Öyle kuru kuruya ‘‘inandım’’ demek yetmiyor!

Tahkiki olmasa bile taklidi bir imanımız var hamdolsun. Peki bu iman iddiamız karşısında nasıl bir bedel ödüyoruz ferdi ve toplumsal olarak?
Bakalım!
Yüzde 98’i İslam iddiasında olan bir toplumda suç oranları nasıl tavan yapmış durumda!
Her adım başı trilyonluk camiler olmasına rağmen cemaat sayısı 20-25’i geçmiyor!
Bu camilere sığınan düşkünler ve yoksullar kuduz köpek gibi kovuluyor!
Hacca / Umreye dahi organizasyon şirketlerince kredi kartı ile turlar yapılıyor!
Zengin ve yoksul arasında dile getirilemez bir uçurum var!
Toplumun hemen her kesiminde adalet kavramı ayaklar altında!
‘‘Eşitlik kavramı’’ telaffuz dahi edilmiyor!
113 bin camide her vakit ezan okunuyor ama hala bu topraklarda kan dökülüyor, insan Allah’ın emaneti olarak görülmüyor!
Hırsızlık, ahlaksızlık, fuhuş almış yürümüş!
Doğru, iyi, merhametli insanlara ‘‘aptal’’ gözü ile bakılıyor! 
Yalakalar baş tacı!
Yaşandığı iddia edilen dinde en önemli hak ‘‘kul hakkı’’ iken insanlar namazın, orucun haccın derdinde!
Farz namazlar varken Bayram namazına gidersen bir yılın namaz borcunu ödemiş oluyorsun!
İmamlar vakıf kurup cemaat, tarikat adı altında toplumu sömürüyor!
İslam olduğu iddiasında olan toplumun %92’si (Diyanet verisi) bir kez dahi inandığını iddia ettiği İlahi kelamı okumamış!
Toplumda insanlar İslam iddiasına rağmen canından, malından, ırzından emin değil!
Hapishaneler ağzına kadar ‘insan’ dolu ve bu suçların %72’si (TÜİK verileri) ahlaksal suçlar!
Bazı ilahiyatçı Prof. ‘lar 13 yaşında kız çocuğu ile evlenebilirsiniz diye fetva verecek kadar aşağılık hale gelmiş! 
Küçük çocuklara tecavüz eden Ensar’ cılar baş tacı edilmiş, fukaralar yiyecek çaldı diye hapse giriyor!
İnandığımız iddia ettiğimiz İlahi kelamın neredeyse üçte biri kenz (biriktirme)’yi ısrarla reddetmesine rağmen dünya geçimliği telaşı bizi infaktan, yardımlaşmadan, kardeşlikten uzaklaştırmış durumda!
Kur’an İslamı diye haykıran insanlarda dahi Lehlül Mülk (Mülk Allah’ındır) kavramları yerleşmemiş ve her tarafta ırkçılık, hizipçilik, tekfiriyet naraları atılıyor!
‘‘Bizden değil, benim gibi düşünmüyor öyle ise canı cehenneme’’ fikriyatı tüm zerrelere hakim!
Boşanmalar son 10 yılda %540 artmış durumda (TÜİK verileri)!
İlk şartı ‘‘sevgi’’ olarak Nebevi ikazla emredilen dinin muhataplarının her söyleminden kin, nefret, ayrımcılık ve öfke fışkırıyor!
Huzurevleri tıka basa ‘‘yaşlı ve bakıma muhtaç’’ insan dolu iken bu yaşlıların evlatları zevk-ü sefa içinde!
Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki yetim sayısı son 10 yılda 12 kar artmış durumda (TÜİK verileri)!
Allah’ın en nadide eseri insan artık ‘‘parantez’’ içinde ve yerlerde sürünüyor!
Tehvid kavramını kendi hayatımızda canlandırmamız gerekirken sabah namazını kılmaktan aciz bizlerde toplumsal vahdet sevdası her benliği sarmış durumda!
Yalan, riya, iftira, dolandırıcılık, haset, kin, öfke, nefret kol geziyor!
Menfaat en vazgeçilmez put durumunda!
Müstekbirlerin (kibirlenen) yanında yer almak HAK olarak görülüyor ama doğrunun/haklının yanında olmak HAKK olarak görülmüyor!
Kur’an-ı Kerim’de kavimlerin helakına işaret edilen her bir günah artık bir mahallede hatta bir evde işleniyor!
‘‘Bana ne’’ cilik toplumun yedisinden etmişine tüm fertlerine hakim durumda!
Zulüm renge, ırka, mezhebe, cinsiyete bürünmüş durumda ve bu sayede Musa’nın buzağısı artık kan ve barut püskürüyor!
Dünya üzerinde bulunan 63 ülkede yaklaşık 2 milyar Müslüman(!) inim inim inliyor!
Dünyaya yaklaşık 1000 yıl hizmet etmiş dinin imajı ayaklar altında!
Herkes kendi çıkarı, menfaati, yaşantısı ve doğruları için mücadele ediyor ama ‘‘ümmet’’ diye timsah gözyaşı döküyor!
Aynı Allah’a inanıldığı, aynı Peygamber’in risaletine iman edildiği, aynı kıbleye dönüldüğü halde sayıları artık ülke nüfusunun yarısına tekabül eden her bir cemaat, tarikat kendi Allah’ını farklı görüyor, kendinden olmayanı münkir sayıyor, ateş ehli ilan ediyor!
İsrailiyat çamuruna neden gırtlağımıza kadar saplanmış durumdayız ve debelendikçe batıyoruz!
İçkiden, kumardan, fuhuştan elde edilen vergilerle camiler ve okullar yapılıyor, sonra da neden ihlas kayboldu diye dövünüp durur haldeyiz!
Toplumun neredeyse tamamı borç ve faiz batağında debeleniyor ve doğan / doğacak çocuklar bile ‘‘borçlu’’ durumda!
Psikolojik vakalardaki artış %1350 (TÜİK ve Sağlık Bakanlığı verileri) artmış durumda!
Dünyada savaşlara ve savunmaya ayrılan paranın sadece 8 günü ile yoksulluk bitiyor ama buna rağmen yılda 561.000 çocuk ve bebek savaş, yoksulluk ve açlık nedeni ile ölüyor!
Bu listeyi uzatır da uzatırız. Gerek yok sanırım.
Sahi biz imanımıza karşılık nasıl bir bedel ödüyoruz? Neyi imanımıza şahit kılıyoruz?
Canımızı? Malımızı? Kanımızı? Servetimizi? Makamımızı? Şan ve şöhretimizi? Dünya sevgimizi?