Ve ile başlayan her cümle ikiye böler hayatı, öncesi ve sonrası vardır her mısranın.

Ve bir gün düşünün; her şey sizin için son bulmuş, yaşanmışlıkların anımsanmadığı, son bir tebessüm şansınızın olmadığı, sevdiklerinizi görmenin vermiş olduğu sevincin bulunmayacağı, güneşin doğacağı yeni bir günün olmadığı, şafak vakti gökyüzünü izleme şansı bulamayacağınız, çocuğunuzu bir daha görme ihtimalinizin olmadığı bir gün düşünün….

Düşününki yaşamış olduğunuz ve yaşayacağınız her yeni gün için Allah’a şükretmenin ne kadar değerli olduğunu anımsayın. Doğduğum ilk günden beri yalnızca Allah’ın büyük kudretine inandım, yaşadığım tüm olumsuzlukları, başıma gelen tüm aksilikleri şükranla karşıladım. Çünkü derdi veren Allah dermanı da verir.

Ne yiğitler toprak oldu gitti, yaşayamam diyen analar hala ayakta, herkes hayat mücadelesini bir şekilde vermeye devam ediyor;

Bugün ardıma baktığımda kendime söyleyebileceğim tek bir ‘keşke’ bulamıyorum, çünkü yaptığım her hata bana Allah’a daha çok sığınma şansını tanıdı.  Beni öldürmeyen her acı daha da güçlendirir.

Göklerde Allah’ın varlığını hissetmek, onun lütfuyla her yeni güne merhaba demek bu hayatın bana sunmuş olduğu önemli bir kavramdır.

Bugüne dek kendimi hiç kimsenin ayakkabısı içinde görmedim, bir başkasının üstünden rant sağlayarak hayatımı sürdürmedim. Yaptığım her işte, çalıştığım ve bulunduğum her makamda görevimi layıkıyla yerine getirmeye çalıştım, her işin başına Besmele koydum.

Bu hayatta yaşamış olduğumuz her an bizler için bir sınav. Hz. Muhammed A.S ‘ın söylediği bir ayet vardır; ‘Kırdığınız kalpleri, imanlarınız temizleyemez’ diye.

Kalp kırmayın, insanlara ‘insan’ oldukları için değer verin;

Yaratılanı severim, yaratandan ötürü..

Allah’ın insanlar üzerindeki en büyük sınavı insanların duygularıdır; Rabbim bizlere hem kin, hem nefret, hem sevgi, hem hoşgörü, hem sabır, hem de insaniyet vermiştir, bunların içinden hangi duyguyu nerede nasıl kullanacağınız size kalmış.

Bugüne kadar kazandığım ve tırmandığım hiçbir makama çıkmak için bir başkalarının sırtını ezip geçmedim, tırnaklarımla toprağı kazıdım ve kazıdığım her yere sevgi tohumları ektim.

Bugünün değerini bilmek çok önemli; lakin elinizde olan tek şey şuan. 1 saat sonrası için hiç birimizin garantisi yok.

Bugünün değerini anlamadan yarını bekleyen bu insanlar, dünün geçtiğini ve yarının belki de hiç gelmeyeceğini düşünemiyorlar..

Neden hala zaman diyip duruyoruz ki?Zaman zaten elimizden akıp giden zaman değil midir? Neden en önemli anlarımızda kıymetini bilmediğimiz zamandan yakınır isyan ederiz ki..?

Aslında suç hayatta ve zamanda değil... Bizim onu iyi kullanmamamızda.

Çok zaman önceydi.

O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.

Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın. Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.

Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı...

Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.

Ne yarın ne de dün! Asıl mesele bugün…! Ya bugün Yüce Allah'ın huzuruna çıkacak olursak?

Bu günlerde gelip geçecek, güzel günler göreceğiz, bugüne ve elinizdekilere sarılın..

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.