YASİN ÖZTÜRK UYARMIŞTI!

İYİ Parti Milletvekili Yasin Öztürk, MHP dönemlerinden tanıdığım, sevdiğim ve takip ettiğim varlığıyla onur duyduğum milletvekillerinden bir tanesi…

Henüz tanımayanlar için biyografisi şöyle tanımlanmış;

Makina Mühendisi, A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı; Siyasetçi, 1972, Denizli / Çivril doğumlu. Baba adı Hüseyin, anne adı Şenel. Dokuz Eylül Üniversitesi Denizli Mühendislik Fakültesi Makina Bölümü mezunu. Çivril Ülkü Ocakları Başkanlığı, Denizli Ülkü Ocakları 2. Başkanlığı görevlerinde bulundu. ÜLKÜ-TEK Denizli Şubesi Kurucu Başkanlığı, Denizli Ticaret Odası 29. Meslek Komitesi Başkan Yardımcılığı yaptı. MHP Çivril İlçe Başkanı ve 2015 – 2016 yılları arasında MHP Denizli İl Başkanı olarak görev aldı. İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyeliği ve İYİ Parti Denizli Kurucu İl Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Yasin Öztürk, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde İYİ Parti’den XXVII. Dönem Denizli Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesidir. Orta düzeyde İngilizce bilen Öztürk, evli ve 3 çocuk babasıdır.

Onun parlamento çalışmalarını takip edenler yaptığı uyarılarla müneccim olduğunu düşünebilirler. Oysa bu ülkede perşembenin gelişi çarşambadan bellidir ve onun uyarıları da müneccimliğinin değil bakmanın ve görmenin eseridir.

Bu ülkede hiçbir şey tesadüf değildir ve yaşadıklarımız ehliyetsizliğin, liyakatsizliğin belki cehaletin belki de ihanetin ürünüdür.

Hay Allah, Türkiye gibi bir ülkede şeker krizi yaşanır mı, diye başta buna ve diğer krizlere şaşırmak da cehaletin, öngörüsüzlüğün ve ideolojik saplantıların ürünüdür.

Geçtiğimiz hafta, ayçiçek yağından sonra şeker de karaborsaya düştü malumunuz.

270 liralık şeker çuvalının fiyatı 700-800 liraya fırladı.

Sürpriz miydi? Hayır.

Nitekim başta Yasin Öztürk olmak üzere muhalif milletvekilleri ve işin uzmanları uyarmış ama iktidar her zaman ki gibi kafasını çevirmiş, görmezden gelmiş, konuyla alakalı soru ve araştırma önergelerini parmak indir kaldır metoduyla reddetmişti.

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, 4 Kasım 2021’de imalatçı, sanayici vesair olmayan sıradan tüketicinin de şeker krizi ile karşı karşıya kalacağının uyarısını yapmıştı.

Karşılığında Tarım Bakanı, yüzde 94'lük artış ve 3,1 milyon ton üretimle, şekerde bütün zamanların rekorunun kırıldığını söyleyerek, uyaranları hayal kurmakla itham etmişti.

Haliyle Yasin Öztürk’ün ‘zam beklentisi içindeki şeker fabrikalarının piyasaya satış yapmamasından kaynaklanan sorunların tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması açılması’ talebi reddedilmişti.

Yasin Öztürk bir önerge de 15 Mart 2022’de verdi.

Tarım Bakanı değişti ya, "Bir umut" diyerek yeni Bakan'a sordu;

Türk Şeker'in stoklarında ne kadar şeker var? Yeterli mi? Hangi marketlerle anlaşmalı? Anlaşma şartları ne? Özel fabrikalarla aradaki fiyat uçurumu nereden kaynaklanıyor? Piyasa denetimi yapılıyor mu? Sanayiciye satış düşünülüyor mu?”

Soru yine ortada kaldı ama sorunun cevabını son bir hafta içinde piyasalar verdi.

Yeniçağ Gazetesinden Selcan Taşçı’nın Yasin Öztürk’ü misafir ettiği YouTube yayınını baştan sona izledim.

Gerisi Selcan Taşçı’nın yayınla ilgili yazdıklarından aktarayım;

Yasin Öztürk’ün “Değişik dedikodular da geliyor” diyerek aktardığına göre;
Burdur’daki devlete ait şeker fabrikasından, Afyon’da bulunan “özelleştirilmiş” fabrikaya şeker sevkiyatı yapıldığı iddiası vardı!

Öyle az buz da değil;

"Devletin fabrikasından bir günde çıkan 24 TIR'dan 10'unun Burdur'daki özel fabrikaya gittiğinden, diğer 10 TIR'ın muhtemelen anlaşmalı oldukları bisküvi fabrikasına yollandığından, toptancıya ise ancak geriye kalan 4 TIR'ın dağıtılabildiğinden" söz ediyordu Öztürk.

Bir TIR, 27 ton şeker alıyor bu arada.

"Bu bir günlük bir şey mi, kaç gün tekrarlandı belli deği; kayıtlara bakılsın" diyen İYİ Partili milletvekiline kulak veren olacak mı bilmiyorum.

Ama "dedikodu" diyerek anlattıklarının yarısı bile gerçek ise vahimden de öte.

Zira, bu yapıldıysa, yani devletin şeker fabrikası tüketici yerine, işi zaten şeker üretmek olan fabrikaya şeker sattıysa, satıyorsa, ve o özel fabrika da devletin fabrikasından 290-300 liraya aldığı şekeri piyasaya 700 liraya satıp, yüzde yüzün üzerinde haksız kazanç sağlıyorsa, Öztürk'ün ifadesiyle "Stokçuluğu devlet yapmış oluyor. Piyasayı dengelemesi beklenenler stokçuluğu teşvik ediyor" bu durumda.

Tarım ilk defa "sorun" oldu

Başlıkta olumsuz bir anlama karşılık geliyor gibi dursa da tarımın "sorun" olması olumlu bir gelişme aslında.

Aynı yayında, yine Yasin Öztürk'ün paylaştığı bir anket sonucuna göre Mart ayının ilk yarısı itibarıyla ülkenin en önemli sorununun "ekonomi" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 26,8, "pahalılık" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 16,8, "işsizlik" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 8,5, "eğitim" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 5,8, "tarım" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 5,4 çıkmış.

Ve bu "ilk defa" oluyormuş; "tarım" bu nevi anketlerde ilk defa "memleket meselesi" olarak kayda giriyormuş.

Olumlu bir gelişme demem bundan; geç de olsa tarımsal üretimin stratejik önemini, değerini, hayatiliğini, vazgeçilmezliğini idrak etmeye başladık demek ki!

Dünya gazetesinden Ali Ekber Yıldırım'ın bildirdiğine göre, Et ve Süt Kurumu'nun et fiyatlarına yaptığı yüzde 48'lik zammın sebebi, kapılarında oluşan uzun kuyruklarmış! Bunu azaltmak için yapmışlar!

Marifet ise iltifat edelim; vatandaşın ete erişiminini azaltmak, kısıtlamak, sınırlandırmak marifet mi?

Protein eksikliğinin her yaş grubunda gelişimden, organ yetmezliğine, bağışıklıktan kas kaybına, zihinsel işlev bozukluğuna kadar değişik alanlarda yol açtığı ayrı ayrı arazlar, hastalıklar var da, ben iktidar olsam özellikle bir tanesiyle muhatap olmak istemezdim asla;

Yetersiz protein alımı çabuk sinirlenmeye de yol açıyor zira…

Tam da yoksullaşma hızında rekora koştuğumuz, işsizliğin, açlığın, yokluğun tavan yaptığı çağda, nasıl bir iktidar aklı, bile isteye "öfkeli vatandaş" krizine zemin hazırlar Allah aşkına!

Yİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Salı günü yaptığımız Yeniçağ YouTube yayınında, devlete ait şeker fabrikalarından, özel şeker fabrikalarına ucuza satış yapıldığı ve özel fabrikaların da devletten ucuza aldıkları bu şekeri fahiş fiyatla piyasaya sürdüğü iddiasını dile getirdi.

Ve dün, Ticaret Bakanlığı, şeker fabrikalarına inceleme başlattığını duyurdu; "…şekerde adil rekabeti bozan faaliyetler olduğuna dair son dönemde kamuoyuna yansıyan hususlar"ı esas aldıklarını vurgulayarak.

Ne diyelim?

"Yayınımız ses getirdi" mi!

Bu gelişmeyi değerlendirmek üzere dün bir kere daha konuştum İYİ Parti'li Öztürk'le.

"İnşallah kağıt üzerinde kalmaz, gerçek bir incemele olur" dileğinde bulunduktan sonra, önceki gün yayınlanan "2022-2023 yılı şeker kotaları" kararına dikkat çekti.

Kararda, üretilen toplam şeker miktarına karşılık gelen A kotası 2 milyon 750 bin ton, şeker pancarı A kotası 2 milyon 681 bin 250 ton, üretilen ancak piyasaya sunulmadan, güvenlik amacıyla depolanan şekeri ifade eden B kotası A kotasının yüzde 5'i yani 134 bin 62 ton ve nişasta bazlı şeker kotası da ülke toplam A kotasının yüzde 2,5'i yani 68 bin 750 ton olarak açıklanmıştı.

Öztürk'ün özellikle üzerinde durduğu nişasta bazlı şeker kotasıydı.

Kararda, nişasta bazlı şeker şirketlerinin, kendilerine ayrılan kotanın en az yüzde 50'sini glukoz olarak kullanacağı vurgulanmıştı.

Geri kalanı da yüksek nitelikli fruktoz olarak kullanılacaktı.

1 kg. Glukozun 21-22 kg pancar şekerine, 1 kg. Fruktozun da en az 200 kg pancar şekerine eşdeğer olduğunu söyleyen Öztürk'ün yaptığı hesap, kağıt üzerinde toplam kotanın sadece yüzde 2,5'u gibi gözüken nişasta bazlı şekerin piyasadaki etkisinin kat ve kat fazla olduğunu gösteriyordu.

Buna göre, 68 bin 750 ton olan nişasta bazlı şeker kotasının, glukoz olarak kullanılacak olan yüzde 50'si, yani 34 bin 375 tonu en az 720 bin ton pancar şekerine, kalan 34 bin 375 ton fruktozun da en az 6 milyon 875 bin ton pancar şekerine eşdeğer olacak, yani kağıt üzerinde ülke kotasının yüzde 2,5'una denk geliyor gözüken nişasta bazlı şeker, gıda sektörüne mevcut şeker pancarı kotasının 2,8 katı olarak yansıyacaktı!

Başta endüstriyel üretim yapanlar, tatlı imalatçıları olmak üzere gıda sektörünün nişasta bazlı şekere yönlendirildiğini ifade eden Öztürk, piyasada pancar şekeri temin edemeyen yahut yüksek fiyatla karşılaşan üreticilerin nişasta bazlı şekere mecbur kalacağını öne sürerken kaygılıydı. Zira her ne kadar Sağlık Bakanlığı'nın dönem dönem yayınladığı raporlarda "Pancar şekeri ile kanıtlanabilmiş farkı olmadığı" bildirilse de, bir çok sağlıkçı karaciğer yağlanmasından, kalp yetmezliğine sayısız hastalığın kaynağı ve dahi "zehir" varsayıyor nişasta bazlı şekeri.

Bir de Türkiye'de yüzde 30'ları geçen obezite tehlikesindeki rolü var tabi…

Göz göre göre neden bu riski alıyoruz peki?

Bakın burası çok önemli!

Ve her şeyi anlamaya kafi.

Türkiye'de nişasta bazlı şeker üreten toplam 5 firma var.

Toplam üretimin yüzde 75'ini, bu 5 firmanın ikisi yapıyor.5 tonla Cargill

68 bin 750 tonluk kotanın, aslan payı, tek başına 30 bin 135 ton üreten, Amerikan menşeli Cargill'de.

Dünyanın farklı coğrafyalarında protestolara hedef olan şirket, Türkiye'de de 11 Elim 2004 tarihinden önce tarım dışı kullanıma açılan arazilerin, istenilen amaçla kullanımına imkan sağlayan ve Cargill'in tarım arazisine kurduğu fabrikaya "af" niteliği taşıdığı gerekçesiyle "Cargill Yasası" diye anılan düzenleme, şeker fabrikalarının özelleştirilmesindeki etkisi ve 2020 yılında yapılan yüzde 70'lik vergi indirimiyle tartışma konusu olmuştu.

CHP’DE UYARDI!

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, geçtiğimiz Ocak ayında, pasta, tatlı ve unlu mamul üreticilerinin şeker temini sorununu, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşımıştı.

Son yıllarda yaşanan ağır ekonomik krizin, gıda sektörünün tüm kollarında olduğu gibi pasta, tatlı ve unlu mamul üreticilerini de olumsuz etkilediğini belirten Dr. Jale Nur Süllü, şeker temininde yaşanan sorunlara dikkat çekmiş;

“Un ve yağın yanı sıra şekerde de yaşanan fiyat artışı, gıda sektörünü darboğaza sürükledi. 2021 Ocak ayında toptancıda 50 kg’lık çuvalın 195 TL olan fiyatı, 2022 Ocak ayında 370-400 TL’ye çıktı. Vatandaşın alım gücünün düşmesi ve artan maliyetlere bağlı olarak üretici üretemez duruma geldi” uyarısını yapmıştı.

Dr. Jale Nur Süllü önergesinde “İç piyasaya yeterli şeker vermeyen Türkiye Şeker Fabrikaları, ürettiği şekeri yurt dışına ihraç ederek şeker fiyatlarının yükselmesine sebep mi oluyor? Türk Şeker’in internet sitesine girdiğinizde 2021 yılı fiyatları yer alıyor. Şeker fabrikaları 2022 fiyatını belirleyemediği için mi satış yapamıyor?” diye de sormuştu.

“Şeker pancarı üretiminin yaygın olduğu ve özelleştirilmekten kurtulan şeker fabrikasına sahip Eskişehir’imizde üreticilerimizin şeker sorunu yaşaması kabul edilemez.

Yabancı sermayeye ve ithalata bağımlı bir ekonomiden kurtulup kendi kendine yeten bir ülke hedefiyle Ebedi Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile 1933’te üretime başlayan Eskişehir Şeker Fabrikası’nın, AKP eliyle geldiği nokta ortadadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarının en büyük kalkınma kazanımlarından olan şeker fabrikalarını satan ve üretimi dışa bağımlı kılan tek adam anlayışı, üreticiyi yeni bir krize sürüklemektedir,”

Halen muhalefet ne işe yarıyor diyenler varsa ki var, bilgi artık hazır önünüze konmuyor maalesef.

Yaygın basının yandaş basın haline getirilmesiyle birlikte, bundan böyle bilgiye ulaşmak için çaba sarf etmeniz gerekiyor.

Eğer zahmet etmezseniz, doğru bilgiye ulaşamaz, yanlış bilgilere boğulup hem ülkenizin geleceğini hem de zanda bulunarak haksız eleştiriye mahal vermekle ahiretinizi riske atıyorsunuz, enden uyarması…

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ