Hepimiz biliyoruz yaz kurak geçti. Su sıkıntısı yaşanması asla sürpriz değildi. Biz de Yaratılan doğayı koruma uyarılarına karşı duyarsız, hatta gaddarız.

     Öyle veya böyle parayı bulmuş büyük bir kesim,” Susuz kalacakmışız, bana ne. Su fabrikasına basarım parayı, su kapıma gelir.” bile derse, hiş şaşırmam.

    Planlı Çağdaş Devlet vardı ? 1980’li yıllar öncesi, yaptırım işlevi ve çok da Liyakat Düzeyi kazanmış bir kamu kuruluşumuz, Devlet Planlama Teşkilatı vardı.

     Bize,“ Sapanca Gölü İçme Suyu Koruma Havzası!” diye, bilimsel bir Hayat Koruyan zırh yapmıştı. O zırhı delmek için çıldıran rant tepeleri bitirdi.  

    Artık DPT gibi kurumların işlevi nerede ? Sakarya’da bile;  Büyükşehir Belediye Başkanı değişse, projeleri devam eder mi ? Tartışılmalı diye yazıyorum!

                                                          ***

    Son 20 yılın-40 yılın- Sakarya’da yüzlerce trilyon para harcanarak yapılan kimi yatırımlarını görürüm. Çürümeyen terk edilen hesapsız kitapsız yatırımları.

    “ Sadece Sapanca’da çürümeye terk edilmiş yüzlerce trilyonluk kamu yatırımı var!” desem hoplayanlar olur. Yazmaya başladım, yazarım.

   Sakarya için,“ Doğası Yaratılış Cennetidir !” sözünü ederim. Günümüzde susuzluk kaygısı duymak gözler önünde işlenen bir cinayet gibidir.

     Çünkü, Sapanca Gölü tek başına Sakarya’nın su ihtiyacını karşılayacak bir nimettir. Gölümüz dünyanın en iyi içme suyu kaynaklarındandır.

    Peki, harcanan onca servetlere karşın Göl nasıl korunamadı ? 1880-1890 yıllarında II. Abdülhamit döneminde yapılan demiryolu o zamanki teknolojilere göre normal karşılanabilir.  

     Uludağ ve Bilecik dağlarından, yer altından Sapanca Gölüne 365 gün akan muhteşem suların bitmesi imkansızdı.

     Sapanca Gölü’ne su gelişine ilk seti koyan ilk O demiryoluydu. Yine de su akışı kesilmedi. Su akışını son 10-40 yıl arasında yapılan Rant İŞ’leri bitirdi.

    Sapanca Gölü’ne TEM ile inanılmaz bir baraj(!) getirilmişti. TEM’in zemini 3-4 metre, yer üstü ise 4-6 metre taş ve çakıl ile dolduruldu.

     Yetmedi, 140 yıllık demiryolu hattı çöpe atıldı. Sakarya’ya pek yararı olmayan  YHT Demiryolu ile, TEM’e rahmet okutacak ikinci bir yer altı barajı yapıldı.

     Ondan da önce yapılan, Göl’ün değil, Demiryolunun 3-5 metre üstünden geçmesi gerek Lağım Kolektörü yok artık dedirtti.

   Kolektör, Göl’ün 3-5 mt. yanından geçirildi. Çok yerde de göl su seviyesinin 2-3 metre altından. Lağım Kolektörü yapılması harikaydı, galiba proje fiyaskoydu?

    Büyükşehir Başkanımız aralık ayında Sapanca Gölünü incelemek için geldi. Nereleri, kimler gezdirdi, neler anlatıldı bilmem; övgüler okumuştum.

    Aynı günlerde ben hemen her gün Sapanca Gölü kenarındaydım. Protokol Süs Bitkileri Fuarı’nın açılışına gelmeden 15-20 gün önceleri de oralardaydım.

     Fuarın görkemli giriş kapısının önünden ve içinden göle doğru inanılmaz pislikte taşmış kirli sular akıyordu.

    Yüzlerce yıldır dağlardan Göle doğru yer altı-yerüstü dereleri akar. Artık,  doğanın ve insanın açtığı hemen hiçbir kanal ve menfez Göle akamıyor.     

    Demiryolunun ve TEM’in iki yanına ekilmiş(!) bitkilerle gizlenmiş menfezler tıkalı. Dağlardan gelen sular Göle kavuşamıyor. Sakarya susuzluk yaşar mı ?

 Ki; sayısız Su fabrikası 365 gün tırlarla Türkiye’ye buradan su taşıyor? Dağlarda pınar-dere kalmadı. Açılan Artezyenlerin- kuyuların envanteri Devlette yoktur?

   Uydu haritasını açın. Sakarya villa-site havuzları ile masmavi. Spor Şehri(?) Sakarya’da, Kırkpınar ve Erenlerin yarı olimpik yüzme havuzları ise kapalı?

    Gözlerim görüyor, kalem dilim var; Ölü Yatırım doğa servetlerimizi yazıyorum.

   Daha Akçay Barajı, kirli akan Sakarya Nehri var. Sakarya asla susuz kalmaz.

   Siyasetten de, Sakarya’ya ve  liyakatlerine göre SİZ seçmedikçe umutsuzum.

   Hala, Melen Barajı denilince İstanbul adı geçiyor. Katrilyonlar harcandı; beton blokları çatlak çıktı.

Yanılmıyorsam; Melen boru hattında Sakarya’ya bir kol olacaktı. Adımız hiç yok!