.

Eskiden de böyleydi, sık sık yazmak zorunda kalırdım.

Aslında öğretmen ve öğrenciler için planlanan tatil, kendilerine de farzmış gibi davranan bakanlık ve bürokratik kesim da tatil moduna girer, okulların açılmasıyla birlikte çalan zille uyanın kendilerine gelirler ve hatta öğretmen atamalarını ile okullar açıldıktan sonra yaparlardı.

Salgı bile engel olamadı bu rehavetlerine ki, okulların personel dahil sair ihtiyaçlarını karşılamak için kıllarını bile kıpırdatmadılar.

Daha çok öğretmen gerekiyordu, atamadılar.

Daha çok personel gerekiyordu, görevlendirmediler.

Daha çok temizlik ürünü gerekiyordu, karşılamadılar.

Salgın, artan vakalar, öğretmen ve öğrencilerin virüs kapması da kendilerini hiç etkilemedi ki halen hiçbir şey değişmedi,

Her konuda olduğu gibi, bu konuda da ‘bir şey değişecek, her şey değişecek’ diyelim, konuyu paydaşlarla irdeleyelim…

MEHMET DÜZLÜ Türk Eğitim-Sen Sakarya Şube Başkanı

Tam gün eğitime devam ettiğimiz bu dönemde öğrencilerimizin sağlığını tehlikeye atmamak için MEB, tüm imkanlarını seferber etmeli ve Hükümet nezdinde etkili girişimlerde bulunarak soruna acilen çözüm bulunmalıydı.

Ancak pandeminin olağanüstü koşullarına rağmen mutat bir eğitim-öğretim dönemi başlattık.

Pandemiye dair tedbirler alınmadan, yine göç yolda düzülür anlayışıyla davranıldı ve top yine okul idarecileri ile velilerin kucağına atıldı.

Temizlik ve güvenlik personeli sıkıntısından dolayı okul yöneticilerimizden çokça istek geliyor.

TYP kapsamında tahsis edilen personel sayısı geçen yılın çok altında olduğu için sadece güvenlik açısından değil temizlik bakımından da büyük problem yaşanmakta.

Covid riski nedeniyle, ilave temizlik tedbirlerinin alınmasının şart olduğu bu dönemde, okullarımızdaki güvenlik ve temizlik personelini dahi arttırmadık.

Bırakın arttırmayı azalttık.

Çözüm Önerilerimiz;

MEB’in kaynaklarının verimli kullanılması ve MEB’e acilen ek kaynak aktarılması sağlanmalıdır.

İhtiyaç olan 44 bin dersliğin yapımına derhal başlanmalıdır.

Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir. Pedagojik formasyona uygun olarak sınıf mevcutları oluşturulmalı ve bu ihtiyaca göre yeterli sayıda kadrolu öğretmen ataması acilen yapılmalıdır.

Tüm okullara kadrolu temizlik görevlisi ve sağlık personeli ataması yapılmalıdır.

Okulların ihtiyaç duydukları temizlik malzemeleri eksiksiz karşılanmalıdır.

MEB, geçen eğitim döneminde mağdur ettiği öğrencilerden bir ders çıkararak, bir yandan olağanüstü bir durumun meydana gelme ihtimaline karşın uzaktan eğitim hazırlıklarını sürdürmelidir.

EBA'yı güçlendirmeli, canlı ders konusunda öğretmenleri güvenilmez programlar kullanmaya mecbur etmemelidir. Örgün eğitim süresince öğrencilere ara ara uzaktan eğitime ilişkin bilgiler verilmeli, bir yandan da MEB'in söz verip yerine getirmediği ihtiyaç sahibi öğrencilere bilgisayar/tablet dağıtılma işi tamamlanmalıdır.

Öğretmenlerin tamamına diz üstü bilgisayar verilmelidir.

Bütün çocukların eğitim-öğretim imkanlarına erişimi konusunda var olan eksiklikler ivedi olarak giderilmelidir.

Öğrenme eksiklerinden kaynaklı ekonomik ve sosyal kayıplar, öğrenme uçurumları telafi edilmelidir.

Öğrencilerin sosyal ve fiziksel gelişimsel sorun yaşamamaları için gerekli tedbirler alınmalıdır. PDR hizmetlerinin verimli bir şekilde tüm öğrencilere ulaştırılması gerekmektedir.

Sınıflar bölünmeli, sınıf başına düşen öğrenci sayısı pandemi hesap edilerek belirlenmelidir. Oturma sıralarının arasındaki mesafe bilim insanlarının uyarıları dikkate alınarak belirlenmeli ve sıralar arasına çizgi çekilerek bu mesafenin aşınmaması sağlanmalıdır.

Sınıf sayısının çoğalmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan öğretmen sayısında artış meydana gelecektir. Bu hesaplamaları önceden yapmak, gerçekçi rakamı belirlemek ve öğretmen atamalarını bu ihtiyaç doğrultusunda eğitim başlamadan gerçekleştirmek birçok sorunu çözecektir.

Sınıflara eskisi kadar öğrenci alınamayacağı düşünülürse zaten yaz boyu bitirilmesi gereken ama ihmal edilen yeni derslik inşalarına hız verilmelidir. Daha önce depreme dayanıksız okullar tespit edilerek bu binaların bir bölümü yıkılmış bir bölümünde de güçlendirme çalışmaları tamamlanamamıştır. Çözüm olarak okulların birleştirilmesiyle çocuklar üst üste eğitim almak zorunda kalacaktır.

Vakit kaybetmemek için fiziki koşulları uygun olan okullarda okul bahçelerine ya da geniş spor salonlarına geçici portatif derslikler yapılabilir. Bu konuyla ilgili MEB, yeni derslikler bitene kadar yerel yönetimlerle işbirliği içinde olabilir ve onların nispeten atıl olan binalarını geçici derslikler olarak kullanabilir. Vakıf adı altında faaliyet gösteren her tarikatla koşa koşa protokol imzalayan Bakanlık için bu, en fazla 1 haftada halledilebilecek bir iştir.

Okullarda herkesin maske kullanması zorunlu kılınmalı ve periyodik olarak denetlenmelidir. Yoksul öğrencilerin bir maskeyi koruyucu özelliğini yitirdikten sonra dahi takmak durumunda kaldığı, öğretmenlerimizden geçen dönem gelen bilgiler arasındadır. Bunun önüne geçmek için maske temini bizzat devlet tarafından sağlanmalıdır.

Her okulda Covid-19 semptomu gösterdiğinden şüphelenilen çocukların bekleyebileceği özel bir oda olmalıdır. Ayrıca her okulda bir hemşire odası oluşturulabilmesine ilişkin yakın gelecek için adımlar atılmalı, bu konuyu MEB ile Sağlık Bakanlığı akılcı biçimde masaya yatırmalıdır.

Öğrenciler ve velilerin belli periyodlarla salgın ve hastalığın semptomları konusunda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Toplum içinde nasıl öksürüp hapşırılacağından, temel hijyen kurallarına kadar gerekli tüm bilgiler öğrencilere kısa sürede aktarılabilmelidir. Semptomları gösteren öğrencilerin okula gelmemesi gerektiği bilincini oluşturmak şarttır.

Teneffüs saatleri okul bünyesindeki belli sınıflar için ayrı ayrı belirlenmelidir. Böylece teneffüs saatlerindeki kalabalık nispeten engellenmiş olacaktır. Her ders sonrası sınıfların havalandırılması sağlanmalıdır.

YÜCEL KAÇAR EĞİTİM-SEN SAKARYA ŞUBE BAŞKANI

Eğitim Sen Sakarya Şubesi Eğitim Sekreterliği bünyesinde kurulan “İzleme Kurulu” gözlemlediği veriler ışığında Yüz yüze eğitime devam edilebilmesi için aşağıdaki önlemlerin acilen alınması gerektiği sonucuna ulaşmıştı.

1. Yeterli temizlik personeli alımı yapılmalı. 2. Okullarda (maske, dezenfektan, yüzey temizleyici vb) hijyen koşulların oluşturulması için gerekli materyal sağlanmalı. 3. Kalabalık okullarda sınıflar seyreltilmeli, Sınıfların seyreltilmesi için; Köy okullarının açılması, kontenjanı dolmayan okullar ile atıl durumdaki kamu binalarının kullanılması ve gerekirse okul bahçelerinde konteyner sınıfların açılması yoluna gidilmeli. 4. Seyreltilmiş sınıflar için yeterli öğretmen ataması yapılmalı. 5. Her okula yeterli sağlık personel atanmalı. Elbette tüm bu önlemlerin gerçekleşebilmesi için, salgın koşullarında yüz yüze eğitimin sürdürülmesine imkan sağlayacak, özel bir bütçe tahsis edilmeli sonucuna varmış ve yetkilileri uyarmıştık.

“Birinci önceliğimiz, tüm sağlık önlemlerini alarak okulları açık tutmaktır. Bununla ilgili tüm önlemlerimizi de aldık. Bu önlemlerin takipçisi olacağız. Velilerimiz çok rahat olsunlar” diye açıklama yaptılar,

Ama bizler rahat değiliz. Çünkü rahat olmamız için hiçbir sebep olmadığı gibi uykularımızı kaçıran onlarca eksik var.

Hangi birini sayayım bilemiyorum.

Sosyal mesafe açısından değerlendirecek olursak, kalabalık okullarda, öğrenci ve öğretmen tuvaletlerinde lavabo sayıları arttırılmadı.

Öğretmen odalarının en azından ikiye çıkarılması gerekiyordu, yapılmadı.

Hijyen bakımından bakarsak, maske, sabun ve diğer hijyen malzemelerinin temini okul idarecilerine ve velilere yüklendi.

Okullarımızda sağlıklı bir ortamın düzenli bir şekilde oluşturulması için yardımcı personel olarak çalışan arkadaşlarımızın sayıları arttırılmadığı gibi TYP üzerinden görevlendirilenlerin sayısı üçte bire düşürüldü.

Seyreltilmiş sınıf uygulaması tam anlamıyla hayata geçirilmedi. Öğretmen ve ek sınıf ihtiyacının artacağı, dolayısıyla maliyetin artacağı korkusuyla bunu gerçekleştirmediler.

Zaman zaman temaslı veya hasta olabilecek öğretmenlerimizi de düşündüğümüzde öğretmen ihtiyacının giderilmesi için, bir an önce ve en az yüz bin öğretmen atamasının yapılması gerekiyordu, yapmadılar.

Eğitimden tasarruf etme yanlışlarını sürdürüyorlar.

Oysa, eğitim alanında seferberlik düzeyinde bir çalışma için bir an önce kapsamlı bir ek bütçenin hazırlanıp hayata geçirilmesi konusunda geç bile kalınmıştır.

Gördüğümüz kadarıyla, her okul kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor. Okullar bırakın salgına karşı özel hazırlık yapmayı, salgın olmayan dönemdeki rutin sene başı hazırlıklarını dahi yapmakta zorlanıyorlar.

Okullarda temizlik maddesi yok, temizlik yapacak personeli yok, salgın önlemleri rehberinde yer alan havalandırma sistemleri yok. Okullarda para yok.

Bir de aşı konusu var.

İktidarın bu konuda baskı dışında aydınlatma ve ikna çabası yok.

Ülke genelinde iki ya da daha fazla doz aşı olan öğretmenlerin oranının yüzde 72,57 en az bir doz aşı olan öğretmen oranı da yüzde 83 civarında ve hali hazırda hiç aşı olmamış öğretmen oranı yüzde 17-18 civarında görünüyor.

 Bu oldukça yüksek bir rakam.

Kalıcı çözüm için İktidar insanları aşı olmaya motive edecek politikalar üretmelidir.

PCR testi yaptırma zorunluluğu tek başına bir yarar sağlamayacaktır.

Kaldı ki, eğitim emekçilerinin, haftada iki gün virüsün yoğun olduğu sağlık kuruluşlarına gitmesi yeni riskleri beraberinde getirecektir.

En azından bu testlerin virüs kapma riski yüksek olan hastane ya da başkaca sağlık kurumlarında değil, eğitim kurumlarına ayrılmış özel alanlarda yapılması gerekir.

ORHAN YILDIRIM EĞİTİM-İŞ GENEL BAŞKANI

Eğitimin geldiği vahim durum açısından özeleştiri vermek, hataları telafi etmek, önlem almak, açıkları kapamak için koca bir yaz dönemi olmasına karşın MEB yine gereken adımları atmamıştır. Hazırlık için değerlendirmesi gereken dönemde, gerici dernek ve vakıflarla protokoller imzalama derdine düşen MEB'de zihniyet değişmemiş, sadece bakan koltuğunda oturan isim değişmiştir.

Oysa bir süredir ülkemizde vakalar yükselmekte, dünyanın en çok korktuğu varyantlar yaygınlaşmaktadır.

Hal böyleyken; gerekli adımları atmadan başlatılacak bir yüz yüze eğitim dönemi, Korona virüse istediği kuluçka zeminini sağlayacaktır.

Eğitim kurumlarının pandemi koşullarında eğitime hazır olduğu da MEB'in bir başka yalanıdır. Eğitim-İş olarak defalarca uyarmamıza rağmen eğitim kurumlarına kalıcı, kadrolu temizlik personelleri sağlanmamıştır. Temizlik materyallerinin masrafı yine velilerin ve öğretmenlerin sırtına yüklenmiştir. Eğitim kurumlarımız bu haliyle hem eğitim emekçileri, hem de öğrenciler için salgın zamanında en tehlikeli yerler haline gelecektir.

Pandemiden önce açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB, bu koşullara rağmen yeterli öğretmen ataması yapmamıştır.

Eğitim önemli, sağlık ise hayatidir. Yüz yüze eğitime geçilmesi için okullara kadrolu temizlik personeli atanması, tüm okullara gerekli hijyen malzemelerinin periyodik olarak teslim edilmesi, hijyen kurallarına uyulup uyulmadığının sıkça denetlenmesi ve okulların, sınıfların, okul bahçelerinin fiziki durumları gözetilerek metrekareye düşecek insan sayısına dair düzenlemeler yapılması şarttır.

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Son iki yıldır ağır yara alan eğitim, yeni dönemde mutlaka yüz yüze yürütülmeli ve yeni olağanüstü durumlar baş göstermedikçe öyle sürdürülmelidir. Ancak bunun sağlıklı olabilmesi için atılması şart olan adımlar konusunda uyarılarımıza MEB kulaklarını tıkamıştır.

ECEVİT KELEŞ CHP SAKARYA İL BAŞKANI

Ankara Milletvekilimiz Yıldırım Kaya’nın tespit ve önerilerini MEB’e bildirdik.

Talep ve önerilerimiz şuydu;

Sosyal mesafenin korunması için seyreltilmiş sınıf oluşturma amacıyla yeni derslik ve yeni öğretmenlere ihtiyaç vardır.31 Ocak 2022 tarihinde yapılacağı duyurulan öğretmen alımı derhal gerçekleştirilmelidir.

Normal eğitim öğrenim gören okullarda derslikleri yetersiz ve mevcutları fazla olan sınıflar bölünerek geçici olarak ikili eğitime geçilmelidir.

Sınıf mevcutları kalabalık okullardan, sınıf mevcutları az olan okullara öğrenciler geçici olarak verilmelidir.

Üçer günlük gruplar halinde iki grup halinde haftanın altı günü eğitim öğrenim görmeleri sağlanmalı.

Ders süresi 25 dakika, teneffüsler 15 dakika olarak yeniden düzenlenmelidir.

İkili eğitim öğrenime ( geçici süre) geçilmeli. İlk grup derse sabah saat 08.00'da başlayıp, saat 12.00'da bitirmeli; ikinci grup ise saat 13.00'da başlayıp saat 17.00'da bitirmelidir.”

Pandemi süresince sadece ana dersler dahil edilerek toplam 21 saatlik yüz yüze eğitim programı uygulanmasını öneren Yıldırım Kaya, şöyle devam etti:

Ders saatlerini azaltmak için matematik, fen, Türkçe…vb. ana dersler okulda, diğer derslerin ise uzaktan öğrenimle yapılması için esneklik getirilmelidir.

Yeterli sayıda temizlik personeli alınarak tuvalet ve lavabolar sürekli temiz tutulmalıdır.

Her eğitim bölgesinde mutlaka bir sağlıkçı olmalıdır.

Her okulda bir bilişim ( bilgisayar) öğretmeni olmalıdır.

Yeterli sayıda güvenlik görevlisi alınmalıdır.

Kapalı olan 17 bin köy okulu açılmalıdır.

Derslik açığı kapatılmalıdır.

İnşaatı tamamlanmayan okullar hızla tamamlanarak eğitimin hizmetine verilmelidir.

Aşı karşıtı olup, aşısını yaptırmayan öğretmenler derse girmemelidir.

Aşısız olan hiç kimse okula alınmamalıdır.

MEB bu çağrımıza kulak tıkadı, gereğini yerine getirmedi.

Dolayısıyla şu ana kadar aldığımız veriler, yüz yüze eğitiminin pek uzun sürmeyeceğini gösteriyor.

İktidar suni gündemleri bir yana bırakıp ülkemizin geleceğini ilgilendiren eğitim konusunda gerekenleri yapmalıdır. Yoksa çok geç olacaktır.

SELÇUK KILIÇASLAN İYİ PARTİ SAKARYA İL BAŞKANI

Ülkemizde eğitim öğretimin niteliği ve niceliği ile kangrene dönmüş genel sorunlardan ziyade, salgının boyutlarının yeniden genişlemesi nedeniyle hayati önem taşıyan daha çok da insan sağlığıyla ilgili olarak belirginleşen sorunlar, doğal olarak daha fazla öne çıkıyor.
Bu bağlamda, öğrencilerimize Allah zihin açıklığı versin diyerek, eğitim öğretimi yönetme sorumluluğunu taşıyanları, son derece büyük önem taşıdığına inandığımız konularda uyarmayı görev addediyoruz.
Şöyle ki;

Toplum Yararına Program kapsamında İŞ-KUR tarafından çalıştırılan temizlik görevlilerinin sayıları mutlaka artırılmalıdır.
Bakanlığın genelgesine göre velilerin okullara alınmaması istenmektedir. Peki bunu kim yapacak? Gelen veli ve diğer vatandaşların HES kontrollerini kim sorgulayacak? Bunun için bütün okullarımıza acilen en az birer güvenlik görevlisinin görevlendirilmesi şarttır.
Okullarımızda ders saatleri 40 dakika, teneffüs araları da 10 dakikadır. Bu kadar kısa sürede kantin, tuvalet, lavabo ve oynama ihtiyaçlarını görüp tekrar sınıfına dönmeleri, virüsün en çok yayılma riskini barındıran bir ortam olarak karşımızda durmaktadır.
Bütün okulun havalandırılması, temizlenmesi, dersliklerin, lavaboların, koridorların temizlenmesi, dezenfekte edilmesi için acilen ders sayısı ve süresi azaltılmalı, teneffüs saatleri uzatılmalıdır.
Özellikle ikili eğitim yapılan ve hafta sonu kursu olan okullarda ve sabah 07.20'de başlayıp akşam 19.00'da biten okullarda hangi aralıkta ve ne şekilde temizlik yapılacaktır. Bu türden sorunların aşılabilmesi için okullarımız aslında aşamalı olarak faaliyete geçirilmeliydi.


Öğretmenlere dönük acilen bir test merkezi kurulmalı. Teste tabi olan öğretmen 1 gün izole ediliyordu. Bakanlık bu kez yaptığı açıklamada hemen okula dönülecek diyor. Peki pozitif çıkınca ne olacak? Ayrıca öğretmen 2 günde bir test merkezine giderse, dersine hangi zamanda girebilecek? Bu karmaşanın önüne geçebilmek için ya HES koduyla yetinilmeli ya da öğretmenler için hızlı kit ekipleri oluşturulmalıdır.
Tamam, koronaya hazırlıksız yakalandık ama sonrakiler için aynı mazeretin arkasına saklanamayız.

Uzmanlara göre, içinde bulunduğumuz yüzyıl “Pandemi Yüzyılı” olacak ve Kovid-19 belasından kurtulsak bile, devamında başka salgınlar gelecek. Bu yüzden, hep uyanık olmalıyız.

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ