Yaşadığımız afetleri çok çabuk unutuyoruz.

Biz unuttukça, üzerine gitmedikçe, sustukça ve ibret almadıkça tarih tekerrür ediyor.

1999 depremini çoktan unuttuk…

Başımıza gelen son musibeti, yedi işçinin can verdiği Büyük Coşkunlar Havaifişek Fabrikası patlamasını da…

Tamam, soruşturma sürüyor ama çoğumuzun haberi bile yok. Çünkü başımıza gelmedikçe ilgimizi çekmiyor.

Biz de hesapta yerel basının bir parçasıyız ama haber takibi kuralını ihlal ediyor veya takip etsek bile bir takım korkularla yazamıyoruz maalesef…

Ama sağ olsunlar ki, biz yerel gazeteciler bile uyurken uyumayanlar var.

Onlardan birisi de İsmail Saymaz…

Başından beri olayı ve arkasını takip ediyor, kamuoyu oluşturuyor, millet hafızasını canlı tutmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz günlerde yine hatırlattı. Sırtını iktidara dayamış olan sermaye sahiplerinin yasa ve kural tanımaz eylemlerine rağmen nasıl korunduklarının en belirgin örneğini verdi.

Özetleyelim;

“İktidar yanlısı Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Sakarya Şube Başkanlığı'nı yürüten Yaşar Coşkun ve ailesine ait olan bu fabrikada ilk kez bir patlamaya meydana gelmiyor. Son 11 yılda, yaşanan altıncı iş kazası bu.

Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianameye göre ilk iki patlama, 2009 yılının ağustos ve eylül aylarında gerçekleşti.

İki işçi öldü, 40 işçi yaralandı.

Bir yıl sonra, 22 Kasım 2010'da Ufuk Karalı adlı işçi yanarak can verdi.

Ardından 11 Şubat 2011'de kızkaçıran bölümündeki patlamada Hediye Hallaç öldü ve sekiz işçi yaralandı. Bu kazaya ilişkin fabrika sahibi Yaşar ve Fatih Coşkun kardeşlere, bir kişinin ölümüne ve birden çok kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan ceza verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015 yılında kararı bozdu. Cezayı az bulan 12. Daire, “adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca alt sınırdan daha fazla uzaklaşarak” sanıklara daha yüksek ceza verilmesini istedi.

Çünkü Daire'ye göre…

Kızkaçıran ünitesindeki ilkokul mezunu işçilere yeterli iş güvenliği eğitimi verilmedi.

İşçilerin çalıştığı masa, statik elektrik oluşturuyordu.

Çalışma masasının arkasında kutular içerisinde patlayıcılar vardı.

Ünitede acil çıkış kapısı yoktu.

Tek çıkış kapısının önüne koliler yığılmıştı.

İşçilere “Daha çok çalışın” diye baskı yapılıyordu.

“Çok tehlikeli işler” kapsamındaki fabrikada, yasak olmasına rağmen kadın işçi çalıştırılıyordu.

Ölümlü iş kazalarına rağmen risk değerlendirmesi yapılmadı.

Elektrik ve aydınlatma tesisatı ile elektrikli cihazlar alev geçirmez değildi.

Yaşar Coşkun, bu davada yargılanırken 14 Aralık 2014'te beşinci iş kazası gerçekleşti. Yılmaz Şapoğlu adlı işçinin spiral makinasıyla demir kesmesi sırasında sıçrayan kıvılcım, patlayıcı kimyasalları tutuşturdu. Şapoğlu öldü ve bir işçi yaralandı.

Coşkun'a, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava daha açıldı.

Fakat Coşkun, bugüne dek ne bir ceza aldı, ne de tutuklandı.

Kuralsızlığa göz yumuldu.

O kadar ki fabrikada “Çin Mahallesi” adı verilen kaçak bir üretim ünitesi oluşturuldu. Çin'den makine getirtilerek bu ünitede kaçak şekilde barut üretildi. Müfettişlerin Çin Mahallesi'ni denetlemesi engellendi.

Adeta 4 Temmuz 2020'deki felaket beklendi.

Patlamadan sonra Yaşar Coşkun ve dört kişi tutuklandı. Altı sanığa dava açıldı.

İddianamede, 2009 yılından bu yana bütün patlama ve kazaların benzer nedenlerden kaynaklandığı vurgulanarak, “Buna rağmen gerekli önlemler alınmayarak aynı şekilde çalışılmaya devam edilmesinin kazayı öngörülebilir ve önlenebilir hale getirdiği” belirtildi.

Fabrikadaki faciaların “öngörülebilir ve önlenebilir” nitelikte olduğunu anlayabilmek için 11 yıl geçmesi…

Altı patlama ve iş kazasının meydana gelmesi…

12 işçinin ölmesi ve 157 işçinin yaralanması mı gerekiyordu?

Kaldı ki bir olay öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteyse o bir kaza değil, cinayettir.

Büyük Coşkunlar Havafişek Fabrikası ve yargılandığı iki davaya rağmen Yaşar Coşkun, belli ki son patlamaya kadar korundu.

Yalnızca Coşkunlar değil…

Kum torbaları yerine insanla filika testi yapılan Tuzla tersanelerinde, 301 madencinin can verdiği Soma'da, 18 işçinin 17 bin ton su ve çamurda boğulduğu Ermenek'te, 10 emekçinin bir plaza inşaatının 29. katından yere çakıldığı Mecidiyeköy'de, hep aynı koruma zırhı karşımıza çıkıyor:

Suçlular ve güçlüler AK Parti rozetiyle dolaşıyor.”

Ben buraya sığdıramadım ama siz siz olun lütfen ama lütfen İsmail Saymaz’ın 25 Ekim tarihli “Çin Mahallesi'nde cinayet” başlıklı yazısını internetten bulun ve okuyun.

Nasıl da bedava öldüğümüzün resmidir bu yazı ve iş kazalarının neden önlenemediğinin izahı…