Prof. Dr. Hüdaverdi Adam… Sakarya Üniversitesi’nin medyatik hocalarından biriydi. Geçtiğimiz yıl emekliye ayrıldığını sanıyorum. Biliyorsunuz Prof. Dr. Adam, önceki gün Düzce’de geçirdiği trafik kazasında da yaşamını yitirmişti…

                                                                 **

Aslen Sakaryalı olan Hüdaverdi Adam, Serdivan’ın Meşeli Mahallesi’ndendi ama evi Adapazarı Cumhuriyet Mahallesi’ndeydi, orada oturuyordu. Prof. Dr. Adam’ın cenazesi önceki gün evinden alınıp, Meşeli Mezarlığı’nda toprağa verildi.

                                                                 **

Bu cenaze süreci içinde medyanın en çok konuştuğu Prof. Dr. Adam’ın ölümünden çok, tabutunun üzerine örtülmüş olan havluydu. Havluda içi çe girmiş pembe renkli iki kalp motifi ve bu motifin üst ve altında, ‘Düğünümüze hoş geldiniz’ yazısı vardı.

                                                                **

İşte havludaki bu kalp motifi ve ‘Düğünümüze hoş geldiniz’ yazısı, hocanın ölümünden, ölmesinden daha çok okundu, daha çok tartışıldı. Hemen hemen herkes bu yazıya bir şeyler buldu, yorumlar yaptı. Hüdaverdi Adam’ın bir zamanlar FETÖ’den sorgulanmış olması, kurguları katlayarak artırdı.

                                                                 **

Bazı basın organlarına göre, bu havluyu bir mesaj vermesi için Adam’ın yakın dostları, arkadaşları tabutun üzerine koydu. Bazı siteler, biraz daha mantıklı yaklaşarak olayı, ‘Bizim ölümümüz ebedi bir düğündür’ diyen Mevlana’nın vefat gecesi ‘Şeb-i Arus’a bağlayıp, meselenin nedeninin tasavvufi düşünce olduğunun altını çizdi.

                                                               **

Bu düşünceye göre, ölüm sevgiliye, Hakk'a kavuşma günüdür. Ağlama, yas matem tutulması değil sevinç ve kutlama günüdür. Kısaca vuslat bir düğündür…

                                                               ** 

Ancak hemen burada noktayı koyuyorum. O havlunun orada olmasının nedeni bunların hiç biri değil. O havlunun orada olmasının gerçek nedenini yazıyorum. Hüdaverdi Hoca’nın kazada can verdiği an yanında olan eşinin üzüntüsü inanılmaz ki, ‘Bu kadın bir daha hiç kendine gelemez’ diyenler bile var.

                                                           **

Hocanın ayrıca iki kızı var ve onlar da elbette inanılmaz üzüntü içinde. Bu nedenle, cenazenin hazırlanma işini komşuları üstlenmiş. Sadece insani bir katkı. Bu arada, tabutun üzerine bir havlu örtme gereği duyulmuş, cenaze işlerini üstlenen komşular, yeni düğün yapan bir başka komşudan yeni havlu alarak tabutun üzerine örtmüş. Olay bu! Havlunun üzerindeki yazılar, bir düğün havlusu olduğu için gayet normal.

                                                      **

‘Böyle bir havlu tabuta örtülmez’ diye bir kuralda olmadığı için, Hüdaverdi Hoca, defnedilene kadar da o havlu tabutun üzerinde kaldı. Bunun haricinde, bu konuyla ilgili kim ne söylerse söylesin uydurmadır. Israr ederse de yalandır, nokta!!!