Sevgili okurlar,
Sakarya’da yaşayanlar için, Sakarya’nın sorunları ve zenginlikleri hepimizi yakından ilgilendiriyor..
Bu nedenle Sakarya genelinde birbirinden farklı etkinlikler, toplantılar, törenler, ziyaretler gerçekleştiriliyor..
Elbette gerçekleştirilen bu toplantılardan çok azı günlük hayatımızda iz bırakıyor..
Hatta birçoğu “güme” bile gidiyor!..
Yani, “bir güm, güme, bir dum, dumadır” sürüp gidiyor!..
Gelen ve giden valiler, kaymakamlar ise, bu kentin sorunları ile çok yakından ilgilenemiyorlar?
Üzülerek ifade edeyim ki, ilgilenemiyorlar?
Nedeni ise açık, “bir kere siyasi baskı, atanmışlık, belirsizlik, gelinen il ve ilçeye yerleşme, sorunları öğrenme, çözüm noktasında harekete geçme, projeleri siyasi erke kabul ettirme, yatırım için yerel işbirliği güçlükleri” de bu işin tuzu biberi oluyor..
Bakınız, geçtiğimiz günlerde haberlere yansıdı..
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, bir heyet ile “ raylı sistem” için Uzakdoğu ülkelerinden birine gitti..
Bizim Sakarya medyası ise, “ Raylı sistem bir dönüm noktası olabilir” şeklinde manşetler attı..
Ah be kardeşim, önce kentinde, yörende, kendi çöplüğünde istişare yap, konu hakkında iyice bilgilen, vatandaşı ile bir araya gel.. Mühendislerini, kent uzmanlarını topla..Bir altyapı etüt çalışması yap..
Bu kent için “raylı sistemin” artılarını, eksilerini bir kenara not et..Dosyalarını, projelerini oluştur, ondan sonra yola çık?
Ah şu “ben bilirim, biz yaparız” anlayışı yok mu?
İşte, Türkiye’nin asıl sorunu burada yatıyor!..
Köprüler, yollar yaptık gelip geçmeye, öyle mi?
Hele de iktidar partisindenseniz, o zaman iş daha başka?..
Bu söylemlere bir de “ seçilmişim” eklenir!..
“Oradan, buraya, daldan, dala” sallanır gideriz!..
Yıllar geçer, hep aynı yerde durduğumuz geç fark edilir..
Hani hep deriz ya,”Türk’ün aklı, geç çark eder” diye..
O hesap, gezeriz, memleket,memleket!..
Toplantıdan, toplantıya koşarız!..
Ah be başkan, işler ne olacak, işler?
Davetli olduğun nikâha bile, zamanında yetişemiyorsan, geçmiş olsun!
Öyle ya aceleleri ne?
Beklesin gelin, damat ve kaynana, kayınpeder..
Dün seçim oldu, günler, haftalar gelip geçer!
Bizler, lak, laklardayız!…
Bülbül ise gülü seçer..
***
Sevgili gazeteci dostum, Sezai Matur, ünlü Çark Caddesi ile ilgili derneğe ziyarette bulunup, görüş ve düşüncelerini yazmış..
Ah be güzel kardeşim!
Çark Caddesi’ne nostalji treni yerine, kentin diğer cadde ve sokaklarına canlılık kazandırılsa ya!..
Şu “Orhan Camii” yanında yanındaki çarşıyı onardık ya, “cıs çıpıldak” oldu çarşı?
Her dükkân sahibinin yaptığı yağmurluk, güneşlik perdesi yerine, bu çarşının üstü örtülse ne olurdu ki?
Şu güzelim, eski Ankara Caddesi, işte hizmete amade!..
Ne güne duruyor, İzmit ve Yenicami semtleri, hele de kuyu dibine doğru uzanan o güzelim caddeler, bir dokunacak el bekliyor?..
Okulları kent dışına atalım, nasılsa valilik, adalet sarayı kent dışına ötelendi..
Buralara iş hanları, AVM’ler, olmadı oto parklar ile donatalım!..
Kentin içini boşaltınız mı, mesele bitecek öyle mi?
Ah be dostum, kent yaşamını alabora edersen, bu kuracağın iş merkezlerine kimler gelip gidecek?
Bu otoparklara, her dem gelip giden olacak mı?
Bir kentin vazgeçilmezi olan insanların yaşam alanlarına dokunursan, okulunu alıp kent dışına taşırsan, tren istasyonunu kaldırırsan, kent içine ihtiyaç olmayan iş hanları, iş merkezleri kurarsan iş çözülecek mi?
Yapmayınız, bu kente kıymayınız!
Sakarya, Türkiye ölçeğinde, fazlanın da ötesinde küçük esnafı barındırıyor..Bu kesimin oluşturduğu şarkı, hareket, canlılık, kente bağlılık kente hayat veriyor..
Kent yaşamı içinde yer alanlar ise, bu kentin bal yapanları olarak adlandırılıyor..
Siz bu kent yaşamından insanlarını dışladınız mı, onların okullarını kent dışına attığınızda, bu kent ayakta kalabilir mi?
Birlikte yaşamı, çok kültürlü hayatı ve bürokratik alanları kent dışına ötelediğinizde, bu kentin ne değeri kalır ki?
Sizin o nostalji treni, Donatım parkta var..
İsteyen gitsin, çoluk çocuğu ile binsin?
Bu kente nostalji treni değil, gerçekten gelecek için raylı sistem gerekli..
Onu da vakit geçirmeden hayata geçirmeliyiz..
Sakarya düz alanda kurulu bir kent..
Raylı sistem için bir nimet, ADVAS yanı başımızda..
Seul’e gitmenin ne anlamı var?..
Hani İHA’larımızı üretiyor, uçağımızı ve otomobilimizi yapacağız ya, daha modern tankımız projelendirildi ya, peki raylı sistem için neyimiz eksik ki?
Sahi neyimiz eksik?
***
Sevgili okurlar, aslında bugün, sevgili dostum, Sakarya Ticaret Borsa Başkanı Adem Sarı’nın,” Elimizi taşın altına koymalıyız” diye seslendirdiği bir mesajı irdelemekti..
Öncelik Sakarya olunca, gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve tanıklık ettiklerimiz bağlamında kent yaşamı ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi, sizlerle paylaşmadan edemedik..
Ama bilesiniz ki, Sakarya’nın eksikleri bunlar değil..
Evet, Sakarya’nın en büyük eksikliği kültürden yana!..
Yani Sakarya’da önce “cehalet” için ayağa kalkmalı, adım atmalı ve birliktelik yapmalıyız..
“Cehalet” için elimizi taşın altına koymalıyız!..
Belki, değerlerimizi kaybetmeden, acı denizine düşmeden, sevdiklerimizi yitirmeden, gelecek adına, bu kentin kültür değerlerine, değerler katabiliriz..
Bunu için adım atacaklar, öncelikle sivil kurum ve kuruluşlarımız, esnafımız, ticaret erbabımız, aydınlarımız, basın mensuplarımızdır..
İşte Başkan Adem Sarı, bir başkan yardımcısı, bir dostu, bir arkadaşını kaybetmenin acısı içinde,”gelin taşın altına birlikte elimizi koyalım” çağrısında..
Efeliğe, dayılığa, kabadayılığa, bağnazlığa, yobazlığa, cehalete karşı birliktelik istiyor..
Çok bir şey değil ama, lazım olan için sesleniyor..
Bu sese kulak veren oldu mu ki?