Dün, “Bakalım TÜVASAŞ TÜRASAŞ olunca başı göğe mi ermiş?” demiştim.

Ermemiş…

Her satış(!) ve özelleştirme öncesi atılan palavraların hiç birisi gerçekleşmemiş.

Bize yine Lafonten’den masal anlatmışlar.

Milli Yüksek Hızlı Treni üretecekti, üretilmedi.

Bölgenin en önemli üreticisi haline gelecekti, gelmedi.

Yerli ve milli motor, vagon, boji, tren setleri üretilecekti, yetişmedi.

Bizzat Bakan ifadesiyle; “Raylı sistem araçlarının yerli ve milli üretimiyle tasarımının yanı sıra kritik bileşenlerindeki yerlilik oranının artırılması görevini üstlenecek, yerli sanayinin Ar-Ge, tasarım ve üretim kabiliyetlerini geliştirecek, her türlü raylı sistem araçlarının ve alt bileşenlerinin imalatı, bakım ve onarımını yapılacaktı” yapılmadı.

Peki, bütün bunları TÜVASAŞ adı altında yapılamıyor muydu?

Yapılırdı elbet, yapılıyordu da ama amaç başkaydı.

Kendilerine sorarsanız, isim ve statü değişikliğinde amaç: hızlı karar alma mekanizmalarının oluşturulması ve yerinden yönetimin daha faydalı olacağının öngörülmesiydi, mesela…

Öyle olmadı…

Koskoca bir şirketin bölge müdürlüğüne dönüştürülmesi, şirketin elini kolunu bağladı ve malzeme alım ihalelerini durdurarak şirketin üretimini yavaşlattıkları için zarar kaçınılmaz oldu.

2020 bilançosunda yaklaşık 75 milyon TL zarar gerçekleşmişti…

Bunda, pandeminin de bir miktar etkisi vardır mutlaka ama bu zararın asıl sebebi üretimin azalması, üretimin azalma sebebi de Merkezi yönetim yani Ankara’dan her türlü sipariş ve ihale için alınması gereken onayların gecikmesi…

Bunun böyle olacağı belliydi oysa ve iktidar uyarılmıştı.

Kurumda faaliyet gösteren işçi ve memur sendikaları ve sair sivil toplum kuruluşları testi kırılmadan önce uyarılarını yapmışlardı.

Dinlemediler…

TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ ve TÜDEMSAŞ'ın TCDD’den ayrılarak bir çatı altında toplanması kararında inat ettiler.

Beklenti, TCDD’deki gibi yeni kurulacak şirketin Bağlı Ortaklığı olarak mevcut hukuki statülerinin yani Genel Müdürlük hüviyetlerinin devam edeceği yönündeydi.

Olmadı. Mart ayında çıkan CB Kararnamesi ile bu kurumların hukuki statüsü değiştirilerek bölge müdürlüğü olarak TÜRASAŞ Çatısı altında toplandı.

Amiyane tabirli bu kurumlar İl olmaktan çıkarıldı kasabaya dönüştürüldü.

Bu değişiklik kurumların lehine mi oldu? Hayır.

Bu 3 kurum verimlilik açısından 2 Yıl öncesinin çok gerisinde ve 2 yıldır zarar ediyor.

En önemlisi de personel arasında geleceğe dönük kaygıların her geçen gün daha fazla derinleşmesinin sebep olduğu moral ve motivasyon bozukluğu.

Çünkü TCDD’den ayrılmış bu kurumların özel sektörle rekabet etme ve varlıklarını sürdürme şansları pek yok.

TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ ve TÜDEMSAŞ, yeni yapılanma sonrası 2020 yılını tarihinin en büyük zararlarıyla kapattılar.

Örneğin Sakarya Bölge Müdürlüğü 20 milyonun üzerinde olduğu söyleniyor.

3 set 15 vagondan oluşan ve 2020 yılı sonunda teslim edileceği söylenen Elektrikli Milli Tren projesi yerinde sayıyor.

En son 2021 Aralık ayına sarktığı söylenmişti, şu an Eylül ayındayız ama adına törenler düzenlenen setler henüz ortada yok.

İlgililer yönetim zafiyetinden şikayet ediyorlar.

Doğru da, bu üç kurum yönetimsel olarak da sıkıntılar yaşanıyor.

Bölge Müdürlüklerine dönüşmesiyle Genel Müdürlük döneminden olan unvanlar iptal oldu.

Daire Başkanları ve Genel Müdür Yardımcılarının çoğuna Müfettişlik unvanı verildi.

Yine kurum içinde ki birçok birim Ankara da ki Genel Müdürlükteki Daire Başkanlıklarına bağlı olduğu için yönetimsel otorite boşluğu da yaşanıyor.

8 Asil müdür boşa çıkarıldı bir görev verilmedi.

Bazı Şube Müdürler ise birim yönetim idarecisi diye uydurulan unvana atandı.

Yani, TÜVASAŞ’ın zarar etmesi için ne gerekiyorsa yapıldı.

Şimdi sırada, bu zarar gerekçe gösterilerek peşkeş çekilmesi var.

TÜVASAŞ dokundurtmam diyenlere de ‘biz TÜVASAŞ’ı değil TÜRASAŞ’ı sattık’ der ve inandırırlar da.

Bizden söylemesi…