Her ne yapsalar alkışlandılar ve o kadar şımartıldılar ki, en küçük bir eleştiriye dahi tahammülleri kalmadı.

Her türlü eleştiri yapan bizim gibilerini, demokrasiyi istismar eden,  milletimizin moralini bozan ideolojik bağnazlar olarak yaftaladılar.

En üst ağızdan bize, ‘düşün artık milletin yakasından milletin onuruna saldıran tetikçiler’ denildi.

Bu arada “Ülkemiz sadece koronavirüsten değil aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden inşallah kurtarılacaktır” dua ve kısmen bedduasına da muhatap olduk.

Yandaş medyasıyla, seçmeniyle, taraftarlarıyla öyle alıştırıldılar ki sürekli takdir görsünler, alkışlansınlar ve sakın ola ki eleştirilmesinler…

İyi de arkadaş ben bunların nesini alkışlayayım diye düşünürken o malum istifa haberi geldi. Hah, dedim, şimdi bu yıllardır hasret kaldığımız hatasını anlama ve bedelini ödeme tavrını alkışlamak lazım. Ama aradan bir saat geçti geçmedi, eskiye dönüldü.

Şimdi değerli okurlar, sevgili dostlar, yardımcı olur musunuz? Lütfen tarafsız ve objektif bir şekilde söyleyin; Ben bunların neyini alkışlayayım?

Virüs 125 ülkeye bulaşıp sınırımıza kadar dayanmışken “bizde yok” demelerini mi?

10 Ocak’ta ki zamanında oluşturdukları Bilim Kurulu’nun tavsiyelerini kulak ardı edip, bir ay sonra 21 bin 500 kişinin Umre’ye gitmesine izin vermelerini, dönen 17 bin 500’ünü karantina altına almadan evlerine göndermelerini, hastanede ve ayrı tutulması gereken insanlarımızı, toplu halde, üniversite yurtlarına tıkmalarını ve bir araya gelip piknik yapmalarını seyretmelerini, onları apar topar yerleştirmek için, üniversite yurtlarındaki öğrencileri, kızlar dahil, gece yarısı kapının önüne koymalarını mı?

Eğitime devam edeceğiz deyip bütün okulları dezenfekte ettikten bir gün sonra okulları kapatıp 100 ton dezenfektanı çarçur etmelerini mi?

10 Ocak’ta Bilim Kurulu oluşturup, salgına rağmen okulları 2 ay sonra kapatmalarını mı?

Maçları önce seyircili, sonra seyircisiz oynatıp her halükarda binlerce insanı bir arada ekran başına kilitlemelerini mi?

“Elimizde herkese yetecek kadar test kiti var” dedikleri halde 20 Mart’a kadar test yapmamalarını mı?

ABD’ye, İtalya’ya, İspanya’ya, İngiltere’ye, hatta İsrail, Ermenistan ve Sırbistan’a bile test kiti ve tıbbi yardım gönderip, bize gelince sadece ‘sela’ okutmalarını mı?

Asrın liderimiz bakanlarla toplantı yaptı.

Önce “vatandaşa maske satışı yapacağız”, bir gün sonra “parayla maske satışı yasaktır, kesinlikle ücretsizdir” demelerini,  ilk gün “Maskeyi PTT dağıtacak”, ertesi gün “eczaneler dağıtacak”, bir gün her hafta kişi başına beş adet maske verilecek, ertesi gün, “on günde” kişi başına beş adet maske verilecek gibi çelişkilerini mi?

“Pazar; Maskeleri satacağız. Pazartesi; Satmayacağız dağıtacağız, PTT’ye girin alın. Salı; Yok yok.. ePTT değil, eDevlet’e girin. Çarşamba; Eczaneler satamaz, yasakladım. Perşembe; Eczaneler dağıtacak. Cuma; Bekleyin telefona kod göndereceğiz” diye vatandaşları oyalamalarını mı?

 “Tamam kod gelmedi ama maskeye ihtiyacım var, parasıyla alayım’ diyenlerin eczanelerden kovulmalarını mı?

Maskeler haftalar önceden İran’a, Irak’a, Ermeniler’e, Yahudilere ulaşırken bir tek biz Türklere ulaştıramamalarını mı?

 Cumhurbaşkanımızın “8 bin 554 vaka var” dediği gün Sağlık Bakanı’nın “2 bin 433 vaka var” demesindeki çelişkilerini mi?

Koronavirüs sebebiyle ölen vatandaşlarımızı “doğal ölüm” veya “bulaşıcı hastalık” ibaresiyle toprağa verip, istatistikleri düşük göstermelerini mi?

Vatandaşa hem “evde kal” hem de işe git demelerini mi?

Hem “evde kal” hem de “bankaya koş, kredi al” demelerini mi?

Vatandaşa “evden çıkmayın” deyip, şehirden şehire uçalım diye, uçak biletlerindeki vergiyi indirmelerini mi?

Şehirden şehire uçalım diye, uçak biletlerindeki vergiyi indirdikten bir hafta sonra, yurtiçi uçuşları yasaklamadaki öngörülerini mi?

Dünyada koronavirüse karşı önlem olarak “konut kredisi” veren ilk ve tek ülke olarak bizi komik duruma düşürmelerini mi?

‘CHP camileri kapattı’ kozunu kaptırmamak için uzun süre camileri kapatmayıp, kapattıktan sonra da kendilerine özel VİP Cuma Namazı eda etmelerini mi?

65 yaşındakilere sokağa çıkma yasağı getirip aynı evde yaşayan 65 yaşından küçük aile fertlerinin sokağa çıkmasında, işe gitmesinde, akşam o eve gelmesinde sakınca görmemelerini mi?

Çin’den sonra virüsün merkez üssü olan ABD’de, New York’ta ölüm rekoru kırılırken İstanbul-New York uçuşlarını, 27 Mart’a kadar durdurmamalarını mı?

Avrupa’da virüsün merkez üssü, İtalya iken, hala İzmir ve İstanbul üzerinden İtalya’ya gemi geliş ve gidişlerini yasaklamamalarını mı?

Bütün dünya hükümetleri, vatandaşına para verirken, aksine İBAN vererek vatandaştan para istemelerini mi?

Belediyeler yardım kampanyası başlattıktan sonra uyanıp, diğer kampanyalara yasak koyup, vatandaşı kendi kampanyalarına bağış zorlamalarını mı?

ABD ile Çin gibi düşman ülkeler, bütün ülkeler de iktidar ve muhalefet virüse karşı birleşmişken, bırakın bir araya gelip ortak akıl oluşturmayı, kendilerinden olmayanları virüs üzerinden düşman, hain ve ajan etmelerini, Tüm Türkiye’ye birlik ve beraberlik çağrısı yapıp sadece Akp'li belediye başkanlarıyla görüşmelerini mi?

Şehirlerde oluşturdukları pandemi kurullarına, yandaş olmadıkları gerekçesiyle Tabip odalarını almamalarını mı?

“Sahra hastanesine gerek yok, fazla fazla yatağımız var” dedikten, bunu teklif edenleri fırçaladıktan bir hafta sonra, Atatürk Havalimanı ve Sancaktepe’de sahra hastanesi kurulacağını açıklayıp, yine ihalesiz ve ilamsız bir yandaşa vermelerini mi?

Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diyenlere hakaret edip vatan hainliği ve darbe çığırtkanlığı ile suçladıktan bir hafta sonra, o da nafta sonlarına has sokağa çıkma yasağı ilan edip, Türkiye’yi ‘Sokağa çıkma yasağı sayesinde vatandaşını sokağa döken bir komik ülke’ durumuna sokmalarını mı?

Bütün bunlara rağmen “Türkiye koronavirüse en hazırlıklı yakalanan ülkedir” diyerek, böyle düşünmediğimiz için bizi suçlamalarını mı?

Ve nihayetinde “İstifa et kurtar beni. Ben kabul etmeyeyim kurtarayım seni” isimli tiyatroyu bize ücretsiz izletmelerini mi alkışlayalım?

Allah aşkına söyleyin, şimdi ben bütün bunları göz önüne alıp, virüsle mücadelede başarısız, kararsız ve aldıkları kararlarda çelişkili ve hazırlıksız bir ülkeyiz dedim diye beni/bizi hakarete boğmalarını mı alkışlayayım?