Dünden söz verdiğimiz üzere İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ile elektrik konusunu görüştük. Paylaşacağım ama önce yeni bir gelişmeyi aktarayım. Yoğun tepkiler üzerine hükümet, elektrik şirketlerinin bazı masraflarını faturaya ekleme iddiasından vazgeçti gibi görünüyor. Ama kayıp/kaçak bedelini ödemeye devam edeceğiz.

Burada hükümet ne yapmak istedi pek anlayamadık. Ama bize ölümü gösterip bizi sıtmaya razı ettiler gibi bir his var içimde…

Yani şirketlerin tanıtım, seyahat gibi masraflarını da size ödeteceğiz ha deyip, bunu geri çekmekle, bizleri kayıp/kaçak bedelini ödemeye razı ettiler diye düşünüyorum.

Olacak mıyız? Asla…

Ümit Dikbayır’ın aktardıklarına gelince;

“Hükümet beceriksiz bir özelleştirme ile kayıp kaçak bedelini elektrik faturasıyla vatandaşa yükledi.

Kayıp kaçak bölgesel olacaktı, fiyatlandırma bölgesel olacaktı ama ihaleyi alan dağıtım şirketleri bazı bölgelerde zarar edince, zararı bütün ülke vatandaşına yüklediler.

Oysa tüketimde kural nedir? Aldığınız ürün veya hizmet neyse onun bedelini ödersiniz. Mağazada bir ürünü çalan kişinin çaldığı ürünün bedelini sizden tahsil edebilirler mi? Size yansıtabilirler mi? Mümkün değil, ama elektrikte bu uygulama ile mümkün hale geliyor.

Araştırdım, 2018 yılında sadece Dicle Bölgesinde tahsil edilemeyen yaklaşık 3.6 milyar Liralık bedel, en düşük kayıp oranı olan Denizli’deki vatandaştan da, Konya’daki vatandaştan da, Sivas’taki vatandaştan da tahsil edilmiş.”

Sayın Dikbayır, bunun hukuki alt yapısı nedir?

“Alt yapısı, İktidarın 2013 yılında çıkardığı Elektrik Piyasası Kanunu…

Kanuna göre kayıp ve kaçaklar 31.12.2015 tarihine kadar, her vatandaşa ama bu tarihten sonra bölgesel olarak yansıtılacaktı.

Ancak elektrik dağıtım firmalarının kayıp-kaçakları önleyememesi ve alacaklarını tahsil edememesi nedeniyle bu süre yine kanuni bir değişiklikle 31.12.2020 tarihine uzatıldı.

Yine bugünlerde de Genel Kurula gelecek bir kanun teklifi ile de bu süreyi 5 yıl daha uzatmak istiyorlar. (İşte ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler dediğim tam da bu.)

Hatta bu süre sadece 5 yıl ile de sınırlı kalmayacak, Sayın Cumhurbaşkanı dilerse bu süreyi 5 yıl daha uzatabilecektir şeklinde kanun çıkaracaklar.”

Sayın Vekilim, kaçak işlere bulaşmayan, faturasını düzenli ödeyen vatandaşımızın suçu ne?

“İşte biz de onu soruyoruz. Niçin bu insanlara kayıp kaçak bedeli ödetiliyor? Suç ve suçlu niçin ödüllendiriliyor? Milletin Meclisinde hukuksuzluk nasıl meşru hâle getirilir?

Nitekim soru önergeleri veriyoruz. Soruyoruz ama özellikle parlamenter sistemi terk ettiğimiz günden bu yana doğru dürüst bir muhatap bulamıyor, sorularımıza da makul cevaplar alamıyoruz.

Biz sistemin bize verdiği yetki ile ancak bu kadarını yapabiliyoruz, biraz da vatandaşlarımız bunları görmeli,  tepki koymalı, sorgulamalı. Neticede sıkıntıyı çekenler, haksızca üzerine yük yüklenenler onlar.

Bakın, 2010'da yapılan bu özelleştirmeyle elektrik ucuzlayacak dediler ama arttı.

Vatandaş 100 kilovat elektrik kullanımında 75 lira ödüyor; bunun kabaca 15 lirası çeşitli fon ve TRT paylarına giderken 42 lirası dağıtım şirketlerine kâr payı olarak gidiyor.

Vatandaş, 75 liralık faturanın yüzde 56'sıyla dağıtım şirketlerini, neredeyse yüzde 20'siyle de devletin hazinesini ihya ediyor.

Üstelik son on yılda toptan elektrik satışı bedeli azaldı. Bu nedenle EÜAŞ, 2018'de 1,8 milyar lira, 2019'da 8 milyar lira görev zararı yaşadı, bu da vatandaşın parası.

Peki, kamu kimin için zarar etti? Bu zarar milletin faturalarının azalması için yapılmadıysa, ucuz elektrik vatandaşa değil dağıtıcı şirketlere satıldı.

Ekonomi yönetiminiz de entübe olmuşken bu enerji fiyatlarıyla Türk sanayicisi nasıl rekabet edecek? Türk ekonomisi, Türk tarımı rekabetçiliğini nasıl koruyacak?

Size yakın dağıtım şirketleri fahiş kârlar elde ederek borçlarını ödeyecek diye vatandaşa acı fatura, sanayiciye acı reçete, çiftçi acı çetele ödemeye mecbur mu?

Bu şartlar altında serbest piyasa oluşmaz, rekabetçi elektrik fiyatı da ortaya çıkamaz.

Anlıyoruz ki özelleştirme, para toplama görevini yani kârı özele devretti, zararı ve maliyetleri ise kamuya bıraktı. Böyle özelleştirme olmaz, keşke hiç yapmasaydınız. Elbette özelleştirmeye karşı değiliz ancak yandaşa, ranta, özelleştirilmenin denetimsizliğine, piyasanın rekabetçilikten uzaklaşarak tekelleşmesine karşıyız.”

Özellikle oy veren vatandaşlar, onları temsil ettiğini iddia eden sivil toplum kuruluşları ve bağımsız olduğunu iddia eden medya, iktidarı sıkıştırmalı. Bu nasıl özelleştirmedir diye sormalı.

Gerçekten de bu nasıl özelleştirme?

Özelleştirme dediğiniz tekel yaratmaz, rekabet ve vatandaşa fayda yaratır.

Özelleştirme dediğiniz, şirketleri ve sermayeyi değil, milleti ve kamuyu gözetir.

Ama maalesef ki iktidar,  halkın ve kamunun değil, bizzat rantın iktidarı olduğu için bütün bu söylediklerimize kulak asmıyor.

İşte bu noktada kulağının çekilmesi gerekir diye düşünüyorum.”