Hayat hepimizi aynı anda güldürmüyor ne yazık ki, ama rutin de aynı anda herkes aynı acıyla da yaşamıyor. Kimi için son derece eğlenceli geçen günler, diğeri için son derece keyifsiz olabiliyor. Kimi gözünden, gülmekten gelen yaşları silerken, kiminin de üzüntüden, acıdan gözünde yaş kalmıyor .Bu durum çok ama çok doğal dimi? Ama ilginçtir ki yersiz ve de hadsiz bir şekilde şimdi neden ‘bu böyle de, ben böyleyim’ diye yerinen hatta dövünenler var aramızda.

 Şuna bir bakalım, kimi tüm doğrularına rağmen, bugün hedeflerine zor erişirken hatta ulaşamazken, kimi de bir bakıyorsunuz çıkıvermiş bir çırpıda en tepelere. Eee bizde ‘tık’ yok. Adamın kumaşı yokken elbise biçmiş, terziliği yokken dikmiş birde, e geçirmiş üstüne de… Nedir, ne değildir soran yok.

İşte burada yerinilir… Burada dövünülür… Burada sesler yükselebilir. Yükselmelidir zaten. Hayat işte! Hiçte adil değil ,kader falan deyip kenara çekilecek yer burası değildir.

Ama biz, toplum olarak ne yapıyoruz, olayları, gelişmeleri bir dizi film izler gibi seyretmeyi tercih ediyoruz. Finalde de, ya yönetmene, ya senaryoya ya da oyuncularına sövmeyi seçiyoruz. Biz, geç kalıyoruz geç. Diziyi yarıda kesebilecek, reytingini düşürebilecekken eylemsizliği seçiyoruz. Biz toplum olarak, hayatta en çok  seyirci olmayı seviyoruzAslında. seyirci olduğumuz yerlerde bile olması gerektiği gibi değiliz. Konuyu beğenmiyoruz ama izliyoruz, koltuğumuzu terk etmiyoruz. Oyuncuyu beğenmiyoruz ama alkışlıyoruz, oyunculuğa da soyunmuyoruz. İzlediğimiz yere ses gelmiyor duyamıyoruz mesela, duymak için çaba sarf etmiyor,biz duyamıyoruz da demiyoruz. Göremiyoruz diyelim yine de yerimizi  değiştirmiyoruz. Ötesi yok uzun süredir böyle işte, pasif , hem de çok pasif seyircileriz hepimiz.

BANA DOKUNMAYAN  YILAN BİN YIL YAŞASIN….

Ne yapıyoruz? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı diyoruz, sanırım öyle diyoruz. Geldik mi şimdi yine bir Aziz Nesin sözüne ’Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, diyerek, yaşattığınız yılanların bir sonra ki hedefi siz olursunuz’’ demiş ya, sanki bugünü görmüş de  söylemiş değil mi?. …

Birde ‘An gelecek aşağıdakiler, yukarıdakileri taşımaktan yorulacaklar’’ diyen harika bir cümle var. Siz peki, aşağıdakiler, yukarıdakileri taşımaktan, yorulmadınız mı? O zaman şunu da yazayım ben size ‘ Bu akıl dediğimiz şey, sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içinmiş’ Yani bırakın  adamına göre yürümeyi, adımınıza göre yürüyün , bırakın binicinize göre eşinmeyi  ve çıkarın şu at gözlüklerinizi, Allah aşkına görün  şu olup biteni.  Zararın neresinden dönersen kar, noktasındasınız  siz artık.

Hımmmm  bir dakika, Allah demişken, son bir söz daha gelsin size…

 ‘’Allaha kavuşmak, kötü insanlardan uzak durmakla olur….Menfaatin için göz yumduğun haksızlık, sanma ki yanına kalır. O haksızlık bir gün dayanır kapına, senin de hakkını elinden alır!!