Gözüne güneş kaçmış güzellik,

hasretler koleksiyonu yaptığım yüreğimi kimseye açamadan sana getirdim.

Binlerce kilometre geçip yorgun ve yitik sana geldim.

Ayaklarım çıplak, yüzüm yarık,

avuç içlerim sevgisiz sevgilerin hamallığından nasırlı.

Seni bulmaya geldim kendimden kaçarak.

Sana yüreğimi açmaya geldim herkesten kaçarak.

Timişoara’dayım; geniş caddelerin tam ortasında yitik bir yabancıyım.

***

Çavuşesku’dan kalma geniş bulvarlarda çıplak ayaklarım üşüyor. Devası binalar üstüme üstüme geliyor… Aşkımın anayurdunda azınlık gibiyim. Timişoara’da bir Macar kadar yalnız ve sensizim. Az önce SS’ler gitmiş, Çavuşesku’nun askerleri üzerime çullanmış sanki.

***

Seni arıyorum devasa parklar içerisinde. Kilesinin çanı yalnızlığıma selam duruyor…

Timişoara’da sana vurulmuş gibiyim; yorgun ve yitik…

***

Devasa meydandan kızıl saçları salına salına geldin sonra. Aralık 89’da binlerce insanın çizmeleriyle rejimi sarsan meydanda şimdi sadece ince topuklu ayakkabıların ‘tak tak’ları çınlıyor. İçimde yankılanan çığlıklar sustu…

Gözüne güneş kaçmış güzellik, “Sana dair ne kadar çok zaman istiyorum biliyor musun” dedi.

“Huzur istiyorum sana dair zamanlarda,

Seninle bir ömrü huzurla paylaşmak istiyorum.

Sana dair daha çok zaman istiyorum…”

***

Ve gitti sonra arkasında iz bırakmayan profesyonel bir suikastçı gibi. Çığlıklar sustu; tank paletleri altında ezilmiş Macar azınlık gibi terk edilmiş kaldım Timişoara meydanında.

***

Timişoara’da vurulmuş gibiyim; yorgun ve yitik…

Timişoara’da sana vurulmuş gibiyim; umutsuz ve bitik…

***

Timişoara’da yatar cansız bedenim. Sefil bir bankta, ulu bir çınar ağacı altında.

Zavallı, yitik bir bedenin gün be gün çürümesini seyreden Timişoara halkı…

Acır, sürgünde yiten bir yiğide Timişoara…

Bir acıyan, bir el veren bulunmaz Timişoara’nın kızıl gökyüzü altında.

Seni bulmaya diye geldiğim Timişoara’da yitiğim…

***

Gözlerine güneş kaçmış kızıl saçlı kadın; bir aşkın kusursuz suikastçısı.

Suskunluğumun durgun belirtisi gözlerini aldı. Gözlerim gözlerinde kaldı.

Bensizliğimin yalın hali duygularını aldı. Duygusuzluğun anlamsız gel-gitlerinde ruhuna hapsoldu bedenim. Ruhum, ağzımdan kaçan bir serçeye takıldı.

İdam mangası karşısında dikilmiş bedenimde seni söküp aldı. Seni sana verdi, beni senden aldı. Duygusuz bir bedenin son çırpınışlarını 12 kalibrelik silahla bitirdi. Sen onda kaldın, beni yitik sandın.

Yüz yıllık Drakula kalbi hançerle çıkarıp Tuna’ya attı. Tuna’nın soğuk sularında süzülen aşk, balıkçıların ağalarında meze oldu.

***

Kusursuz bir aşk cinayetini Timişoara heykellerinin gözü önünde işledi gözüne güneş kaçan kadın. Duygusuz, sorunsuz ve sessiz…

Timişoara’da vuruldum… Hançerin keskin ucuyla öldüm.

Timişoara’da vuruldum; yorgun ve yitik…

Timişoara’da sana vuruldum…