Sevgili okurlar,
Türkiye’de okullar kapılarını açtı..Milyonlarca öğrenci okullu olmanın sevincini yaşarken, aileler gelecek için gerçekten kaygılı!..
Neden diyeceksiniz elbet!?
Nedenini bilmeyen mi var ?
Türkiye, kuruluş değerlerini, bir, bir kaldırıp atarken, eğitim-öğretim alanında da yapılan ve yapılmak istenenleri görmez den mi gelelim?
Eğitim ve öğretim kurumları yaz-boz tahtasına çevrildi!
Sonra, tarikatlara yeni çıkar alanları olan okullar, dershaneler kuruldu..
Bununla da yetinilmedi, sınavlara bile el atıldı..
Doymadılar, eğitim kurum ve kuruluşlarına atamalara el attılar..
‘Senin üniversiten, benim dersliğim’ anlayışı ile gençlerimiz, bir kobay gibi testlerine tabi tutuldu..
Bu acı durumu gören ailelerin, gözleri önünde ‘İmam Hatip Liseleri’ vitrine alındı..
Öyle ya Türkiye’nin yeni imamlara ihtiyacı vardı!..
Yeni kurtarıcılarımız imamlar!?..
Cennet ve cehennem işlerini şimdiden garanti edecekler di ya?
Dolar ve Euro krizlerini öngöremediler!
Faizlerini yükseltilmesini emrettiler..
İşe yaramadı vesselam!
Böyle emrediliyor, böyle isteniyordu!?..
İşte bu yüzden Sakarya’nın en gözde yerine, saray gibi bir İmam Hatip okulu yaptık..
Saray gibi!
Sarayları çok seven bir milletiz ya, okullarımız da saray gibi olmalıydı..
Öyle de oldu, Sakarya Kent Park yanındaki valilik konağı yıkıldı, yerine ise, saray gibi bir okul yapıldı..
Adını ne koydular bilmiyorum, bilmekte istemiyorum!?..
Okula karşı olduğumuz, sakın anlaşılmasın?
Bu ülkede Türkçe öğretmeni ve eğitim-öğretim kurumlarında yönetici olarak bulunmuş birisi olarak, eğitime, öğretime, okula karşı olabilir miyim?
Üstelik,’ insanlar okusun, bilgilensin’ diye, her gün klavye başında saatlere meydana okuyan biri!..
Maalesef, beceriksiz siyasetçilerin meziyetlerini, şimdi gazeteci olarak yazma gibi bir görevimiz var..
Kişisel ne beklentimiz olabilir?
İş arayan kızımız, oğlumuz yok..
Fabrikada çalışan işçimiz yok..
İhale için kuyruklarda değiliz..
Ama ülke için gelecek kaygılarımız var..
Gelecek kaygılarımız..
Müsaade ediniz de bunları yazalım..
Küsmece, kızmaca yok..
Zor bir görev, gerçekleri yazmak!..
Bu nazik ortamda, Sakarya’da yerel gazeteler, pazara havlu attı!..
Yani, pazar günleri gazete yok!
İnanınız, bugüne kadar bekledim..
Kimse ‘ne oluyor’ bile demedi?
Yerel gazetelerimiz, pazar günleri çıkmıyor!..
Nedeni mi?
Dolar’ın uçması tabii!..
Gazetelerimiz de, pazar günleri uçtu gitti!
Bakalım, ne zaman geri dönerler?
Sen, baskı, kağıt, elaman, ücret, materyal derdindesin, kimin umurunda!?
Kapatırsan kağıt fabrikalarını, satarsan kağıt fabrikalarını, olacağı bu!
Bu işi de ‘dış mihraklara’ ne olur atmayalım?
Türkiye, öyle bir hale geldi ki, herkes kendi derdinde!..
‘Gemisini kurtaran kaptan’ misali bir durum!
Böyle bir ortamda, çocuğunu okula gönderen aileleri düşünüyorum!..
Vah ki, ne vah!
Siyasete, kurban edilen eğitim kurumlarımız içinde, görkemli imam hatip binaları dikenler, diğer okulların iğreti durumlarını bile görmezden geliyor, gelebiliyorlar!?
Gelsin Cübbeli, toplansın yüz binler!
Sunulsun, yanmaz cepli kefenler!
Hatırlamasak ayıp olur,Barış Manço’yu..
Oku bakiimmm A,Y, I…
Ormanın en güzel hayvanı!
Masallardaki gibi gökten her zaman üç elma düşmez!..
Mavi göklerimizde görülür uçan saraylarımız..
El salla Ali,el salla Selma,el sall..
Bu geçen şefimiz…
Verin mehteri, gelsun Katar’dan haşmetlimizin hediyesi?!
Uçan bir saray!?
Üstelik hibe!?
Hibe fonlarla okuttuk çocukları, ah usta, nasıl da vurduk dibe!?
Vay ki, ne vay?
Nereden, nereye?
Canım, Dolar’ın, Euro’nun uçtuğu şu günlerde, hibe ile uçan uçaklarımız olsa ne olur?
Kime ne zararı var?
Hey yavrum hey!
Devlet, iktidar anlayışına bak?
Nereden, nereye?
Astana, Tahran, Soci, işler Suriye’de oldu moci!
Uçuyoruz, savruluyoruz, toplantıdan, toplantıya koşuyoruz!..
Yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı!
Müslüman’ın malı, Müslüman’a helalinden sunulmalı..
Bu cephede de işler koci!
Gelsin müzik, başlasın Fatih Ürek usta ile yılan dansı!
Va mı ki alternatif!?
Yok ya, bir de ‘alternatif’ ha!?
Nasıl bilsin ki,umut ta kendisi?..
Mucuk, mucukTarkan değil, sizleri usta siyasetçi Yaşar Okuyan gözlerinizden öpüyor!
Hem de, ta gözünüz ferinden!
Hep beraber, bir nefes çekelim derinden!
Sizi gidi emekçiler, sizi gidi geziciler!?
Ulan, tahtakurularına bile tahammül edemediniz?
Sizi gidi işbirlikçiler?
Vay be usta?
Hürriyet’in çiftçi parasına gittiği bu ülkede, Taha Akyol gibi bir milliyetçi, muhafazakar, biraz da liberal, üstelik biat etmeyen bir yazar, işinden kovuldu!
Anlayan varsa beri gelsin!?
Sağlıklı güzellikler dilerim…
[email protected]