24 Temmuz, Türk basınında sansürün kaldırılışının 111’inci yıl dönümüydü.

Eksik olmasınlar Büyükşehir Belediyesi ile Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası, hatta Sepaş Enerji (Fotoğraf yarışmasının ödül törenini bugüne denk getirdi) düzenledikleri yemekli, kahvaltılı etkinliklerle bu önemli yıl dönümünü gazetecilerle birlikte kutladı. Birçoğu da gönderdikleri mesajlarla buna ortak oldu. Tüm bu kurum ve kuruluşlara, arayan dostlara duyarlılıkları için teşekkür ederim.

Bu etkinliklere katılmadım, bu tamamen kişisel tercihimdi.

Sansür devam ederken, binlerce gazeteci işsiz, onlarcası cezaevindeyken, birilerinin milyonlarca liralık vergi borcu silinip, diğer taraftan gazetelerin vergi borcu nedeniyle üç kuruşluk ilan gelirine el konulurken bugünü bayram diye kutlamayı doğrusu içime sindiremedim.

Etkinliklere bizim gazeteden de katılım oldu.
Haberlerini de yaptık.
Dinledikçe ve okudukça, ‘İyi ki gitmemişim’ dedim.

Meslek örgütlerinin, basının içinde bulunduğu sorunları gündeme getirmesi beklenen böyle bu tür etkinliklerde, “Adam gibi gazetecilik yapanlar sorun yaşamaz” sözlerini duymak çok acı olurdu. ‘Adam gibi gazetecilik nedir, tarif et’ diyemeyen o kalabalığa katlanmak da…

Örneğin, işadamı mantığıyla gazetelerin içinde bulunduğu krize ‘O halde birleşin’ diye çözüm önerisi getiren SATSO Başkanı Akgün Altuğ’a, “Gazetecilik öyle bir şey değil” denilmesi de gerekiyordu.

Biz güldük geçtik ama anlatmam gerek, 24 Temmuz’u bununla noktalayalım.
Büyükşehir Belediyesi, düzenlediği etkinlikte kentte yayımlanan gazetelerin birinci sayfalarının yer aldığı bir slayt hazırladı. Bizden de gazete istendi. Ancak, bu gazete nüshalarının halkın önemli bir bölümünü bir araya getiren Sakaryaspor’un bir zaferi ya da FETÖ’nün darbe girişiminin yıldönümü gibi olayları içermesi istendi. Gönderildi ama kabul görmedi. Nedeni sayfanın bazı bölümlerinde eleştirel haberlerin oluşu olarak gösterildi.

Kısacası, sansürün kaldırılışının yıldönümü kutlamasında sansür yedik.
Slaytı izleyip de, ‘Niçin Bizim Sakarya yok’ diye merak edenler olduysa, bilinsin istedim.

SAÜ için ihbar yağıyor…

Birkaç haftadır Sakarya Üniversitesi gündemde…
Kantincilerin sözleşmesinin yenilenmeyişinin açıklanmasıyla başlayan sancılı süreç devam ediyor.

Sakarya Üniversitesi kantin kararıyla eleştiren haberlerin çıkmasıyla birlikte, adeta ihbar yağmuruna tutulduk.
İnce eleyip, sık dokuyoruz.
‘Nasılsa bir kavga var, bundan yararlanıp intikam alalım, çıkar sağlayalım’ diye düşünenler olabilir diye her gelen iddiayı araştırıyoruz.

Bunlardan cübbe tedarikindeki usulsüzlüğü gündeme getirdik.
Rektörlüğün suç işlediği iddia edildi.
Sorular yönetildi, hepsi yanıtsız kaldı.

Geçen hafta da belirttim, konu yargıda.
İddialara yanıt vermeyenlerin sağda solda ‘Bize kimse bir şey yapamaz’ demesine rağmen adaletin yerini bulacağına inanıyoruz.

İhbar yağmurundan söz ettim…
Hatırlanacağı gibi Sakarya Üniversitesi Adil Öksüz ile birlikte FETÖ’nün önemli üslerinden biri olarak anıldı uzun süre…

Gelen ihbarların birçoğu da bununla ilgili.
Kimin FETÖ örgütü ile nasıl ilişkili olduğundan, kendisini gizlemeyi nasıl başardığına kadar ayrıntılı bilgi ve belge geliyor.

Bu bilgi ve belgelerin de birçoğunun ilgili makamlara iletildiğini öğrendik.

Bakalım daha neler çıkacak?

Bu arada, Rektör ve avanesinin gazetemizde çıkan haberler için ‘Onların da kantini var, sözleşme yenilenmediği için düşmanlık yapıyorlar’ diye itibarsızlaştırma çabası içinde olduğu duyuyoruz.

Evet bu gazetenin patronunun üniversitede böyle bir yatırımı bulunmaktadır.
Sözleşmelerin yenilenmemesi kararının alınış biçimi ve tanınan süre hukuka uygun değildir, ahlaki değildir.
Diğer kantin işletmecileri gibi o da mağdur olmuştur ve hakkını aramaktadır.

Nitekim 1, 2 ve 3’üncü Sulh Hukuk Mahkemeleri yürütmeyi durdurma kararı almıştır.
Hukuki mücadele devam etmektedir.
 

Üniversiteye ilişkin olumsuz haberlerin niçin arttığına gelince…
Üniversite içinde son 1 yılda yapılan işlemlerden mağdur olanlar, haklarını arayacak, mağduriyetlerini dile getirecek bir mecra bulmanın rahatlığıyla bildiklerini anlattığı içindir haberlerin çoğalması.

Dondurma-su satıyorlar diye ihbar edildiği içindir.
Koskoca doçent, özel arabasıyla su dağıttığı içindir.
Cübbe tedariki için 120 bin TL zoraki bağış istendiği içindir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Tüm bunlar daha önce gelseydi yine yazılırdı.
Bundan kuşkunuz olmasın.
Meydan boş değil…