Sevgili okurlar,
Bütün dünyada, Koronavirüsü salgını ile ilaçlama çalışmaları büyük bir hızla yürütülürken, Türkiye’de bu manada yapılanları yeterli görmek, mümkün değildir!..
“Maske dağıtımı, salgının kontrolü, evlere kapanma, işyerlerinin kepenk indirmesi,büyük bir işsiz ordusunun başıboş bırakılması, sağlık alanındaki çaba ve özverilerin karşılıksız kalması”, büyük şikayet konularını içeriyordu..
Gelinen noktada, “Çin aşısına güvenin sarsılmış olması” ve kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aşı yaptırması, elbette güzel bir öncülük..
Ama bu öncülüğün, “güvensizlik ortamını dağıtmak, halka güven aşılamak olduğunu”, bu yolu diğer siyasi liderlerinde takip ettiğini söylemeliyiz..
Temenniniz, aşılamanın ülke genelinde “fırsat eşitliği bağlamında adil bir şekilde” gerçekleştirilmesidir..
***
Menfur saldırı!
Bizim Sakarya Gazetesi için yazımı hazırlamakta olduğum bir anda, televizyonlardan öğrendiğim haber ile irkildim.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Selçuk Özdağ’ın, evinin önünde menfur bir saldırıya uğradığı haberlerini ilgi ile takip ettim.
Ülkenin başkenti Ankara’da, bir siyasi partinin genel başkan yardımcısının böyle menfur bir saldırıya maruz kalmasının gerekçesi ne olabilirdi ki?
4-5 Kişi sopa ve tabanca kabzası ile Dr. Selçuk Özdağ’a saldırıyor, başından yaralanan Özdağ, kan revan içinde hastaneye yetiştiriliyor.
Demek ki, Özdağ’ın açıklamalarından rahatsız olanlar, bu saldırıyı gerçekleştirdiler.
Nedir rahatsızlık içeriği?
Edinilen bilgilere göre, “Dr. Selçuk Özdağ’ın iktidarı eleştirmesi ve ülke kaynaklarının AK Parti kadrolarına aktarılması, yolsuzluk, torpil ve rüşvet, iltimas “olaylarını bir, bir açıklaması..
Kısacası,” açık düşme, gerçeklerin deşifre edilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve hazımsızlık”, saldırının gerçek nedeni olarak ortaya çıkıyor!
Siyasetin, siyasetsizliğin bu  raddeye geldiğini hepimiz biliyoruz!..
Daha önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bakanların bulunduğu, jandarma ve polisin güvenlik tedbirleri aldığı bir şehit cenaze töreninde saldırıya uğramadı mı?
Yine Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı hemşerimiz milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün evine, bu tür menfur bir saldırı gerçekleştirilmedi mi?
Bütün bu olup bitenlerden anlıyoruz ki, millet korku ve panik içinde susturulmaya çalışılıyor..
Bu sindirilmişlik, bu pısırıklık, her şeye boyun eğme nereye kadar sürecek?
Başımıza sopalar vuruluyor, silah kabzaları ile izaya getirilmek isteniyoruz, yarın bunun arkasından neler gelecek bilen var mı?
Yüce Dinimizin önderi, elçisi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed A.S derki,
” Nasılsanız öyle yönetilirsiniz!”
Aradan geçen 19 Yıl sonra, AK parti içinden iki parti ortaya çıktı. Bu partinin temsilcileri ve muhalefet partileri,” Biz bu yönetime layık değiliz” diye seslerine yükseltse, iktidar sopası başlarına iniyor!..
E, bir de yandan medyada, allı, börekli bu iktidara güzellemeler yapanlar, bu olumsuzlukların üzerini ballı, kaymaklı örtmüyorlar mı?
“Ülkedeki olumsuzlukları, yolsuzlukları, talanı, vurgunu” dile getirenlere kötek çekilirken, vatandaşımızın hala bu iktidardan medet umması ve hala reytinglerin başına bu iktidarı koyması ne ile izah edilebilir ki?
“Siyasi kirlilik, karalama, alternatifsizlik vurgusu, bulunmazlık, rüşvet, torpil, yolsuzlukları görmemezlik, yıkama yağlama anlayışı” devam ettiği sürece, merhum usta sanatçımız Barış Manço’dan “Ben bilirim, ben bilirim” şarkısını dinlemeye devam ederiz!
İnşallah, daha kötü olaylara tanıklık etmeyiz, yaşamayız!
Sessuzluk uşaklar!
***

“Soykırım inkarı” cezaya tabi olacaktı?
Belçika’da “Sözde Ermeni  Soykırım İddiaları” ile ilgili olarak Ermeni Diasporası ve işbirlikçileri, hem senatoda, hem de Federal ve yerel meclislerde “Sözde Ermeni Soykırım İddiaları” ile tavsiye niteliğinde kararlar çıkarttılar.
Bu konularda Belçika Türk Toplumu’nun tüm, karşı duruşlarına rağmen, Belçika’da maalesef bu kararlar alındı. Parlamentolarda bu kararlar elbette azınlık oturumlarında gerçekleştirildi..Yani birçok siyasi parti bu kararlara kerhen destek verdi. Türkiye tarafı ise bu kararların “yok hükmünde olduğunu” açıkladı ve Belçika’daki bu siyasi gelişmelerden hoşnutsuzluğunu her dem dile getirdi.
Şimdi ise Azerbaycan’ın, Ermenistan’a karşı Karabağ’da büyük bir zafere imza atmasından sonra harekete geçen Belçika’daki yerleşik Ermeni Diasporası, yanlarına UNİA’yı da (Eşit Hak ve Özgürlükler Ulusal Merkezi) alarak Belçika Anayasa Mahkemesi’ne, federal, senato ve yerel meclislerde alınan tavsiye niteliğindeki kararların, bir yaptırım gücü olmadığından hareketle, “Sözde Ermeni Soykırım İddialarının” cezayı yaptırımı istemi, tabiri caizse direkten döndü!
Belçika Anayasa Mahkemesi bu kararı, 14 Ocak 2021 Tarih ve 4/2021 tarih ve karar sayısı ile geri çevirdi.
Gerekçe olarak, bu başvurunun “kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlamasını” gösterdi.
Eğer başvuru talebi Belçika Anayasa Mahkemesi’nden geçseydi, Belçika’da ve tüm dünyada emsal bir karar oluşturulmuş ve “Sözde Ermeni Soykırım iddiaları” da, cezayı yaptırımları içerecekti.
Bununla beraber, Ermeni Diasporası nihaiyi hedefleri olan, “Sözde Ermeni Soykırım İddialarını” bir mahkeme kararı  gerekçesi ile uluslar arası bir mahkemeye taşıyarak, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmış olacaktı.
Belçika’da şimdilik bunun önü kesilmiş oldu..Ama, “Dost uyur, düşman uyamaz” diye boşuna dememişler!
Bizler Koranavirüsü derdindeyken, Avrupa ve Belçika Ermeni Diasporası’nın, bu günleri fırsata çevirmek için büyük çaba ve  çalışma içinde olduğunu görüyoruz..
Çok şükür, Belçika adaleti buna müsaade etmedi.. Bakalım gelecekte, ne tür gelişmelere tanıklık edeceğiz..
Bildiğimiz bir şey var; o da dedelerimizin katil ve soykırımcı olmadığıdır..
“Soykırım” görmek isteyenler, kendi tarihlerine bir bakıp, arınsınlar..
Zira Karabağ, Hocalı ve diğer kentlerde bu kin ve öfke dolu yüzü gördük,  tanıyoruz!
Elleri kanlı olanların, Türklere verecekleri insanlık dersi olamaz!
Yeni “Sözde Soykırım” kararları ile kimse, kimseyi korkutamaz!
Bir millet, böyle kapalı kapılar ardında, suçlu hiç ilan edemez!
Bu ağır “kara leke” isteminin geri çevrilmesi, Belçika’da yaşayan Türkleri sevindirdiği gibi tüm dünya Türklerini de sevindirmiştir.
Adaletin topuzu bu defa kaçırılmadı, inşallah hep doğruya işaret eder!