Sevgili okurlar,
Türkiye, haftaya yine farklı tartışmalarla girdi..
Özellikle iktidardan gelen “Yeni Anayasa” önerisi, muhalefete bir “erken gol” niteliği taşıdı..
Bugüne kadar “Anyasa ilkelerine uymamayı ilke” haline getiren bir siyasi cenahın, böyle istekli olarak, “Yeni Anayasa”dan dem vurması, ne ile yorumlanabilir ki?
Nereden bakarsanız, bakınız,” iktidar rolünü” iyi oynuyor!
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” söylemi ile ülkenin “Kozmik Odalarına girenler”, gerçekten ülkeyi nasılda tahrip ettiklerinin farkında olmadıklarını ifadeyle, görevlerini sürdürüyorlar!
Acı ama gerçek bu!
Daha sonra, yine basına da yansıyan “kanırta, kanırta” söylemleri kulaklarımıza küpe olmasa da,yeni kazanımları ile iktidar yoluna devam ediyor..
“Türkiye Cumhuriyeti” adına kafayı takanlar, yani “T.C.”yi kaldırmaya tevessül edenler, daha sonra gördük ki, ülkenin bütün stadlarından “Atatürk” adını kaldırdılar, yerine bir ecnebi kelime “Arena” getirdiler!..
Yapacakları buydu elbette!
Daha sonra “cahil toplum” söylemi ile bu gürühun sözde akademisyenleri, birbirinden ilginç söylemlerle  iktidara “biat” edenleri “kutsamaya” başladılar..
Etki ajanları, hergün, her akşam televizyonlarda, ”milleti uyutma, avutma” görevini üstlendiler..
Bu süreçte farkına varanlar, bu gruptan kopmaya başladılar..Daha sonra “aldadıltık” lafzı altında, devletin tüm “kılcal damarlarına” girenlerin sebep olduğu,”ihmal ve aldatılmışlık girdabında”, 250 vatandaşımızın şahadetine tanıklık ettik!
Devletin tüm kadrolarında yeni bir “kadrolaşma” harekete başlatanlar, muhtarlara kadar el atarak, köylerin adını “mahalleye” çevirerek, köy tüzel kişilikleri elindeki zenginlikleri, kendi kaleleri gördükleri belediyelerin uhtesine verdiler..
Hatta daha da ileri giderek, devletin en önemli kurumlarını, okullarını, hastanelerini kapatarak, ülkede “liyaketsizler ordusu” kurmayı hedef haline getirdiler..
Bir ülkenin, yetişmiş diplomalı gençleri iş beklerlerken, siyasi iktidara biat edenlere bir değil, birkaç maaşlı, ballı börekli işler uygun görülmesi olayı, gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
“Kumpaslar, ergenekonlar, balyoz,kafes davaları ile ülkenin en saygın askerlerini, aydınlarını, siyasilerini ve gazetecilerini hapislere dolduran zihniyet,” şimdilerde ise, bu “sindirme, etkisiz hale getirme operasyonlarını” sürdürmekten imtina etmemektedirler..
Ülkenin zenginliklerini bölüşen, birkaç iş adamına sunan bu zihniyetin yarattığı tahribat, öyle kolay anlatılacak gibi değil..
Türk Milleti'nin kahramanları Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ile Sakarya Savaşı Destanını yazan İsmet Paşa'ya(İnönü) “ İki ayyaş” diyecek kadar ileri gidenler, işte Boğaziçi ve diğer kurumlarda, hedeflerine bir adım daha varmanın hesabı içindedirler..
Ülkenin İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu, 15 Temmuz Darbe Kalkışması ile ilgili olarak ikilem içinde “aldatıldık” diyebiliyorsa, bilin ki, oyun devam ediyor..
“Cambaza bak” oyunu!
Eh “aldananlar”, vatandaşı da; “yol yaptık, köprü yaptık, havaalanı yaptık, hastane yaptık, çağ atladık, uçuşa geçiyoruz, sıfırları attık, ekonomi, böyüme,i şsizlik ve asayiş berkemal” söylemleri arasında karşı çıkanlara, başkaldıranlara, bu duruma isyan edenlere, aba altından sopa gösterilmesi, sesini yükseltenlere gaz, coop, gaz fişeği ve kirli sular sıkılması artık alışılmış olağan, polisiye operesyonlardan olmuştur..
İnsanımız artık anayasal haklarını bile kullanamazken, “Yeni Anayasa” tartışmaları açan ve bu uğurda muhalfet partilerine bir gol atan siyasi iktidara, ilk tepki İYİ parti Genel Başkanı Meral Akşener'den geldi..
Öyle ya, nasıl bir anayasa?
Bu yolda, size gerçekten güven kaldı mı?
Ülkenin bir köşesinde İstiklal Mücadelesi karşıtlarından, İngiliz ve Yunan işbirlikçisi İskilipli Atıf'ın ölüm yıldönümünü kutlayanlar kadar, AK Parti iktidarına destek açıklaması yapan valilerin varlığı ve halkın itirazına rağmen yapılan atamalar, bizlere bir değil,birçok mesaj vermiyor mu?
“Laik, Sosyal, Hukuk Devleti” yolundan, alıkonnan ve  artık “hasta” kurum ve kuruluşları ile Türkiye Cumhuriyeti, son günlerini yaşamaktadır..
Demokrasiyi araç haline getirenler, birbirinden farklı araçları da kullanmaktan imtina etmemektedirler!..
Atatürk Gençliği'nin “ başı ezilmeli” mesajları veriliyorsa, durumun vahameti ortada değilmidir?
Kısacası kumpaslarla, çağdaş bilim yuvaları olan “üniversitelerimiz”, tarikat, cemaat işbirliği ile “medreseye” dönüştürülmek ve Türk Gençliği ise davalarla, gözaltılarla, ”terörist, hain” yaftalamaları ile yıldırılmak,susturulmak istenmektedir..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'e “Put” diyen bu güruh, bir vatan haini, işbirlikçisi olan İskilipli Atıf için,” O gönüller sultanıdır. Başlarımız hiçbir zaman aşağı inmedi. Siz gidin putlarınıza tapın,Biz de sevdiklerimizi Allah için ziyaret edelim.. Bu daha ısınma hareketleri” diye yazanların varlığı işin bir başka acı yüzünü göstermektedir!..
İşti Türk Milleti cephede düşman ile mücadeledeyken, arkada eşkıya ruhu, ülkenin zenginliklerini ele geçirmenin hep hesabı içinde oldu.. Bugünde aynı hesap, kitap içinde ülkenin birliği, dirliği, bütünlüğü, “Türklük” gibi ayaklar altına alındadır!
Bu iktidara, bu siyasi gruba, bu belirsizliklerin bileşenlerine, artık güven kalmamıştır..
Herşey açık ve nettir!..
Zaten hiçbir şeyi de gizlemiyorlar..
“Millete hizmet” için yola çıkanlar, sözde hizmetlerin hesabını bile verememektedirler ve bu hesap, kitabı gizlemektedirler..
Kendileri ve aveneleri için sırça saraylar inşa edenler, maalesef milletin feryatlarına kulak tıkamaya, onları sözde yardımlar ile borçlandırmaya, kul, köle etmeye devam etmektedirler..
Bu kötü gidişin farkında olanlar, karşı safta, farklı bir direniş başkaldırı ve birliktelik oluştururken, ülke insanı karpuz gibi ikiye bölünmüş ve bir tarafta “ölümüne seninle” naraları, karşı oluşumlar,diklenmeler durumu özetlemektedir!..
Milli menfaatler, kişisel menfaatlere tercih edilmişse, çıkar hesapları baştacıysa ve belirsizlik denizinde “Türkiye Cumhuriyeti Gemisi” iyice su almaya başlamışsa, bunun çaresine bakmak, yine bu ülkenin kurucu neslin, evlatlarına düşmektedir.
Zaman uyanma, anlama ve idrak etme zamanıdır..
Bilesiniz ki,”gaflet ve dalaletin yarası”, yarın sarılamaz, tedavi edilemez!..
Geldiğimiz nokta, gerçekten gelecek için güvensizlik sinyalleri veriyor..
20 Yılda alınan mesafe, yapılanlar, ortaya konanlar bunun göstergesidir..
Siyasi gelişmelerin hepsi,iktidarın lehinedir..
Bu gelişmelerden güçlü dirineş, güçlü bir haykırış, güçlü bir hareket beklenmesi beyhudedir..
Milletin, kendi başını kaşımasından başka çaresi yoktur!.
Bakınız, dün FETÖ( Fetullahçı Terör Örgütü) konusunda yanılmadık..
Yani “aldatılmadık”, bunların kime, kimlere hizmet ettiklerini, yazdık, paylaştık..Bunlarla ölümüne mücadele ettik..
Atatürk Türkiyesi'nin bir bireyi olarak, bizim görevimiz insanımızı bilgilendirmek, haberder etmek, uyarmaktır..
Biliniz ki tünelin uçunda aydınlık yarınlar değil, karanlıklar bizi bekliyor!..
İnşallah yanılırız!
Bir sabah bir başka rejime uyanırsanız, sakın şaşırmayınız ve hele, hele, aldanmışlığınıza sakın lanet etmeyiniz!
Zira, her şey aşikara yapılıyor, söyleniyor!.
Farkında değilmisiniz?