İzmit’te açılan ilk AVM’lerden birisi REAL idi. Outlet Center, Carrefour, Özdilek derken; İzmit’te sürüsüne bereket AVM açıldı…

       Ancak, şehirde yaşayan gerçekçi akıllı girişimciler var. Geçici şehir heveslerini iyi bilirler. İnsanlar birkaç yıl sonra başka, değişik şeyler isterler.

       İzmit Real böyle bir gerçeği yaşadı. Galiba devrini bitirdi. Ya da sektör değiştirecek. Real’de yer alan firmalar bunca yıl hedeflediği kazancı da almıştır.

                                                                    ***

       Sakarya’da, İzmit’teki kadar çok AVM enflasyonu yaşanmadı. İyi de olmuş. AVM’lerdeki iyi para kazanan iş mekanları daha çok ithal malı ürünler satarlar.

       Kocaeli’nde işlerin iyi gitmemesine sevindiğim sanılmasın. Kör, nankör değilim. Kocaeli, ilçelerine kadar, halkına eşsiz kültür, sanat ve spor fırsatları sunuyor.  

       Kocaeli’ndeki kapalı büyük tiyatro ve konser salonlarını saymaya yetişemem. Komşuya 2 ay gitmeyeyim, sayıları artar : -)

         Haaa; Sakarya’da “ Müze” denilecek kaç MÜZE var? Eski İzmit Garı bile tek başına bir MÜZE… Hemen yanında da şahane bir Arkeoloji Müzesi de ayrı…    

        Gidin İzmit’te, Osmanlı Mimarisini yaşatmak için restore edilen Osmanlı Sokağı’nı görün : -) Tramvay ile şehir içinden geçerken de Eski İzmit görülür.

         Sadece İzmit içindeki PARKLARIN toplamı, iddia ediyorum, Serdivan İlçe Merkezi’nden daha büyük arazilerdir! Ki, ilçeler de benzer işlevlerle büyüyor.

                                                               ***

       Şehir ve Sakarya Ticaret Dünyası kendi Gelecek Stratejisi’ni oluşturmalı.  Gençlik ve tüm yaş gurupları AVM monotonluğundan her yıl biraz daha bıkar.

        Geçen hafta Erenler ve Serdivan’da AVM’lerdeydim. Şimdilik eh işte, ama çocuklara yönelik çağ dışı gürültülü oyun makineleri ile AVM’ler yıkılıyor. Çok değil, 15 dakika bir şeyler yemek için oturun, gürültü insanı bunaltıyor.  

       AVM’lerde; keyifli sohbet edilebilen, uzun süre oturulabilen, sunumları da daima standart, güvenli kafeler gençlerle her saat dolu. Ama şimdilik!

        “Şimdilik!” sözümü atlamayın. Toplum hızla bilinçleniyor. Çocuklarımızı obeziteden, gürültüden, kötü hastalıklardan korumak için aileler-okullar büyük uğraş veriyor… Okul kantinleri bile, “Ev mutfağı gibi” olmak hedefinde : -)

        Derdim; hem halkın yaşamı, hem de ekonomi dünyamızın çağdaş gelişimi.

                                        MİLLİ EĞİTİM VE OKULLAR;

                                ÜLKE KAĞIT SIKINTISINA ÇARELER!

       İktidarın, Milli Eğitim siyasetini ve yarın bizi nerelere sürükleyeceğini hiç kimse kestiremiyor? Ben de! Ama gördüğüm yanlışları paylaşmak görevim.

        Türkiye’de kağıt üreten Milli fabrikalarımız kapatıldı. Şimdi, o kağıtta bile yabancı ülkelere mahkumuz. Ülke döviz krizine girince kağıt sıkıntısı zirvede. 

        Et ülkesi Türkiye’de hayvan kıtlığı yaşanıyor. Hayvancılık desteği yetersiz! Hayvancılık desteği yoksa et pahalıdır. “İthal et ucuz!” ucuzluğu tepemizde.

        Besiciliği mekan ve para ile desteklemek yerine; et piyasasını terbiye etmek için, kucak dolusu dövizle hayvan ve et ithali ülke bütçesine ve halk sağlığına nelere mal oluyor, işte yaşıyoruz.

                                                             ***

       Neyse, konu kağıt, yine savruldum… Çarpıcı örnek; çocuklarımızın okulları açıldı. Birçok sınıf ve kırtasiyecide kitap defter yok veya pahalı. Neden?

        Çünkü dedik ya, ülkede kağıt sıkıntısı zirvede. Sektörler, okullara kitap defter yapmak için; Gazetelerde de gazete basmak için KAĞIT bulamıyor!..

       Ülkenin kağıt fabrikaları satılmış; ülkede döviz sıkıntısı var. Kağıt 2 katı pahalanmış… Dahası da çok!

       Türkiye, daha düne kadar kendi ürettiği binlerce ürünün fabrikalarını satmış, ya da kapamış. Ülke üretmiyor,” ithali ucuz!” diye dövizle alıyor.   

         Dövünecek halimizle elbette övünemeyiz! Çocuklarımıza gidiyorum:

                                                                    ***

        Valilik ve Milli Eğitim İL Müdürlüğü’ne yıllardır: “Ortaokul öğrencilerimiz her pazartesi, evlerindeki okunmuş, çöpe gidecek gazeteleri okula getirsinler.

         Milli Eğitim, kağıt toplama şirketleri ile adam gibi -siyasi dayatma olmadan- ihale yaparsa; o çöpe atılan kağıtların geliriyle her yıl birkaç okul yaparız!

        Kağıt toplayan en başarılı okullar ödüllendirilir” diye yazarım.

Dahi değilim; haberde okumuştum; Japonya dünyada en çok gazete satılan ülkesi imiş : -) Gazetelerin yüzde 75’i okunmuş gazetelerden basılıyor-muş : -)