Kanal İstanbul, yine ve yeni bölünme sebebimiz oldu.

Bir yanda ‘yaparız’ diyenler, öbür yandan ‘yaptırmayız’ diyenler…

Yaparız diyenleri destekleyenler malum algı operasyonlarının ürünü, taraftar mantığı ile hareket eden büyük bir kitle…

Lakin yaptırmayız diyenlerin doneleri, verileri ve ortak akıl ürünü olan anti-tezleri daha sağlam, daha mantıklı ve daha bilimsel…

Dolayısıyla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşurken arkasında okumuş, işin uzmanı, ehliyetli, liyakatli bir direniş grubu var ve İmamoğlu’na işi özetlemek kalıyor.

Haliyle son basın toplantısı ile projenin vereceği zararları 15 maddede açıkladı.

Açıkladı ama açıkladıklarını yazacak kaç basın kuruluşu kaldı ki?

Dolayısıyla çorbada tuzumuz olsun babından özetleyelim;

Kanal yapılırsa, İstanbul’un yer altı ve yer üstü kaynakları yok olacak. Dünya iklim değişikliğini konuşuyorken bunu bile bile bu projenin inşaatını destekleyemeyiz.

En büyük tehlike Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su. Terkos Gölü ve havzası İstanbul için depolama alanıdır. Avrupa yakasındaki en büyük su deposudur.

Kanalın 5.2 kilometrelik zeminin tamamı kireç. Sızıntı mutlaka olacak, Terkos’a tuzlu su karışacak.

Değeri iki milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere Barajı da devre dışı kalacak.

427 milyon metreküp içme suyu rezervi elden çıkar.

Projeyle 23 milyon metrekare yeşil alan yok olacak.

Kanal deprem riskini tetikleyecek. Proje; birinci, ikinci, üçüncü deprem bölgelerinde kalıyor. 11 km mesafeden de Kuzey Anadolu Fay Hattı geçiyor. Küçükçekmece Gölü’nde üç tane sığ fay hattı var. Bilim insanları Kanal İstanbul projesinin yer altı ve yer üstü gerilmeleri ortaya çıkaracağını söylüyor.

Kanal güzergâhı boyunca yapılacak yapılaşma İstanbul için büyük bir risk taşıyor. Zemin yapısı ne yazık ki heyelanlara çok müsait.

Kanal İstanbul demek İstanbul’un doğasını sonsuza kadar hem de katrilyonlar harcayarak katletmek demek.

ÇED raporunda yapılaşma hiç yok. Bu yapıların ne tür çevresel sorunlara var olacağı sorusuna ÇED asla cevap vermiyor.

Birkaç kazayı referans gösterip, bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltılacak diyorlar, bahaneye bakar mısınız? ÇED başvuru dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre boğaz trafiğinde bir artış yok. Son 10 yılda yüzde 22 oranında azalış var.

Kanal İstanbul demek 82 milyonun sırtına en az 110 milyar liralık vergi bindirmek demektir. Ben onu iki ile çarparım yanılmam. Kanaldaki taşınmazların bulunduğu alan imara açılırsa 1450 kamulaştırmasız el atma davasıyla karşı karşıyayız. Bu mali yük DSİ tarafından karşılanamayacak boyuttadır.

Özel şahıslara ait kamulaştırma bedelleri bile milletin sırtına yüklenecek. Bu laf ortaya atıldıktan sonra oradaki arsa manipülasyonları da ayrı bir boyut.

Kanal İstanbul demek İBB’nin sırtına lüzumsuz 35 milyon liralık maliyet yüklemek demek. Mevcutta yürüyen işlerimiz bile devre dışı kalacak. Üç farklı lokasyonda İGDAŞ hatlarını ortadan kaldıracak, bunların yerine milyarlarca liralık ek maliyet olacak.

O örnek verdikleri Süveyş Kanalı, Akdeniz ve Kızıldeniz üzerinden Hint Okyanusu’nu birbirine bağlıyor. Ama Kanal İstanbul’dan geçmek ile İstanbul Boğazından geçmek aynı şey.

Gemiler İstanbul Boğazı’ndan bedavaya geçmek varken neden para vererek Kanal İstanbul’dan geçsin?

Ve gemiler için tasarruf söz konusu değil, aynı mesafe. Akıntı nedeniyle Marmara’dan Karadeniz’e geçiş 3-4 saat sürecek. Hangi akıllı kaptan, kârını düşünen hangi şirket buna evet der ki?

Kanal İstanbul demek trafikte iki kat perişanlık demek. Daha yeni yapılan 3. Köprü’nün yolundan, TEM’de o viyadüklerin geçişleri, kanal nedeniyle kopacak sonra yeni yollara, yeni köprülere ihtiyaç duyulacak.

TMMOB raporuna göre 2.1 milyar metreküp hafriyat çıkacak. İstanbul trafiğine günlük 10 bin hafriyat kamyonu daha katılacak. Bu kamyonların doğaya vereceği zararlardan bahsetmiyoruz bile.

Kanal İstanbul demek İstanbul’a 1.2 milyonluk yeni nüfus demek. Bununla kalmaz. İstanbul’da bir milyon dedikleri yer üç milyon oldu.

Kanal İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek. Milyonlarca insanı deprem esnasında canını nasıl koruyacaksınız?

Bu proje hem İstanbul’un güvenliği hem de Trakya’nın savunması için stratejik bir ihanet projesidir.

Kanal İstanbul demek Karadeniz’in balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demek.

Marmara denizindeki ilk 25 metrelik su az tuzlu Karadeniz Suyu. Karadeniz’de tuz miktarı çoğalacak, kanalla doğal denge bozulacak. Tüm Marmara bir zaman Haliç’in koktuğu gibi kokacak.

Mezarlıklar Müdürlüğü’nün raporuna göre mezarlıklar proje alanında kalıyor. Bu coğrafyada ölüye bile rahat vermiyorsunuz.

Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin yok edilmesine tüm hukuki mücadelemizi vererek izin vermeyeceğiz. İstanbul’un güvenliğini, canını ve Türkiye’nin stratejik güvenliğini tehdit eden bu projeye kimse bizi ikna edemez. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet, cinayet projesidir.

Bu bütçe ile İstanbul’daki bütün okulları yeniden yaparsınız. Projede harcanacak para, Çevre Bakanlığı’nın kentsel dönüşüme ayırdığı paranın yedi katı. Bu bütçe ile en az dokuz tane daha Marmaray yaparsınız. İstanbul’daki bütün okulları yeniden inşa edersiniz. Deprem sorunlu ne kadar bina varsa yeniden yaparsınız. 150 yataklı tam 1056 tane hastane yaparsınız. Bu tümüyle israf, haram, ülke kaynaklarını har vurup haram savurma projesidir.

Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır.

İşte biz bu gerekçelerle daha önce İBB ve ilgili bakanlıklar arasında hazırlanmış ve imza altına alınmış olan hukuksuz protokolden çekildik.
Protokol hukuksuzdu, çünkü o dönem atanmış İBB Başkanı Mevlüt Uysal tarafından İBB Meclis kararı olmadan yetkisiz şekilde imzalanmıştı.