Yazı günüme denk gelmediği için bugüne bıraktık.

Geçtiğimiz Cuma günü Çalışan Gazeteciler Günü idi.

Tabi artık günümüzde farklı versiyonlarıyla kutlanılabilecek duruma geldi desek yeridir.

Örneğin Çalışamayan Gazeteciler Günü, Hapisteki Gazeteciler Günü vesaire…

Önce neden ve nasıl doğduğuna bakalım;

Ülkemizde 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212 sayılı kanun” adlı düzenleme, iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyordu.

Bu yasa ile kendilerine yüklenen sorumlulukları kabul etmek istemeyen 9 gazete patronu (Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah) yasanın mesleki sakıncalar doğuracağını iddia eden bir ortak bildiriye imza atarak gazetelerini 3 gün kapadıklarını duyurdular.

“Dokuz patron olayı” olarak basın tarihine geçen bu gelişme üzerine gazete emekçileri de bu 3 gün boyunca “Basın” adlı bir gazete yayımlamaya karar verdiler ve uyguladılar.

Çalışan Gazeteciler Günü, bu olayın bir sonucu olarak ortaya çıktı. 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başladı ve 1971'de “Çalışan Gazeteciler Günü” halini aldı.

Şimdi gelelim günümüze…

Ekonomik krizin kendisini hissettirmeye başladığı 2018 yılından bugüne kâğıt fiyatlarında yaşanan fahiş artışlardan kaynaklı olarak şu ana kadar 300’den fazla yerel ve ulusal düzeyde yayım yapan gazete ve dergi, yayın hayatına son vermek zorunda kaldı.

Dolayısıyla 2018 yılı Temmuz ayından bugüne kadar 5 bin 500 gazeteci ve basın yayın emekçisi işsiz kaldı.

Sınır Tanımayan Gazeteciler endeksine göre Türkiye basın ve ifade özgürlüğünde 180 ülke arasında 157. sıraya yer aldı.

1980 darbesinde bile sadece 31 gazeteci tutuklanırken, bugün Türkiye’de yaklaşık 130 gazeteci hapishanelerde tutuklu bulunuyor.

Buna göre Türkiye; İran, Suudi Arabistan ve Çin ile birlikte dünyada en çok gazetecinin hapishanede bulunduğu 4’üncü ülke konumunda…

Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca 68 gazeteci gazetecilik faaliyetlerinden dolayı öldürüldü.

Başkanlık rejimiyle birlikte baskılar son bir yıl içinde daha da artı. Sarı basın kartı iktidarın keyfiliğine bırakılınca sadece 2019’da 700 gazetecinin basın kartı iptal edildi.

İktidar muhalif gazetelere Basın İlan Kurumu üzerinden baskı uygulamaya başladı.

BirGün, Evrensel, Karar ve Cumhuriyet gazetelerine çeşitli gerekçelerle ilan kesme cezası uygulandı. THY uçaklarında başta Cumhuriyet olmak üzere muhalif gazetelere yönelik ambargo sürdü.

2019’da 40’a yakın gazeteci ve köşe yazarı hedef gösterilmesinin ardından saldırıya uğradı. Saldırganlara hiçbir ceza verilmemesi yeni saldırıların önünü açtı.

Toplam 86 bin 268 kişinin 30 bine yakını gazete ve televizyonlarda, 3 bini yayınevlerinde, 53 bini ise matbaalarda çalışırken, yalnızca 6 bin 500 kişi sendika üyesi olarak çalıştı.

Sendikalaşma oranı yüzde 5 olurken, sektörde toplu iş sözleşmesinden yararlanan çalışan sayısı ise 3 bin ile sınırlı kaldı.

Çalışan gazetecilerin düşük ücret, tutuklanma, haklarında açılan davalar ve işsizlik gibi sorunları çığ gibi büyüyor.

İşsizlik rakamlarına bakıldığında işsizliğin en fazla, en yoğun olduğu meslek gruplarından birisi haline geldi/getirildi.

Daha da acısı en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülkede mesleğimizi yapıyoruz.

İktidar erkinin çok ciddi baskı ve tehditleri altında, işimizi yapmaya çalışıyoruz.

Çalışan gazetecilerin sorunları kadar gazetecilik öğrencilerinin ve mezunlarının da geleceğe dair çok ciddi kaygıları var.

Binlerce iletişim fakültesi öğrencisi mezun olduktan sonra önce stajyer gazeteci denip, sonra sigortası yapılıp ücreti düşük veya ücretsiz; uzun vadede güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor.

İletişim fakültesi mezunları hayata ve mesleklerine olumsuz bir noktadan hatta daha da olumsuza giden bir sömürü düzeninin içinde başlıyorlar.

İletişim fakültesi mezunu gençler stajyer adı altında bedava işçi olarak kullanılıyorken, stajyer olarak bir yerde çalışmak bile liyakate değil torpile bağlı hale getirildi.

AKP iktidarıyla birlikte medya alanına ilişkin özel bir politika yürütüldü, medya sahipleri değiştirilerek iktidara yakın iş adamları patron koltuklarına oturtuldular.

Türkiye’nin Dünya Basın özgürlüğü sıralamasında en büyük gerileme yaşadığı dönem oldu.

En yakın örnekleri; Sözcü yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile Sözcü Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, sozcu.com.tr Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin ve Haber Koordinatörü Yücel Arı hakkında “FETÖ silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme” suçlamasıyla ceza aldılar.

Muhalif basın kuruluşları, sırf muhalefet ettikleri için “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek, toplumda nefret duyguları oluşturmak” gerekçesiyle ceza yediler.

Basın mensuplarını saldıranlar ellerini kollarını sallayarak gezerken, basına yönelik cezalar anında infaz edildi.

Son bir yıl içinde pek çok haber kamu yararı olmaksızın yasaklandı, pek çok siteye erişim engeli kararı çıkarıldı.
Mesela;  Çorlu’da yaşanan tren faciası, İstanbul Kartal’da 8 katlı binanın çökmesi, Bingöl, Antalya, İzmir ve Kırşehir’de gerçekleşen cinsel istismar vakalarına haber ve yayın yasağı getirdiler.

Medya yapılanmasının yüzde 95’i iktidarın kontrolü altında, geri kalanı da baskı altında varlığını sürdürmeye çalışıyor.

Destek olun... Çünkü engellenmek istenen bizatihi sizin haber alma hakkınızdır.

İşte bu şartlar altında Çalışan Gazeteciler Günü kutluyoruz.

Kutlu olsun mu?