Ev sahibim damadın açıkladığı enflasyona göre değil gerçek enflasyona göre zam yapınca bize yine yol göründü, kiralık ev arayışım başladı yani.

Arayışımızdan haberdar eylediğimiz dostlardan biri Arifiye’yi tavsiye edince ne yalan söyleyeyim istemedim.

Nedense Arifiye bana pek sıcak gelmiyor, kozmopolit olması, merkeze göre daha varoş sayılması, belediye ve asayiş hizmetleri noktasında sıkıntılı olduğu düşüncesi gibi sebeplerim var.

Yok, dediler Arifiye eski Arifiye değil, gel gösterelim istersen.

Gittik, gördük ve yetkililerden Arifiye ile ilgili zanlarımızdan dolayı helallik isteme noktasına geldik.

Bugüne kadar hiç alıcı gözle bakmadığım Arifiye, benim aklımda kalan Arifiye değilmiş meğer.

Belediye başkanı, öğretmen lisesinden kardeşim İsmail karakullukçu sağolsun, Arifiye’yi gerçekten yaşanılabilir hale getirmiş ve konut hamleleriyle Serdivan’a alternatif yapmış benim kafamdaki o varoş Arifiye’yi…

Peki, asayiş? Burası benim için çok önemli çünkü yaşadığım şehrin sahipsizliğinden yeterince bunaldım.

Son ses anons yaparak sokak aralarında dolaşan mobil satıcılardan, böğürerek gezen hurdacılardan, günde ortalama 10 kez kapımı çalan dilencilerden, esnafın kaldırım işgallerinden, kaldırımları park yeri olarak kullanan araç sahiplerinden, hemen her kavşak ve ışıkta su satma veya cam silme bahanesi ile aracın ön kaputuna kadar tırmanmaya çalışan Suriyelilerden bıktım artık. Kafam götürmüyor, gönlüm kabul etmiyor.

Haliyle asayiş önemli…

Arifiye’de o da berkemal…

Ve Arifiye bu problemleri çoktan aşmış.

Çünkü belediye ve bağlı olarak zabıta hizmetleri mükemmel yürütülüyor.

Kim dedim, zabıta müdürü Yaşar Faruk Balkaya, eskilerden tanığım bir isim. Bir çayını içmeden olmaz dedik, içtik.

Biraz deşince gördük ki her eve lazım bir bürokrat…

Merkez ve ilçe belediyeler bu zabıta müdürünü birer ay alsalar bütün şehir gül gibi olur yani.

Veya Büyükşehir Yaşar Faruk Balkaya’yı alıp daire başkanı yapsa yeridir.

Daha yaşanılabilir bir şehir için, böyle isimlere ihtiyacımız var.

Sakarya olarak dışarıdan çakma bürokratlardan bıktık malumunuz.

Büyükşehir olarak bize, işsiz kalan bürokratların çöplüğü muamelesi yapılmasından artık gına geldi.

Örnekteki Yaşar Faruk Balkaya gibi yerli ve milli isimler dururken, çevre illerde seçim kaybedilmesi sonucu açıkta kalan bürokratların bize kakalanması ayıbından kurtulma zamanımız geldi geçiyor.

Bizden söylemesi…

PAPAZI DÖVDÜRTMEYECEKTİK

Hissesi “Farklı yönlerimizi kaşıyarak bizi bölüp parçalayan ve günü gelince yutacak olanlara karşı dikkatli ve uyanık olmamızı” tavsiye eden bir kıssayı paylaşalım;

Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.

Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz…

Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı.
“İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın,” diye bir bağa giriyorlar.
Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler.
“Kaç paraysa veririz,” diyerek yemeye başlamışlar.
Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar. Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli. Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış. Üçüncüsü de Türk.

Dönmüş Ermeni’ye, “Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun.
Bu da Kürt’tür ama din kardeşimdir.
Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?” demiş.
Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt’ün hoşuna gitmiş.
Adam, papazı bir güzel dövmüş. Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.

Bağ sahibi biraz sonra Kürt’e dönmüş. “Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun.
Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o Türk’tür. Kardeşimdir,” diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış.
Bu durum Türk’ün hoşuna gitmiş.
Biraz sonra Türk’e dönmüş ve “Tamam anladık Türk'sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?” diyerek Türk’e de vurmaya başlamış.
Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt’e dönmüş ve “Biz,” demiş…“papazı dövdürmeyecektik.”

Siz siz olun, farklılıklarınızı öne sürüp sizi zayıflatıp sonra da sizi yönetmeye kalkanlara karşı dikkatli ve uyanık olun…