Yazıya yine Kazımpaşa ve çevre köylerinden başlayacağım…Tabii, pek hoşa gidecek görüşler olmayacak…

            Tamam, Kazımpaşa ve çevresi tarım toprağının kıymetini biliyor, koruyor, çalışıyor ve üretiyor…Çalışkanlar; ellerinden geldiğince çocuklarına da erdemli köy yaşamı nasıl olur öğretiyorlar…

            Bunlar harika; tarlalarını gözleri gibi korur gibiler…Dilerim; hayvanda da, toprak mahsulünde de, Yerli Tohum ve Yerli Mahsul, Yerli-İlaçsız Zararlılardan Koruma Teknikleri’ne de gereken önemi verirler…

             Kazımpaşa içinde en çok ne dikkatimi çekti?..Bizde Köy, Köy gibi olur… Şehirlerin zevksiz, birbiri ile uyumsuz çok katlı taş binaları hiçbir köye yakışmaz!

            Kazımpaşa’ya girdim, çıktım; tablo her yerde aynı…Meydan da bile öyle. Çok katlı, uyumsuz taş binalar…Nerde O güzelim Köy Karakterli Konaklar, Evler?

            Şehir görmüş; sıradan bir taş ve sıva ustası getirmişiz…Birbirine hiç benzemez, kötü mimarisi olan taş binaları yan yana dizmişiz; KÖYÜM NERDE?..

           Köyde, zorunluluktan yapsan bile, 3 katlı bina yakışmıyor…Taş ve sıvasız ise hiç olmuyor…Benim köyüm kireçle, ya da kirece çivit katarak badana yapar…

           Köyde, kaşar peyniri gibi dümdüz taş okul binasını bile sevemem… O yağ teneke kutularının içine dikilmiş, çiçeklerin Köy evlerinin pencerelerine verdiği güzellikler burnumda tüter…Okulların ağaçlı, çiçekli bahçelerini bile unutmam…

           Yazlık Köyü’nü kuzeyden gelip, Çark Deresi batı kıyısından kavşağa doğru geçiyorum…Evet; tarım arazilerimizin ve köyün-köylünün yok edilmesine ölene kadar karşı çıkacağım : -) Köylü olmaktan utananlardan da utanıyorum : -)

            Ama, Kazımpaşa da, Evrenköy de; Köy Evleri, Köye yakışan çok az Ev gördüğüm için içim kararmıştı…

            Yazlık Köyü, Çark Deresi’nin batı kıyısında hızla ve güzel bir kimlik değiştiriyor…Önce, temiz ve bakımlı; bahçe içinde, çiçeklikli, birbirinden de pek aykırı mimari görünümü olmayan, sevimli bir Yazlık Köyü ortaya çıkıyor…

            Orsaı zaten yerleşik köyümüzdür… Keşke; Köy Köy olduğunu ve tarlasını, hayvanını da unutmasa. Köy de, çağdaş evlerde oturup, çocuk büyütsün. Köy Değişimi, tarlaları yok etmeden böyle götürülsün, Amenna : -)

            TOKİ; belki de, bu ülkede Siyasi Dayatmalar ve Ayrımlar Aşılarak, sağlıklı, eleştirilebilen bir oluşum olabilseydi, bu konuda çok iyi aşamalar yapılırdı!..

           Köy Karakterimiz üç aşağı, beş yukarı belli…TOKİ, bunları geliştirip, bizim özgün 7-8 tip konut karakterimizi kamuoyu oluruna sunmadı…TOKİ’nin yaptığı çok katlı hiçbir, sözde Modern, binasını beğenmedim…

            Ama, Ayrımcı Müteahhitlerimiz İŞ’i yozlaştırılmazsa, Çark Deresi’nin batısı, tam da Köy Karakteri içermese de, güzel oluyor…            

                             13 BİN YENİ ÖĞRENCİ VE KİRALAR : -(

           Siyasi İktidar da, Siyasi Muhalefet de, dilerim bugünkü yazımdan üzerine düşen sorumluluğu anlar : -) Öyle; yazdım, herkesten önce de kendim güldüm.

            Çünkü, Sakarya’da, özellikle de Siyasi Muhalefetin, Yerel Eleştirilerden Yararlanma; halka giderek, Siyaseten Ön Alma gibi bir derdi yok gibidir…

             Konu; çocuklarımız, gençlerimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz olsa bile

           Bakın, Üniversite Öğrencileri şu gün güncel…Yerelde, hatta en önemli  konu. Siyaset, şehri de, ilçe ve köyleri de; SAÜ Öğrencileri ile sosyal ve ekonomik olarak ihya etmenin en ucuz yolunu bulmuş…

            Geri bırakılmış hangi ilçe, hatta köy, fazla siyasi yaygara yaparak? “ İş, Aş,   teşvik yok, gençlerimiz dışarı göçüyor; biz bittik; Size de artık oy yok!” demişse;

           “ Açın şu köye-mahalleye bir Meslek Yüksek Okul!..İlk yıl 100; ikinci yıl 300 öğrenci gelsin köye-mahalleye!..” demek en kötü istismar gibidir…

          Aç bir MYO; orada pıtrak gibi bir ekonomi patlar…Marketler, kırtasiyeciler, tuhafiyeciler, kafeler açılır…En güzeli de, oturulamaz evler bile, şöyle bir badana boya gördü mü, öğrenciye kiraya verilir…

           Benden çok inançlı, milliyetçi, barışçı, özgürlükçü, çağdaş; gelecek kuşakları düşünen, koruyan herkesin elini ayağını öperim… Peki de;

           Çocuklarını, gençlerini iliklerine kadar sömüren, tuzaklara düşüren, istismar eden öyle bir ülkede yaşayanlar kim?.. Hoplamayın, şu gün Siz de ülkemde yaşanan riyaları bir tartışın!..

           Liyakatli Kamu Görevlilerini asla sorumlu tutmuyorum; bugün bu ülkeyi bu hale getirenler Siyaseten Sorumlu olanlardır…

           Sadece İktidar değil; hatta, Muhalefet daha suçlu…Sakarya’yı inanılmaz  sosyal ve ekonomik gerileyişe kimler soktu ki? Sormayan, daha da suçludur!..          

           Sakarya’da 12-13 yıldır, Hangi Siyasi İktidar, “ Üniversiteler Şehri olacağız! İkinci Üniversite yapacağız!..” demişti?

          Kimler dağ da, kır da bayır da abidik gubudik okullar açıyor?..Neden, adam gibi bir Fen Lisemiz, Tıp Fakültemiz, İkinci Üniversitemiz yok!..

            Açın dünya literatürünü bakın, 20 yılda 100 bin öğrencili üniversite olan kaç büyük üniversite var : -) Olmaz; olmuyor da… Gariban Halk Çocukları ise her geçen gün bakın kimlerin çocukları haline getiriliyor?..

             Siyaset, olmazsa olmazımız…Ama, Halkıyla Ayrımsız Yol Haritası Çizen bir Siyasi Ortam ve Parti asla ortada yok!..