HER geçen gün, kendi gündemini birlikte getiriyor… Ve her gün başka bir olaya, başka bir gündeme gebe… Şu kısa zaman diliminde öyle şeyler yaşanıyor ki, birini unutamadan yeni bir durumla karşılaşıyorsunuz…

Yeni yılın ilk günlerinde yine sevdiğimiz iki sanatçıyı berzah alemine yolcu ettik. İlki Ayla Algan, ikincisi Yüksel Uzel’di… 2023’te kaybettiğimiz ünlüler ise oldukça fazla. Aklımda kalanları nakledecek olursam;

Şener Eruygur, Deniz Baykal, Burhan Çaçan, Ziya Şengül, Vural Savaş, Kemal Derviş, Nuri Sesigüzel, İlhan Gencer, Mehmet Barlas, Rauf Tamer, Hıncal Uluç, Nurhan Damcıoğlu, Metin Milli, Özkan Uğur, Erkin Koray, Sakıp Özberk, Hıfzı Topuz, Metin Uca, Can Gürzap, Hasan Bitmez ve Yaşar Okuyan…

Dikkat ederseniz, aralarında siyasetçiler, askerler, futbolcular, hukuk insanları, ses sanatçıları, köşe yazarları olmak üzere her meslekten mevcut.

Her biri de yüreğimizin teline dokunup ayrıldılar aramızdan… Tabii bu olaylar hayatın doğal akışında var… Vakti saati gelenler, dönülmez bir yolculuğa çıkıyor… Ve bir daha da geri dönmüyor…

Şairin dediği gibi;

“Memnunlar ki yerinden,

Dönen yok seferinden…”

KOCA UMURSUZ, BÜYÜKEKŞİ YÜZSÜZ!

Bir de canımızı sıkan olaylar var… Mesela Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında hakem Halil Umut Meler’e yumruk atan Başkent ekibinin başkanı Faruk Koca, 15 yattıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor… Eski Başkan Koca, kulüp taraftarlarınca alkışlar arasında karşılandığında, yüzündeki tebessüm -sanki- büyük bir zaferin edasını taşıyor gibiydi. İlk duruşmadan sonraki mahkeme Şubat’ın ortalarında… Belli ki olay soğumaya bırakılmış…

Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi bu olaylı maç sonrası televizyonların karşısına çıkıyor ve bağırarak, “Artık yeteeeer!” diye bir nara atıyor…

Lakin yetmiyor…

Bir başka olayda, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak olan Süper Kupa maçı tam bir fiyasko ile sonuçlanıyor… Türk futbol tarihinde böyle bir rezalet görülmedi… Fakat Federasyon Başkanı Büyükekşi, bütün yüzsüzlüğü ile görevinin başında; hala Süper Kupa maçını oynatmak için uygun zamanı aramanı peşinde!

YUMRUK ATAN VE ATTIRAN ZİHNİYET

Türkiye, yeni yılın ilk gününde “Filistin’e Destek” yürüyüşünde atılan yumrukları konuşuyor…

Burada ise bir üniversite öğrencisi Ege A., elinde “kelime-i tevhit” pankartı taşıyan İsmail Aydemir’in suratına müthiş bir yumruk patlatıyor…

İsmail Aydemir kanlar içinde, etrafına toplanan yürüyüşçülerden bir başka delikanlı, öğrenci Ege’ye bir tokat atıyor… Olay daha büyümeden yatıştırılıyor… Şu anda üniversite öğrencisi cezaevinde, ona tokat atan delikanlı serbest…

Yumruğu yiyen İsmail Aydemir ise iyi niyetle, “O benim evladım yaşında. Ben affederim, lakin olay benden çıktı” diye yorum yapıyor…

Ortam geriliyor, insanlar bu gergin ortamda kendilerine vazife çıkarıyor… Asıl tehlike de bundan sonra başlıyor!

KIZIL GONCALAR’A RESMEN SANSÜR!

Televizyonda ilk iki bölümü yayınlanan Kızıl Goncalar isimli dizi oldukça ilgi görüyor… Ülkemizdeki tarikat yapılanmasını da anlatan Fox Tv yapımı dizi, yapılan baskılar sonucu RTÜK tarafından ağır cezalara çarptırılıyor.

Önce Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, film çekimleri için kiraya verilen mekânların sözleşmesini tek taraflı iptal ediyor. Yetmiyor, ardından RTÜK’ün giyotini geliyor…

Para cezasının yanı sıra, yanını durdurma ve aynı saatte “zorunlu olarak” belgesel yayınlatma…

Fox Tv yönetiminin yaptığı “yürütmeyi durdurma” talebini ise ilgili mahkeme “hemen” reddediyor!

RTÜK’ün yaptığı “resmen” sansürdür… Basın, demokrasilerde “4. Kuvvet” olarak yorumlanır… Ama demokrasi nerede ki 4. Kuvvet sağlıklı bir şekilde işlesin?

İşte, kararlarının herkesi bağlayacak olan Anayasa’nın almış olduğu ve yerine bir türlü getirilmeyen kararlar ortada duruyor. Acaba, Yargıtay ve onun da altındaki bir bölgesel mahkeme, bu gücü kimden alıyor?

OPERASYONLARDA YAKALANAN TİPLER

Biliyorsunuz, İçişleri Bakanlığı seri operasyonlarla her türlü terör örgütüne göz açtırmıyor. Bu operasyonlarda MİT’in ve Polis teşkilatımızın, Jandarma ve ilgili askeri birimlerin de büyük emeği var.

Son yakalananlar arasında çok sayıda Mossad elemanın olduğu da söyleniyor. Bunların arasında ise en ilginci, çember sakallı bir zat, tamamen Diyanet’imizin içine sızmış, anlı şanlı birçok camimizde insanlarımıza -sözüm ona- vaaz veriyor, dini konularda aydınlatıyor!

Esasen, ülkemizde cirit atan tarikatların birçoğunun kuruluş sermayesini Yahudiler ve İngilizlerin sağladığı biliniyor… Kubilay’ı şehit eden meczupların da bir tarikat mensubu oldukları gibi… Maksat, kutsal dinimizde büyük çelişkiler çıkarıp, samimi Müslümanlar arasında ikilikler oluşturmak…

Diyanet İşleri, bu konuda çok daha hassas olmalı… Camilerimize ne idüğü belirsiz bazı tarikat mensupları ve böyle din tacirleri yerine, dini mevzuları gerçek İslam alimlerine teslim etmelidir.

VE FATİH CAMİİ İMAMI’NA SALDIRI

İçinde bulunduğumuz bu haftanın ilk gününde ise İstanbul’un en büyük ibadet merkezlerinden biri olan Fatih Camii’nde yaşandı. İstanbul’un Yedi Tepesi’nden birinde konuşlanmış olan Fatih Camii’ne akşam namazında gelen ve henüz ne olduğu belirlenemeyen meczup, farz namazından hemen sonra, “Müslüman uyuma! Filistin’e özgürlük” sloganı atmış.

Camiden uzaklaştırılan şahıs, bu defa yatsı namazında gelmiş ve cami imamı Galip Usta ve cami cemaatinden Bilal Erdem’i birkaç yerlerinden bıçakladı.

Ö.S. isimli şahıs şu anda sorguda… Cami imamı Galip Usta ve cemaatten Bilal Erdem şu anda Vatan Caddesi’ndeki Bezmialem Eğitim Hastanesi’nde tedavi görüyor.

İki vatandaşımıza da geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum…

Biliyorsunuz, 31 Mart’taki seçimlere yaklaşık 80 gün kaldı. Ortam oldukça gerilmeye başladı. Taraftar, gerilimi yükseltecek, toplum arasındaki çatlakları daha da derinleştirmek için ne gerekiyorsa yapıyor!

Bu gergin durum ise, böylesine meczupları harekete geçiriyor!

Olaylar, yeni olayları tetikliyor!

Burada, sorumluluk taşıyan herkese önemli görevler düşüyor. Artık daha makul bir dil kullanın ve insanları birbirine düşürecek, toplumun “fay hatlarını” tetikleyecek söylemlerden sakının…

ANLAMLI SÖZ

“Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı…”

Yunus Emre